Venezuela’da önceki gün gerçekleştirilen Ulusal Kurucu Meclis Temsilcileri’nin belirlenmesine yönelik seçimlere ilişkin uluslararası çapta bir yalan rüzgârı estiriliyor. Bolivarcı, devrimci iktidarın zaferle çıktığı seçimlere katılımın az olduğu yalanları ABD kaynaklı merkezlerden pompalanmaya başladı bile.
Oysa, o kadar ağır emperyal bir komployla karşı karşıya kaldığı bir ortamda kendisine ve Venezuela halkına güvenmese seçime gidebilir miydi Maduro hükümeti? 30 Temmuz 2017’de yapılan seçim kim ne derse desin tarihi bir seçimdir. Zafer de tarihi bir zaferdir. Seçim sonuçlarından anlaşılan o ki, yerlilerle yoksul kesimlerin oluşturduğu Chavista’lar Bolivarcı Devrim’in yanında olmaya devam edecek. Hugo Chavez iktidara gelene kadar sadece ülkenin zenginlerinin yararlandığı, gelirlerinden yoksulların faydalanmasına izin verilmeyen petrolden onlar da yararlanmaya devrim sayesinde başladılar. Bunun ne kadar değerli olduğunu ülke yoksulu biliyor. Petrol gelirlerini kamulaştıran Bolivarcı Devrim hükümeti bu kamulaştırma sonucu eğitime, sağlığa, konuta o kadar çok yatırım yaptı ki halk desteği o nedenle hiç azalmadı. Tüm kışkırtmalara rağmen Venezüeal ordusu da iktidarın yanında durmaya devam ediyor.
Bunca başarılı işler yapmış bir devrim, Halkın İradesi Partisi’nin lideri Leopoldo Lopez adlı bir hırsıza mı yenik düşecek? Adı kamu fonlarının kötü yönetilmesi yüzünden “hırsız”a çıkmış olan Lopez, devrimci hükümeti devirmeyi, liderlerinden olduğu Chavez karşıtı 2002’de ABD destekli darbe giriminde başaramamıştı. WikiLeaks belgelerinde de adı “kibirli”, “kindar” olarak geçen Lopez bunu asla başaramayacak.
Güvenmese seçime gitmezdi
Bolivarcı Nicolas Maduro hükümeti halkın kendisine desteğinden emin olmasaydı bu kaos ortamında seçimlere gitmezdi. Venezuela tüm dünyaya 1 Mayıs günü Bolivarcı Anayasa’nın 347,348 ve 349. maddeleri uyarınca Ulusal Kurucu Meclis Temsilcileri’nin belirlenmesi amacıyla seçime gideceğini duyurmuştu. Bu sözünde 30 Temmuz’da durdu. Muhalefet seçimlere katılmayacağını baştan ilan etmekle yenilgiyi baştan kabul etmiş oldu.
Maduro’nun yaptığı seçim çağrısına Venezuela halkı büyük destek verdi. Kitleler halinde sandığa gitti. Katılmadığı halde muhalefetin ABD ile uşağı durumuna düşmüş Amerikan Devletleri Örgütü (ADÖ) gibi emperyalist güçlerin çıkarlarına hizmet edenlerin finans desteği ile engellemeye çalıştığı seçimlerde “bir grup faşist azınlığın” tehdit ettiği “barış içinde birlikte yaşam hakkını güvence altına aldı.
ABD neden devirmek istiyor
Her şeyden önce arka bahçesi haline getirmek istediği bölgede Venezuela “kötü” bir örnek. Bölgedeki sol eğilimli halkçı yönetimler ABD çıkarları için büyük tehdit. Bunun zincirleme bir etki göstermesini istemiyor ABD. İkincisi Venezuela, Küba’ya petrolü çok ucuza satıyor. Bu da ABD’nin hoşuna gitmiyor. Küba, Venezuela, Bolivya ilişkilerindeki sıkılık da ABD karşıtı cephenin büyümesi demek. ABD tekellerinin, başta ilaç sanayi olmak üzere sömürdüğü Venezuela o tekellere karşı petrol gelirlerini halk yararına kullanarak yoksulluğu yok etme projeleri geliştirdi. Bu ABD’ye daha az bağımlı hale gelmek, giderek ondan tamamen bağımsız olmak demek.
Kurucu Meclis anayasayı yeniden yazma yetkisine sahip bir organ. Maduro ülkede barışın sağlanıp kalıcı hal getirilmesi için Kurucu Meclis üyelerinin yenilenmesi amacıyla şiddet olayları eşliğinde seçime gitme kararı aldı. Ulusal Seçim Komitesi Başkanı, katılımın yüzde 41.5 olduğunu açıklarken, zafer ilan eden Devlet Başkanı Nicholas Maduro bunun “Devrimin 18 yıllık tarihindeki en yüksek katılım” olduğunu özellikle vurguladı. Muhalefetin boykot ettiği seçimin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Venezüella Ulusal Seçim Komitesi Başkanı Tibisay Lucena, 8 milyondan fazla Venezuelalının oy kullandığını söyledi. Tibisay “Bu çok olumlu bir sonuç. Barış kazandı. Eğer barış kazanırsa, aynı zamanda Venezüella kazanır.
