AYDINLIK / ANKARA
Eğitim-İş Sendikası’nın 5. Olağan Genel Kurulu dün başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başlayan genel kurul divan seçimiyle devam etti. Divan başkanlığına ilk Eğitim-İş Genel Sekreteri Erdal Çalı seçildi. Kongreye çok sayıda CHP milletvekili, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tülin Oygür, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Hasan Kütük, TBB Başkan Yardımcısı Av. Hüseyin Özbek, 24. Dönem CHP milletvekili Nur Serter ve eski Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir katıldı.
Eğitim-İş 5. Olağan Genel Kurulu’nun PKK terör örgütü tarafından katledilen şehit öğretmenler Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz adına ithaf edilmesi için “Hepimizin Sendikası Grubu” tarafından divana verilen önerge oy birliğiyle kabul edildi. Önergenin kabul edilmesinin ardından Eğitim-İş Genel Başkanı Mehmet Balık açılış konuşması için kürsüye çıktı.
‘MÜFREDAT İŞGAL EDİLİYOR’
Dünyada ve Türkiye’de yaşanan olayları değerlendiren Balık, emperyalizmi ve terörü lanetledi. Özellikle eğitim alanındaki uygulamalar üzerinde duran Balık, “Emperyalizm ‘demokrasi getiriyorum’ diyerek dünyada çeşitli bölgeleri işgal ederken AKP de ‘müfredatı sadeleştiriyorum’ diyerek eğitimimizi işgal ediyor” dedi. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine değinen Balık, “Darbe sonrasında Atatürk’ün, laikliğin önemini anlamış gibi görünseler de bu müfredat programıyla ne Atatürk’ü ne laikliği ne de Cumhuriyeti anladıklarını görebiliyoruz. Açıklanan eğitim müfredatı ile yetiştirilecek gençler FETÖ’cülerden daha tehlikeli bir hal alabilecektir” ifadelerini kullandı.
‘ENSAR’LA ANLAŞMA TEHLİKELİ
MEB ile Ensar Vakfı arasında imzalanan protokolü hatırlatan Balık, “En tehlikelisi de Ensar Vakfı ve diğer vakıflarla yapılan bu anlaşmalar. Bu anlaşma yaklaşık 5 yıllığına yapılmış. Karşılıklı fesih olmazsa 5 yıl daha uzatılacak. 10 yıl boyunca MEB’in gelirlerinin Ensar Vakfı’na aktığını düşünürseniz beraberinde bir yasayla da devlet taşınmazlarının vakıflara ücretsiz olarak verilmesi yasalaştı. Devletin tiyatrosu, havuzu, parkı, bahçesi bu vakıflara ücretsiz olarak verilecek. Burada istedikleri gibi eğitim yapabilecekler. Devletin yandaş yöneticileri de ses çıkarmayacağı için gelip örgün eğitim kurumları içerisinde istedikleri propagandayı rahatlıkla yapabilecekler. Son derece tehlikeli. Önümüzdeki dönemde savaşacağımız en önemli konunun bu olacağını düşünüyorum” diye konuştu.
‘CUMHURİYETİN ÖĞRETMENLERİYİZ’
Eylül ayı itibarıyla eylemselliğe geçeceklerini vurgulayan Balık şöyle devam etti: “Biz bu müfredatı işlemeyiz diye söylüyoruz. Sınıfta bizler varız. Cumhuriyetin öğretmenleriyiz. Cumhuriyeti koruyacağımıza, Atatürk ilke ve devrimlerini savunacağımıza yemin ettik. O zaman biz sınıflarda Atatürk’ü, Cumhuriyet devrimlerini anlatmaya ve savunmaya devam edeceğiz.”
