Anayasa Hukuku Araştırma Derneği (ANAYASA-DER) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu, Denizli’de düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmada, “Sıkıyönetim keyfi değil, geçici olmak zorundadır. Olağanüstü hal, bir tehdidi bertaraf etmek için yapılır. Eskiye dönmek amaçlanır ve geçicilik söz konusudur” dedi. 16 Nisan’daki anayasa değişikliği referandumunu hatırlatan Prof. Dr. Kabaoğlu, “6771 sayılı kanun (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda değişiklik yapılmasına dair kanun) eğer bütünüyle yürürlüğe girerse, o zaman kalıcı tek kişi OHAL rejimini getirecek diyoruz” dedi.
Denizli Baro Binası’nda dün akşam Denizli Demokrasi Platformu, TMMOB Denizli İl Koordinasyon Kurulu, ANAYASA-DER ve Önce Demokrasi Platformu işbirliğinde, ‘2019’a doğru demokratik anayasa için’ adlı sempozyum düzenlendi. ANAYASA-DER Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selin Esen, Önce Demokrasi Platformu İletişim Sorumlusu Sevil Becan, sempozyumda konuşmacı olarak yer aldı. Denizli Baro Başkanı Müjdat İlhan ve Denizli İl Başkanı Teoman Sancar da sempozyuma katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Baro Başkanı İlhan, ülkede yaşanan olumsuzluklar değerlendirildiğinde sivil bir anayasanın oldukça önemli bir ihtiyaç olduğunu belirtti. Açılış konuşmasının ardından sempozyuma geçildi. Önce Demokrasi Platformu İletişim Sorumlusu Sevil Becan, geçmişten bu güne anayasa değişikliğiyle ilgili yaptıkları çalışmaları anlattı.
‘SIKIYÖNETİM KEYFİ DEĞİL, GEÇİCİ OLMAK ZORUNDADIR’
Prof. Dr. Selin Esen, olağanüstü yönetim usullerinin hukuk düzeninde tanımlanmasın son derece önemli olduğunu ifade ederek, “Olağanüstü yönetim usulleri, devlete, ulusa, anayasal düzene karşı olağan hukuk araçlarıyla müdahale etmenin mümkün olmadığı durumlarda aldığı istisnai tedbirlerdir. Sıkıyönetim keyfi değil, geçici olmak zorundadır. Olağanüstü hal, bir tehdidi bertaraf etmek için yapılır. Eskiye dönmek amaçlanır ve geçicilik söz konusudur. Olağanüstü yönetim dönemlerinde hukuk devletlerinde aşınma oluyor. Kara delikler oluşuyor. Hukuk devleti unsurları göz ardı edilebiliyor” dedi.
‘ANAYASA DIŞI UYGULAMALARA YÖNELİNDİ’
Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu ise demokratik anayasa için yapılması gerekenler konusunda konuşma yaptı. 2019’a giden yolda siyasal ve sosyal açıdan yoğun bir süreç yaşanacağını belirten Prof.Dr. Kabaoğlu, “15 Temmuz’da bozulan kamu düzeni ve anayasal düzen yeniden tesis edilsin diye OHAL getirildi. Peki anayasal düzen sağlandı mı? Yoksa var olan düzenden de mi olduk? Biz 1982 yasasını, OHAL yasalarına ilişkin yasaları çok eleştirdik. Hatta ona ‘istisna anayasa’ bile dedik. Gelin görün ki bir yıldır tanık olduklarımız, anayasamızla uzaktan yakından ilgisi olmayan, anayasa ötesi uygulamalar, anayasa dışı uygulamalara yönelindi. Yeniden anayasa düzeni tesis etme adına bir tür anayasal düzenin kaldırılması sorunsalıyla karşı karşıya geldik” diye konuştu.
‘KALICI TEK KİŞİ OHAL DÖNEMİ’
Fiili OHAL’in, 2015’ten itibaren Güneydoğu Bölgesi’nde, İç Güvenlik Yasası’yla Türkiye’de yürürlüğe konulduğunu savunan Prof. Dr. Kabaoğlu, “20 Temmuz 2016’da, darbe girişimine karşı OHAL yürürlüğe konuldu. Hukuk dışı bir uygulamayla karşı karşıya geldik. Biz demokrasi platformları olarak, demokratik anayasa arayışını gündeme getiremezsek, 16 Nisan anayasası, ben ona 15 Temmuz anayasası diyorum, o yürürlüğe girerse o zaman onun adı kalıcı tek kişi olağanüstü hal dönemine geçiş olacak ki işte o bakımdan ben düzenlediğimiz bu toplantıları çok önemsiyorum. Aranızda 16 Nisan’da ‘Hayır’ diyenler var, ‘Evet’ diyenler var. Belki de geçersiz oy atanlar var. Onlar açısından bir değer yargısı koymak bizim görevimiz değil. Bizim görevimiz doğru bilgi nedir onu vermek. Ben ve arkadaşlarım bunun için çaba gösteriyoruz. Bizim görevimiz doğru bilgiyi vermek. 6771 sayılı kanun eğer bütünüyle yürürlüğe girerse, o zaman kalıcı tek kişi OHAL rejimini getirecek diyoruz” dedi.
(DHA)
birgün