Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, “Cihat” kavramının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından müfredata alınmasını eleştirdi.
“15 Temmuz’dan 15 Temmuz’a; bir yılın adım adım özeti her şeyi gayet net anlatıyor” diyen Özdil, “Fetoyla metoyla filan mücadele edilmiyor. Hedef açıkça Atatürk’tür” ifadesini kullandı.
Yılmaz Özdil’in “15 Temmuz’dan 15 Temmuz’a” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Milli eğitim bakanlığı yeni müfredatı açıkladı. 15 Temmuz var, Atatürkçülük yok!
*
15 Temmuz’dan beri sırasıyla… *
Yazarlar
Atatürk’ün mareşal üniformalı tablosunu depoya kaldıran TBMM başkanı, padişah Abdülhamid için anma töreni düzenledi.
Anıtkabir’in avlusuna kargo şirketinin sponsorluğunda morlu pembeli plastikten oyun parkı koydular.
Tayyip Erdoğan durup dururken Lozan tartışması başlattı, “birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı, zafer mi bu?” dedi.
İstanbul’un fethini kutlayıp, İstanbul’un kurtuluşunu kutlamadılar.
Cumhuriyet gazetesinin yazarlarını çizerlerini hapse tıktılar.
Meclis darbe komisyonunun başkanlığına, fetonun bir numaralı savunucusu Reşat Petek getirildi, feto için “son 1000 yılın en büyük Türk büyüğü, Shakespeare gibi evrensel” diyen Akp milletvekili, komisyon üyesi yapıldı, neticede, fetocu Akplilerin bu komisyonundan “CHP fetocudur” raporu çıktı.
Seçmene “koyun” diyenlere dava açılırken, Tayyip Erdoğan “ben çobanım” dedi.
10 yaşındaki erkek çocuklarına tarikat yuvasında senelerce tecavüz edildiği ortaya çıktı, kadın aile bakanı “bi kerecik” dedi, 11 yaşındaki kız çocuklarını koynuna alan 70 yaşındaki sapıklara af çıkarmaya çalıştılar, başbakan Binali bey “bi kereliğine” dedi.
Bizzat Akp’nin çıkardığı kanunla denetimsiz hale getirilen tarikat
yurdunda, gariban kız çocukları diri diri yanarak can verdi.
Rize’deki Atatürk heykelini söktüler, inşaat molozu gibi kamyon kasasında taşıdılar.
Deve kestikleri THY apronunda Barbaros Şansal’ı linç ettiler.
Akp’nin akil insanı Abdurrahman Dilipak “başkanlık sistemi gelince Tayyip Erdoğan halife olacak” dedi.
İsmet İnönü’yü çok seven babası tarafından İsmet adı verilen milli eğitim bakanı İsmet Yılmaz, İsmet İnönü’yü müfredattan çıkardı.
Akp’nin kadın milletvekili “100 yıllık prangadan kurtuluyoruz” dedi.
Akp şakşakçısı Rıdvan Dilmen, Arda Turan, Burak Yılmaz ve şarkıcı Murat Boz “evet kampanyası” başlatıp, “adeta İstiklal Savaşı” dediler. Akp’nin referandumunu İstiklal Savaşı’na benzeten Rıdvan Dilmen “İzmir Marşı”ndan rahatsız oldu, “bu marş okunmasın” dedi.
Abdülhamid’in torunu Nilhan Osmanoğlu, TBMM’nin lağvedilmesi için “evet” diyeceğini açıkladı, “parlamenter sistem benim değerlerime zarar verdi, parlamenter sistem canımıza yetti artık” dedi.
Cumhuriyetimizin tek taş pırlantaları Ziraat Bankası, Halkbank, TPAO, THY, Botaş, PTT, Türksat, Milli Piyango, Çaykur… Katar’a filan peşkeş çekilmek üzere fona devredildi.
Türkiye’de kurulan Suriyeli şirket sayısı, tee 1923’ten beri Türkiye’de yatırım yapan Alman şirketlerini bile sollamışken, Türkiye’deki Suriyelilerin doğum oranı, Türk vatandaşlarının doğum oranını geçmişken, Türkiye’de eli silah tutacak yaşta 425 bin Suriyeli yaşarken, bunlar bizim plajlarda nargile içerken, bizim evlatlarımız Suriye’de şehit ettirildi.
Türkiye’nin vicdan adresi, çağdaş kuvayi milliyenin yayınevi Kırmızı Kedi, kar maskeli tetikçiler tarafından saldırıya uğradı.
Darbeci Kenan Evren, darbe anayasasının referandumunda “hayır diyenler teröristtir” diyordu, 35 sene sonra, asrın liderimiz “hayır diyenler teröristtir” dedi.
Akp il başkanı, “evet çıkmazsa iç savaşa hazırlanın” dedi.
Akp gençlik kolları başkanı, “birisinin babasının ve kendisinin doğum yeri Selanik’se, Selaniklidir, kimse Türk, Atatürk demesin, orijinali Yunan, Türk’e benzemiyor, keşke Atatürk olmasaydı” dedi.
