İhsan Çaralan / Evrensel
OHAL, dördüncü kez, üç ay daha uzatıldı!
Önceki gün toplanan MGK, Hükümete OHAL’in üç ay daha uzatılacağı tavsiyesinde bulundu. Hükümet bu tavsiyeyi, Bakanlar Kurulu teklifi olarak Meclise götürdü ve daha MGK toplantısı sürerken Meclis, daha doğrusu AKP ve MHP’li vekiller, OHAL’in 3 ay daha uzatılmasına karar verdi!
Sanki “mağrip”ten mal kaçırıyorlar!
“Ne bu OHAL sevdası, ne bu heves” denecek bir çabuklukla yapıyorlar bunu!
Bu “hız”a ve “heves”e karşın ortada bir “sürpriz” yok!
Çünkü Cumhurbaşkanı OHAL’in daha ilk üç ayı biterken, “Memlekette huzur, güven, sükun sağlanmadan OHAL kalkmaz!” demiş; Hükümet saflarından bile yükselen, “OHAL’e gerek yok, kaldıralım!” diyenleri azarlamış ve “olup bitenin farkında olmayan” bakanları “Bazıları OHAL’in kaldırılmasını istiyor, ama…” diye paylamıştı!
OHAL’in yeniden uzatılması gündeme gelip, “OHAL artık kaldırılsın diyenler ortaya çıktıkça da Cumhurbaşkanı, “OHAL’e daha ihtiyacımız var; uzatılacak!” diyerek ve en yukarıdan buyurarak OHAL’i uzattırmıştı.
KARAR DAHA MGK TOPLANMADAN İLAN EDİLMİŞTİ
Bir yandan TÜSİAD, öte yandan “Adalet Yürüyüşü”ne katılan büyük kitleler ve sendikalardan (emek cephesinden) da “OHAL kaldırılsın!” talebi yükselince; daha MGK toplantısından günler önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, “MGK OHAL’in uzatılması için “tavsiye kararı” alacağını ilan etmişti. Yani Cumhurbaşkanı MGK toplanmadan da MGK’nın OHAL’in uzatılması kararı alacağını dünya aleme ilan etmişti.
Yani Cumhurbaşkanı, OHAL’in ilk üç ayının sonlarında söylediği yerde duruyor; “OHAL’in ülkede huzur, sükun, güven ortamı sağlanmadan kalkmayacağını” o gün söylemişti bugün de söylüyor!
Ancak bu “kararlılık”, olumlu anlamda bir kararlılık değil elbette.
Çünkü; OHAL’in olup olmaması “huzur”, “sükun”, “güven” gibi kapitalist bir toplumda “istisnalar” dışında olmayan ve olmayacak koşullarına bağlanırsa, bugün ABD’de de Çin’de de İngiltere’de de Almanya’da da OHAL ilan edip ebediyen sürdürebilirsiniz!
Çünkü Cumhurbaşkanının OHAL’in kalkması için öne sürdüğü şartlar, hiçbir ülkede yoktur.
Bu yüzden de Cumhurbaşkanı, bir yandan OHAL’in kalkma şartını “imkansız”a bağlarken, OHAL’in kalkmasını isteyenleri de “rahatlatmak” için olacak; “OHAL ebediyen kalkmayacak” demedi; “Uzak olmayan bir gelecekte OHAL’in kalkabileceğini” söyledi!
“Üç ayda mı desem, üç yılda mı desem, üç zamanda mı desem” diyen falcının zaman belirsizliği ile her söylediği için gerçek olacakmış duygusu uyandırması gibi, Cumhurbaşkanı da böylece “OHAL üç ayda mı desem, üç yılda mı desem, üç zamanda mı desem,…bir gün kalkacak” demek istedi!