‘KAMU EMEKÇİLERİNİ BİRLEŞTİRME GÖREVİ ÖNÜMÜZDE’
Ayla Uğur (Hepimizin Sendikası Grubu): Biz seçimlere hazırlanan bütün gruplara, bu grupların yürütmelerine tarihi çağrımızı yapıyoruz:
Emperyalizme karşı birlik için, cumhuriyetimizin kazanımlarını korumak ve geliştirmek için, Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık yolunda ilerlemesi için, laik, bilimsel, parasız, ulusal ve halkçı bir eğitim için, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin insanca yaşamalarını sağlayacak bir ücret elde etmeleri için, tüm kamu çalışanlarının grevli, gerçek bir toplusözleşme hakkı elde etmeleri için, mücadeleci bir sendika ihtiyacı ortadadır. Bu mücadeleyi yürütebilmek için kendi iç sorunlarını aşmış, malî şeffaflığı sağlamış, kurumsallaşmasını tamamlamış, bağımsız, emekçinin sesi olan bir sendikal yönetim gerekmektedir. Dar kadroculuktan sıyrılıp önce sendikamızı sonra eğitim- bilim emekçilerini ve kamu emekçilerini birleştirme görevi önümüzdedir. Bu talep tüm üyelerimizin çığlığıdır. Bu sese kulak verileceğini biliyoruz. Ülkemizin, emekçinin ve sendikamızın çıkarını esas alan bir yönetimi hep birlikte yaratacağız.
‘BAŞARAMAYACAKLAR’
Orhan Yıldırım (Yol Arkadaşları Grubu): Genel kurulumuz bu zamana kadarki en büyük kalabalık ve en coşkulu süreçle gerçekleşiyor. Bu şu açıdan önemli: Sendikacılığın geriye gittiği bir dönemde Anadolu’nun her tarafından 700’e yakın insan geldi. Tüm bu insanların oluşturduğu sinerji önümüzdeki süreçte Eğitim-İş Sendikası’nın önümüzdeki dönemde vereceği mücadelenin seyrini belirleyecek. Türkiye belli bir yöne çekilmek isteniyor. Eğitim-İş’in nitelikli duruşu, Türkiye’deki Cumhuriyetçi, devrimci, Atatürkçü duruş, vatansever insanların kararlı duruşuyla bu başarılamayacak ve yeniden Cumhuriyet değerlerinin kuruluş felsefesine doğru belli bir mücadelenin içine çekileceği kararlılığındayız. Genel kurulumuzda diğer sendikalarda olmayan rekabet ortamının olacağı açık. Bu da bizi heyecanlandırıyor.
‘GÜÇLENEREK ÇIKACAĞIZ’
Suat Sadış (11 Haziran Grubu): İçinden geçtiğimiz süreçte Türkiye’mizin ve eğitim emekçilerimizin Eğitim-İş’e ne kadar çok ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Eğitim-İş’in savunduğu başta Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyetin kazanımları olmak üzere tüm değerlerin tehlikede olduğunu görüyoruz. Çocuklarımızın ve gençlerimizin fenle, bilimle yetişmesi gerekirken eğitim sistemimizin gericileştiğini, laikliğin yok edildiğini görüyoruz. İş güvencemizin yok edildiği bir süreç yaşıyoruz. Böyle bir süreçte Eğitim-İş’in, 5. Olağan Genel Kurul’dan daha da güçlenerek çıkacağına inanıyorum. Bu süreci yönlendirme noktasında Eğitim-İş’in alanda olacağı günleri hep birlikte göreceğimizi umut ediyoruz. Kongremizin Eğitim-İş üyelerimize, 930 bin öğretmenimize, 350 bin ataması yapılmayan öğretmenimize, üniversitelerimizde çalışan akademik ve akademik olmayan personelimize ve yurttaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.
‘SALONA KAPANMAMALIYIZ’
Nesibe Gençer (Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri Grubu): Üç temel ilkemiz var: Antiemperyalist olmak, anti-feodal olmak ve anti-şoven olmak. Başta ABD ve AB emperyalizmi olmak üzere ortaçağ gericiliğine karşı çıkıp bu topraklarda yaşayan bütün insanları birleştirme hedefimiz var. Bu noktada da kongrede biz devrimci sınıf sendikacılığını savunuyoruz. Tabandan hareket ederek taban ve kitleyi harekete geçiren, kendisini alanlarda ifade eden bir sendikacılık anlayışı. Yani salonlara kapanılmaması gerektiğini söylüyoruz. Yeni bir insanı yaratmak eğitim ve kültür devrimiyle mümkün.
aydınlık