Şiddete ve tehditlere rağmen Venezüellalılar kendilerini ifade edebildi” diyerek de bir gerçeğe vurgu yaptı.
Seçimin ardından başkent Caracas’ta yüzlerce destekçisine seslenen Devlet Başkanı Nicholas Maduro “Tehditlerin ortasında 8 milyon kişi, bazı eyaletlerde dağları ve ırmakları aşarak oy kullandı. Venezüella halkı demokrasi dersi verdi” demekte çok haklı. Maduro seçim zaferine rağmen muhalefete ‘şiddeti terk ederek siyasete dönmeleri’ çağrısında bulunmakla tüm Venezuela’nın hükümeti olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Seçimin önemi
Seçimden halk desteğini tazeleyerek çıkan Maduro muhalefet partilerinin oluşturduğu Demokratik Birlik Masası’nın (MUD) kontrolündeki Ulusal Kongre’nin müdahalesi olmadan yeni anayasayı oluşturma yetkisi ile Kongre’yi feshetme yetkisine sahip olacak. Muhafet bu nedenle seçimleri boykot ettiğini açıklamıştı.
Aslına Venezuela’da olanı biteni, Bolivarcı hükümete her zaman destek vermiş olan komşu Bolivya’nın Devlet Başkanı Evo Morales özetledi. Morales Venezuela’da yaşanan her tür iç komplonun, dış müdahale girişiminin ABD’nin Venezuela petrolünü çalması için bir girişim olduğunu söyledi. Venezuela’daki sağ muhalefetin gösterilerini eleştiren Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, protestoların uluslararası elitlerin ülkenin petrollerini özelleştirmesine hizmet ettiğini ekledi ki doğruluğu konusunda kimsenin kuşkusu yok. Morales, “Emperyalizmin planı, Venezuela tarafından seçilmiş anayasal başkanı devirmektir. Bu tüm anti-emperyalist hükümetlere bir uyarı olmalıdır” da dedi ki Morales de ABD’nin hedef tahtasında bir solcu, halkçı Devlet Başkanı.
Ülkedeki şiddete de başvurulan muhalif protetesto gösterileri, Venezuela’da kamulaştırılan petrol şirketinin ısrarla özelleştirilmesini talep eden Amerikan Devletler Örgütü (OAS) tarafından destekleniyor.
ABD müdahale etsin diyen “muhalif lider”
Sağcı muhalefetin ABD uşaklığı artık saklanan bir tutum değil muhalefet liderlerinden, aynı zamanda Meclis Başkanı olan Julio Borges’in, Beyaz Saray’da ABD’li askeri yetkililerle ‘üst düzey toplantı’ yaparak ABD’den ülkesine müdahalede bulunmasını istediği ortaya çıktı.
CIA itiraf etti: ABD devirmeye çalışıyor
ABD’nin böyle bir çağrıya seve seve olumlu yanıt verdiğini söyleme gerek yok. Zaten CIA Direktörü Michael Pompeo da ABD’nin Venezuela hükümetini devirmek üzere çalıştığını saklamıyor. Aspen Enstitüsü adlı düşünce kuruluşu tarafından düzenlenen güvenlik konferansında katılımcılardan birinin sorusu üzerine konuya değinen Pompeo, Venezüella’daki hükümeti devirmek için bölgedeki iki ülkeyle ile işbirliği yaptıklarını da söyledi. Adam o kadar pervasız ki Aspen Enstitü’nün yayımladığı konuşma dökümlerine göre, Venezuela’da bir geçiş olabileceği konusunda umut dolu olduklarını, CIA’nın bölgedeki dinamikleri ‘anlamak’ için elinden gelenin en iyisini yaptığını ifade etti.
Peki şimdi ne olacak?
Maduro’ya sorarsanız o kendisinden emin. Bu nedenle de “Seçimler Latin Amerika’nın gelecek bağımsız yıllarını başlatıyor” dedi. Maduro bununla ne demek istediğini de gayet açık ifade etti: “Latin Amerika yeni bir direniş dalgasına başlayacak.”
CIA şefinin açık açık niyetlerinin ne olduğunu belirtmesinden sonra Venezuela’nın Bolivarcı Devrimci hükümetinin ne yapması bekleniyor ki? Elbette Venezuela yoksulu, devrimci önderleriyle ABD ile uşaklarının her türlü istila girişimine karşı direnecek.
Orada kazanılan her zafer emperyal çetelere karşı dünyanın neresinde direniş varsa onların da kazanması demek olacak.
birgün