Akp medyası iftirayla hedef gösterdi, tarikatçı yobazın biri elinde benzin bidonuyla geldi, varlığıyla onur duyduğumuz Müjdat Gezen’in Sanat Merkezi’ni kundakladı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, başkent Ankara’da, Kürdistan bayrağı göndere çekildi.
Akp belediye başkanı, “içimize kanı bozuklar, sütü bozuklar sızdı, 1923’te koskoca 650 senelik çınara darbe yaptılar, cumhuriyet kuruldu” dedi.
Tayyip Erdoğan’a “gazi” unvanı verilmesi için TBMM’ye başvuruldu.
Akp Diyarbakır il başkanlığı imzasıyla “her evet Şeyh Sait’in ruhuna fatihadır” pankartı asıldı.
Akp’nin fetvacısı Hayrettin Karaman lütfetti, “Yahudilere Hıristiyanlara yaşam hakkı tanıdığımız gibi, hayır diyenlere de yaşam hakkı tanıyacağız” dedi.
Tayyip Erdoğan’ın şoförü olan Akp milletvekili, sanki 15 senedir CHP tek başına iktidardaymış gibi, “Almanya araba yapıyor, biz daha bir araba yapamadık, utanmıyor muyuz, sıkılmıyor muyuz, yazıklar olsun şu CHP’ye” dedi.
Tayyip Erdoğan “Türk demiyoruz” dedi, Devlet Bahçeligillerin kendine gelmesi için daha nasıl izah edebilirdi!
Akp’nin akil insanı ve Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı olan herif, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tasfiye (!) edileceğini müjdeleyerek, “halk kendi devletini kurmak için adım atıyor” dedi.
Tayyip Erdoğan kendi yaşadıklarını Hazreti Muhammed’in yaşadıklarına benzetti, “sevgili peygamberimiz, Ebubekir Sıddık ile orada ama, mağaranın kapısını örümcek örüyor, bakıyorlar, buraya kimse girip çıkmamış diyorlar ve müşrikler dönüp gidiyor, darbeciler de Dalaman’da bizim uçağa gelmişler, uçakta kimseyi görmeyince dönüp gitmişler” dedi.
Referandumda alenen oy hırsızlığı yapıldı, Yüksek Seçim Kurulu suç işledi, saraydan alınıp halka verilen egemenlik, halktan alınıp saraya verildi.
Mustafa Armağan denilen tescilli Atatürk düşmanı, Atatürk ve manevi kızı Afet İnan’a ahlaksızca saldırdı, “yatıp kalkıyorlardı” dedi.
Nurcu meczup, yandaş ekrana çıktı, mübarek annemiz Zübeyde Hanım’ın genelevde çalıştığını söyledi.
Arkadaşlarımız Gökmen Ulu ve Mediha Olgun iftirayla tutuklandı, Türkiye’nin en ünlü fetocuları Fehmi Koru ve Hüseyin Gülerce’nin iftiralarıyla Sözcü’nün sahibi Burak Akbay hakkında yakalama kararı çıkarıldı, Sözcü’ye el koymaya çalışıyorlar.
Bizzat Atatürk’ün talimatıyla hazırlanan ve 1939’dan beri yürürlükte olan zeytin yasası’nı değiştirmek için, sekizinci defa hamle yaptılar.
Akp’nin diyanet işleri başkanlığı “haram parayla hacca gidilir mi?” sorusuna “helaldir gidilir” diye fetva verdi.
CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nu hapse attılar.
Türk basınına kelepçe takan Tayyip Erdoğan, Katarlı El Cezire televizyonuna ambargo uygulanınca isyan etti, “dünyadaki basın örgütlerine sesleniyorum, bir medya kuruluşunun basın özgürlüğü elinden alınıyor” dedi.
İlkokullara mescit zorunluluğu getirildi.
15 Temmuz panelinde konuşan Celal Bayar Üniversitesi rektör yardımcısı, “Recep Tayyip Erdoğan bizim milletimiz tarafından Atatürk kadar sevilmektedir, belki daha da fazla” dedi.
Maraş dondurmacıları gibi kafasında fesle dolaşan ve bilim kültür insanı diye ak saray sofrasına davet edilen tımarhanelik herif, Atatürk’e yine nefret kustu, “15 Temmuz, milli mücadeleyle kıyaslandığında katbekat üstün bir milli destandır, Kemalist inkılaplarla yapılan tahribata rağmen Müslüman Türk milletinin yıkılmadığının en mühim ispatı olmuştur” dedi.
Ve dün, milli eğitim bakanlığı yeni müfredatı açıkladı, 15 Temmuz var, Atatürkçülük yok!
*
15 Temmuz’dan 15 Temmuz’a…
Bir yılın adım adım özeti her şeyi gayet net anlatıyor.
*
Fetoyla metoyla filan mücadele edilmiyor. Hedef açıkça Atatürk’tür.
yeniçağ