anadoluverumelimedya.com

İktidar niçin adaleti çiğniyor?

Arslan Bulut / Yeniçağ

Reklam alanı

Cumhuriyet yazarları, dokuz aylık tutukluluktan sonra hâkim önüne çıkarıldı. Gazetenin yazarlarından Kadri Gürsel, savunmasında, davanın hukuki değil siyasi amaçlarla açıldığını söyledi.

Gürsel, “Erdoğan Babamız Olmak İstiyor” başlıklı bir yazısından “Açıkça ve doğrudan Cumhurbaşkanı’nın şahsını hedef almak”la suçlandığını belirterek şöyle dedi:

“Açıkça belirtmeliyim ki Türkiye’de ‘açıkça ve doğrudan Cumhurbaşkanı’nı hedef almak’ diye bir suç yoktur. Bilakis iyi gazeteci, eleştiri konusunu açıkça ve doğrudan hedef alır. Bu konu Cumhurbaşkanı’nın icraat ve söylemi olunca da eleştirisini açık ve doğrudan dile getirir ki net biçimde anlaşılsın. Ayrıca demokrasilerde Cumhurbaşkanı’nın eleştiriden muaf olduğuna dair ne bir yasa olabilir ne de Cumhurbaşkanı eleştirilecekse bunun üstü örtülü ve dolaylı yoldan yapılacağı hususunda bir teamülden söz edilebilir.

Yine bu yazı dolayısıyla ‘Türkiye’de otoriter bir rejim bulunduğu algısını yaratmaya çalışmak’la suçlanıyorum. Bu hukuki değil, siyasi nitelikte bir suçlamadır. Türkiye’deki rejimin otoriterleştiği uyarısını yıllardır her mecrada açık ve seçik biçimde yapan bir köşe yazarıyım. Öngörüm maalesef gerçekleşti. Yoksa bugün bir düşünce suçlusu olarak tutuklu yargılanmaz, mesnetsiz, içi boş ve asılsız suçlamaları bir mahkeme karşısında çürütme imkânını hapiste dokuz ay geçirdikten sonra bulmuş olmazdım.”

***

Kadri Gürsel‘in savunması bu sütuna sığmaz, ayrıca isteyen odatv’den tam metnini okuyabilir. Fakat sadece şu birkaç satır bile Türkiye’de yargı sisteminin 21’inci yüzyılda nasıl işlediğini gösteriyor.

Bir ülkede medeniyetin temel kriteri adalettir. Adil bir ülkede kimse Cumhurbaşkanı’nı eleştirdi diye terör örgütüne dolaylı destek vermekle suçlanamaz.

Suçlanırsa ne mi olur? Ülke, acınacak duruma düşer!

***

Aydın Üniversitesi’ndeki Altay sempozyumunun açılış törenlerine katıldım. Altay Toplumları Sempozyumu fikrini, Hacettepe Üniversitesi’nde Türk hükümetinin bursuyla okuyan, Türkolog ve kendi kurduğu uluslararası araştırmalar üniversitesinin rektörü Güney Koreli Prof. Dr. Han-Woo Choi, yıllar önce ortaya atmış. Kurduğu üniversitenin amacı da bu! Projeyi, Aydın Üniversitesi organize ediyor ama İstanbul Esnaf Sanatkârlar Odası ve birkaç belediye destekliyor. İlâhi adalete bakın; Türkiye’nin burs verdiği Güney Koreli bir genç, üniversite kurup rektör olduğunda, bütün Altay toplumlarına gerçekte kim olduklarını hatırlatıyor.

Diyeceksiniz ki “Yazıya adaletle girdin, Altay toplumlarından bahsediyorsun?” Çünkü adalet, Türklerin, Japonların, Korelilerin de içinde olduğu Altay toplumlarının kurduğu bütün medeniyetlerin temelidir.

***

Bir önceki sempozyuma “Altay Türklerinde Halk Hikmeti” başlıklı bir bildiriyle katılan Prof. Dr. Sema Önal, Çek bilgini Hrozny‘den bir alıntı yapıyor:

“İnsanlık Kültürü, Tibet, Altay, Hazar üçgeninden çıkarak dünyaya dağılmıştır. Altaylardan kopan Sümerliler de Çin’i, Etileri, Girit’i, Mısır ve Hind’i aydınlatan medeniyet farını Mezopotamya’da yakmıştır. Sümerli dili de Türkçedir, onunla akrabadır.”

Sema Önal, daha sonra şöyle diyor:

“Kaldeliler ve özellikle Sümerlilere göre, gökleri idare eden kanunlar hem toplumda hem de insanın ruhu ve bedeninde yansır. Her yerde kozmik adalet hüküm sürmektedir. Bu adalet, evrendeki bütün parçaları uyum içinde bir arada tutar. Toplumdaki adalet de toplumu bir arada tutan şeydir. Bedendeki adalet, sağlık; ruhtaki adalet, erdemdir. Adalet her şeyin özüdür, hatta öteki dünyanın da özüdür.”

İslâm dini de böyle bir adalet öngörüyor. O halde İslâmı kullanarak iktidar olanlar, neden adaleti çiğniyor? Milleti millet yapan değerleri yıkmak için mi? Sonuç bu!

 

About armadmin 9322 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.