Nevra Ölçer / Anadolu ve Rumeli Medya
Benim gittiğim bir dişçim var.
Etliye sütlüye karışmayan bir adam. Havadan sudan konuşur, hoşsohbettir. Yıllardır böyledir.
Siyasete filan da karışmaz. Bu konularda pek bir şey söylediğini de duymadım.
Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü’ne başlayınca medyadan da takip edildiği üzere onunla beraber yürüyenlerin sayısı İstanbul’a yaklaşılan her gün katlanarak arttı. En son Maltepe mitinginde miting alanı dolup taştı, bir o kadar kişi de dışarıda kaldı. Son yılların en şevkle katılınan mitingi oldu.
Benim dişçi “oğlumla beraber …’den yürüyüşe katılmaya gidiyoruz” dedi.
7 Ağustos tarihinde Günün Yazısı köşesinde muhalefet partileri ile ilgili rahatsız olduğum noktalara değinmiştim. Bütün yazdıklarımın özeti yukarıda bahsettiğim dişçide.
Halk içinde bulunduğu şartlardan rahatsız olduğunu çeşitli şekillerde gösteriyor.
Askeri okullar açılsın nöbetleri devam ediyor.
Kesilen ağaçları korumak için şehirli, köylü fark etmez insanlar ağaçların yanında nöbet tutuyor.
Okulların imamhatipe dönüştürülmesi öğrenci velilerini ve de öğrencilerin kendisini mutsuz, huzursuz ediyor.
Kampanyalar imzalanıyor.
Ohal’in uzaması demokratik işleyişi frenliyor.
Tarımda çiftçi ithalat izinlerinden rahatsız, batıyor.
Ve daha yüzlerce şey..
Sosyal medyada insanlar rahatsızlıklarını belirtiyorlar.
Bütün bunlara rağmen birileri halka “koyun, aptal” diyor.
Son zamanlarda halk kendini nihayet bu adalet yürüyüşünde ifade edebildi.
Gitti, yürüdü.
Yani halkın anladığı dilden onunla konuşulmuş oldu.
Halkın anladığı dilin hangisi olduğunun da bu yürüyüş en iyi göstergesi oldu.
Her şey değişiyor. Hiç bir şey aynı kalmıyor. Halkın algı ve tepkileri de değişiyor.
Siyasi partilerin anlaması gereken de bu olgu.
Kılıçdaroğlu 10 maddelik bir manifesto okudu. Ana tema adalet idi.
Kimse adalet temasına karşı değildi, değişik gruplar bu yürüyüşe katılım sağladılar.
Ben diyorum ki, madem 10 maddelik halkın isteklerini yansıtan bir manifesto okundu, o zaman halkın ne istediği de artık biliniyor.
Daha doğrusu şimdi, bu an, ne istediği biliniyor.
Chp’nin bazı ifadeleri herkesin üzerinde hemfikir olduğu ifadeler değil.
Manifestonun 9 ve 10 uncu maddeleri şiddetle kritik edildi mesela.
Ama 1,2,3,4,5,6,7, ve 8 maddelerine kimse bir şey söylemedi.
O zaman 1,2,3,4,5,6,7, ve 8 maddeleri gerçekleştirmek için niçin bütün muhalefet el ele vermiyor?
Alışılmadık bir durum olduğu için mi?
Aradan yeterince süre geçti.
Bu durumu bu kadar sürede herkesin içselleştirdiğini varsayabiliriz.
9 ve 10 uncu maddeler için ise tartışılmaya başlansın.
A, B, C partileri çıksın televizyonda görüş açılarını savunsun. Halk da onları öyle değerlendirsin.
Ama diğer 8 madde için el ele vermezlerse halk onları dikkate almaz.
Kılıçdaroğlu çok önemli bir başlangıç yaptı. Yola çıktı.
Halkın anladığı dilden konuştu.
Artık hep beraber halkın anladığı dilin hangisi olduğunu (ve de ne istediğini) biliyoruz.
Hadi bakalım!