Bülent Esinoğlu / Ulusalkanal
Suriye’de, Amerika ile birlikte yürümenin yollarını arayanlar; “bölgede İran yayılmacılığı var” propagandasını uzun zamandır dillendiriyorlar.
İran yayılmacılığı propagandasının asıl sahibinin Amerika olduğunu herkes biliyor.
Sünnilerin de işine gelen bu propaganda, şimdilik, orta doğudaki birliğin önündeki temel engel olarak görülüyor.
Sünni kökenli tüm terör gurupları İdlib’te toplandı.
Amerika PYD ile beraber bunlara operasyon yapacağım diyor. Operasyondan sonra da İdlib PYD’nin olacak. Gel sen de bu ekibe katıl, bu işi Türkiye ile birlikte yapalım diyor.
Siyasi iktidar bu seçeneğe iki sebepten karşı çıkıyor. Birinci ve haklı sebebi; PKK terörüne doğrudan destek vermiş olacak. İkinci sebebi ise; İdlib’teki Sünni gurupların içinde, siyasi iktidar ile birlikte cephe tutmuş olanlar var.
İkinci seçenek ise; İran, Rusya ve Türkiye beraber İdlib’e bir operasyon yapmak…
Rusya’nın önerdiği bu seçenekte de siyasi iktidarın, gene iki çekincesi var. İran Şii’dir bu operasyonda bulursa, İran yayılmacılığı olur. Bu seçeneğe ikinci çekince ise, böyle bir operasyona dahil olursam, Dostumuz Amerika ile ipleri tümden koparırız.
En iyisi mi biz (siyasi iktidar) her iki seçeneğe de uzak duralım. Hem ABD’yi küstürmeyelim hem de Rusya ile birlikte hareket ediyormuş gibi yapalım.
Eğer daha fazla gecikilirse, Amerika, PYD’yi iyice örgütleyip, ordulaştırdıktan sonra bu işi gerçekleştirecek. Yok eğer, Türkiye, Suriye meşru devleti ile işbirliğini de içine alan tarafta yer alırsa, elbette Amerika ile aramız iyi olmayacak.
İnsanın aklına şu cümle geliyor; İyi olduk ta ne oldu?
Böyle bir ortamda, gizli Amerikancılar hemen işbaşına geçiyorlar. İran yayılmacılığına karşı olmalıyız diye ahkam kesiyorlar.
İdlib’e operasyonun asıl engelleyicileri; gerçekte Amerikancı olup, görünürde Sünni mezhepçiliği yapanlardır.
Amerika’nın bölgede Sünni İslam’a verdiği destek, (aslında destek değil kaos) açıktan olmasa da siyasal İslamcıları doğrudan Amerikancı yapıyor.
İdlib’deki soruna Türkiye’nin çıkarları açısından değil de, mezhepsel inanışla bakmak, hem iktidardan nasiplenmeyi hem de Amerikancılığı baki kılıyor.
Rusya ve Amerika’yı aynı kefeye koyarak orta doğu analizi yapmak, Amerikan emperyalizmini savunmak anlamındadır.
Amerikancılığın mezhepçiliği beslemesi, mezhepçilerin de Amerika yanında kalarak, Türkiye’deki Amerikan varlığının muhafazasına yarıyor.
Rusya ve ABD’yi aynı kefeye koyarak bakmak, Amerika’nın Türkiye üzerine oynadığı oyunları yok sayarak düşünmek, aslında yeni bir düşman icat ederek eski düşmanı gizlemeye yarıyor.
Suriye’de, Amerikan varlığı ile Rusya ve İran varlığını eşitlemek; Amerikan saldırganlığını gizlemeye yarıyor.
Amerika’nın Suriye’deki saldırganlığının asıl hedefinin İran olduğunu görürsek, İran savunmasının Suriye topraklarından başladığını da görürüz.
Aynı mantıkla düşünürsek, Türkiye’nin de Amerika’ya karşı savunmasının Suriye’den başladığını görürüz.
Gerçek yayılmacı ve tahakkümcü Amerika’yı Suriye’de durdurmak hem İran’ın hem Rusya’nın hem de Türkiye’nin savunmasını yapmak anlamındadır.
Burada Rusya’nın yaptığı iş; Amerikan yayılmacılığını bölge ülkeleriyle birlikte durdurarak, kendi savunmasını yapmak içindir. Saldıran Rusya veya İran değil, Amerika’dır.
Bölgeye mezhep mantığı ile bakmak sadece ABD’nin işini kolaylaştırır.
Siz İran yayılmacılığını önleyeceğim diye ABD ile işbirliği yaparsanız, İkinci İsrail’i kendi elinizle kurarsınız.
İran yayılmacılığı var diyenler Amerikan yayılmacılığına hizmet edenlerdir.