Salim Yavaşoğlu / Yeniçağ
Türk siyasetinin, bugün Milli Mücadele’nin nasıl yapıldığının ve nasıl kazanıldığının bile farkında olmadığını savunan Tantan, “O kadar büyük tarihi cehalet var ki. Tarihi cehalet insanlara hem bugünü kaybettiriyor hem de geleceği. Türk halkının kendisini bu cehaletten, bilgisizlikten ve kendisini kimliksizleştiren bu siyasi tutsaklıktan arındırması gerekiyor. Maalesef bugünkü dini kullanan siyasi anlayış insanları Allah’tan uzaklaştırıyor. Eğitimde, ticarette, hukukta hemen her zeminde cemaatleri öne çıkararak kendi çıkarını önde tutan bir tabiliği dikte ettiriyor ve Türk halkını mahkum ettiriyor” dedi.
Halka siyasete girmeleri çağrısı yapan Tantan şu uyarılarda bulundu:
“Halk, bu kirli ve kimliksiz siyasetin tutsaklığından kendisi siyasete girmeden, birileri gelsin kendilerini kurtarsın diye beklerse kaybeder. Kaybetmeye devam eder. Televizyon, gazeteler ve sosyal medyadan sürekli kendi zihinlerini kirleten insanlardan medet beklemesinler. Yüce Türk Milleti’nin ülkeyi yönetebilecek kapasitede yetiştirdiği binlerce insan var. Ama maalesef bu insanlar halkın hizmetine giremiyor. İç ve dış güç odakları onları engelliyor. Hala ABD’den icazet almış, ‘Türkiye’nin beka sorunu var’ diye halkı korkutan siyasetçiler var. Bu çok acı bir şey. Enerji savaşlarında enerji kaynakları ve yollarına hakim olmak isteyen küresel güçlerin, bu bölgedeki insanları bir köle gibi kullandıkları gerçeğini bilmelerine rağmen böyle davranıyorlar. İç ve dış güç odakları, Türk insanını kölelikten kurtaracak, Türk insanının önünü açacak kimlikli insanların siyasete girmesini engelleyecek bir çaba içindeler. Türkiye’ye dayatılan eğitim-öğretim sistemiyle Türk insanının nasıl cahil ve kimliksiz bırakıldığı ortada. Özellikle insanların beyinlerinin tutsak alınıp kendi dinini bile bilemedikleri ve o dinin insanoğluna vermiş olduğu zenginliğin farkında olmadan saplantıya sürüklendiği, tutuculuğun ve cehaletin öne çıktığı bir dönemi yaşıyoruz. Esasında Türkiye’yi yönetmeye talip olan her zemindeki insanlar Türkiye’ye dayatılan radikalizme karşı, özellikle cemaatleşmeye karşı, gençlerin ve insanların cemaatlere adeta mecbur bırakılmasına karşı, bu gidişi durduracak organize bir yapıya ulaşması gerekli. Halkı bu tuzaklara karşı aydınlatmalı. Televizyon, gazete ve sosyal medyada yaygın bir şekilde bu tehdite karşı, bir program dahilinde toplum bilgilendirilmeli. Halka kirli bilgi dayatmak değil, doğru bilgilerle Türk insanı o büyük oyunu bozabilecek şekilde bilinçlendirilebilir. Türk insanı bu coğrafyada bu oyunu bozabilecek tek halktır.”
Tantan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu kirli ve kimliksiz yapıyı iktidar muhalefet partilerinin içindeki çoğu insan biliyor. Fakat kendi kirliliği ve kimliksizliği ortaya çıkacak diye sessiz kalıyor. Türkiye, gerek NATO’nun askeri kanadı bakımından, gerek sivil kanadı bakımından ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli. Türkiye’nin, uluslararası alanda itibarsızlaştırılmış bir siyasi yapıdan arındırılması için yeni kimlikli siyasetçilerin ortaya çıkarak ülkesine sahip çıkması zamanı gelip geçmekte. Bir an önce bu yeni siyasi oluşumların gerçekleşmesi gerekmekte. Bu tehditi ortadan kaldıramazsak, Türkiye kaybediyor. Halkı bu konuda bilgilendirecek, Türkiye’nin önünü açacak namuslu insanları çıkarın sahneye. Bunu mevcut partiler ve yeni oluşturulacak partiler bakımından da söylüyorum.”
TÜRKİYE ENERJİ SAVAŞINDA KULLANILAN BİR ÜLKE OLDU
Osmanlı Devleti’nin yıkılışının nedenlerine bakıldığında Osmanlı coğrafyası içindeki enerji kaynaklarının o günkü emperyal güçler tarafından işgal edilmesi gerçeğinin görüldüğünü kaydeden Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan şunları kaydetti:
“O dönemde haritalar da onlar tarafından belirlenmiştir. 200 yıl sonra yine aynı coğrafyada emperyal güçler ve onların hizmetkarları, yeniden enerji yataklarına el koymak ve enerji güvenliğini kendilerinin sağlaması peşindeler. Türkiye bu enerji savaşlarında kullanılan bir ülke olduğunu, neden kullanıldığını, kimlerin kullandığını gerek siyasi zihniyette, gerekse halk zihniyetinde acaba ne kadar anlayabilmiştir. Siyasi zihniyette anlayamadığı başta Cumhurbaşkanı olmak üzere siyasetçilerin söylemlerinden anlaşılıyor. Özellikle son günlerde Cumhurbaşkanı’nın ‘PKK’yı, YPG’yi, Fethullah’ı ABD hala niye destekliyor, anlayabilmiş değilim’ söyleminden de bu anlaşılıyor. İktidar sahipleri, bu enerji savaşları kapsamında neler olduğunu devletin arşivini açıp, baksaydılar Türkiye kaybeden ülke olmazdı. Müttefikleri hakkında bu soruları da sormazdı.”