‘OHAL’E HAYIR’ DİYENLER GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRMEK ZORUNDA
Artık şu herkes için tartışılmaz bir gerçektir ki, Cumhurbaşkanı ve onun etrafında yer alan AKP-MHP seçkinleri için OHAL, onların ihtiyaç duyduğu; yönetimlerine kolaylık sağladığı sürece sürdürülmesi gereken bir yönetimdir. Tabii ki, halk yığınlarının tepkileri büyüyüp onlara geri adım attırmadığı sürece!
Yani 80 milyonluk ülkenin OHAL altında geçirdiği bir yıl dolarken, şu gerçek artık iyice ortaya çıkmıştır ki; bu iktidar OHAL’i kendi gönlüyle kaldırmayacaktır!
Dolayısıyla OHAL’in kaldırılmasını isteyenler kendi güçlerini ortaya koyarak, demokrasi mücadelesinde fiilen katılmadıklarında, sadece Meclis düzeyinde ve basında eleştiriler yapılmasıyla OHAL’in kaldırılması, KHK’ların geri çekilmesi gibi talepleri iktidar umursamayacaktır!
Bugün TÜSİAD’dan işçi ve kamu emekçisi sendikaların, emek örgütlerinin önemli bir bölümüne, OHAL mağduru olmuş geniş emekçi kesimlerden aydınlara, gazetecilere, akademi dünyasına; demokrasi güçlerinden kütür-sanat-bilim dünyasına kadar geniş bir kesim OHAL’in kaldırılmasını istemektedir. Ama bunlar seslerini ve güçlerini ortaklaştıramadıkları için; ne seslerini yeterince duyurabilmekte ne de güçlerini ortaya koyarak OHAL bağımlılığı edinen MGK’nın, Hükümetin, AKP ve MHP seçkinlerinin karşısında bir barikat oluşturabilmektedir.
‘ADELET YÜRÜYÜŞÜ’NÜN İZİNDEN
“Adalet Yürüyüşü” gösterdi ki, eğer talep doğru formüle edilir ve çağrılar doğru yapılırsa, halk kesimleri, siyaset müdahale etmekte duraksamamaktadır. Bugün Adalet Yürüyüşü kadar ama ondan daha da somut bir talep olarak “OHAL kaldırılsın; KHK’ler geri çekilsin” talebi demokrasi ve özgürlüklerin olduğu bir Türkiye isteğindeki herkes için çok önemli bir talep haline gelmiştir.
Meclisin AKP ve MHP eliyle CHP ve HDP’ye kapatılmak istenmesi ve Meclis İçtüzüğü ile bu kapatmayı “içtüzük hükmü” haline getirmesiyle birlikte CHP ve HDP’nin de siyaset yapmasının şartı, sokakları, meydanları siyasetin bir alanı olarak kullanabilmelerine bağlanmış bulunmaktadır.
Bu yüzden de “OHAL’in kaldırılması, KHK’ların geri çekilmesi“ talebi etrafında ülke sathında mitingler, yürüyüşler, gösteriler vb. ile beslenen bir “OHAL kaldırılsın KHK’lar geri çekilsin!” talebi etrafında bir kampanya elbette ki, geniş halk kitleleri tarafından siyasete müdahalenin bir imkanı olarak değerlendirilecektir.
Nitekim CHP’nin Maltepe’deki “Adalet Mitingi”nde ilan edilen “10 maddelik manifesto”da “OHAL kaldırılsın!” talebinin önemli bir yer tuttuğu düşünüldüğünde gerek CHP, gerekse legal siyaset alanından dışlanmak için her yola başvurulan HDP için böyle bir kampanya siyaset alanını genişletmeleri bakımından da son derece önemli bir fırsat olacaktır.
Çünkü böyle bir girişimin karşılıksız kalmayacağı; “OHAL kaldırılsın, KHK’lar geri çekilsin” talebi; “adalet arayışı” mücadelesinde de yeni bir adım olarak “dün”le de bağlantılı bir mücadele imkanı demek olacaktır.