Bülent Esinoğlu / Ulusalkanal
DEAŞ sonrasını şimdiden söylemek pek kolay olmasa da, şimdiden belli olan eğilimlere bakarak bazı öngörüler yapılabilir.
Amerikan öngörüsü olarak, Suriye üçe veya dörde bölünecekti.
Bu öngörü;Amerika’nın bölgeye girerken planlamış olduğu bir stratejiydi. Uzunca bir süre, bu planın propagandası yurt içinde ve dışında yapıldı.
Mezhepçi öngörü, uzunca bir süre bu stratejiyi destekledi. Sonradan kendi varlığına da yöneldiğini gördü ve çekildi.
Bu öngörünün hala var olabilmesi için, Amerika PKK/PYD’ye aşırı bir şekilde askeri teçhizat ve mühimmat ikmali yapıyor.
Amerika PKK’ya silah verdikçe, Türk halkı ve onun ordusu Amerika’ya karşı bilinçleniyor. Amerika bu durumun silahtan daha önemli olduğunu kavrayabilmiş değildir.
Ya da kavramış ve bölgede, Türkiye ile de savaşı göze almıştır. Böyle bir durumda bölgeyi silahlı bir şekilde kontrol altına alabilmesi için en az 600-700 bin kişilik bir ordu ile bölgede bulunması gerekir.
Suudi Arabistan’a sattığı silahları, bölge ülkelerine karşı kullanmayı düşünüyorsa, bu bile mümkün değildir. Fakir Yemen halkına bile bir işe yaramayan, ABD silahları bölge halklarına hiç işe yaramaz.
Amerika bölgenin tümüne savaş açamayacağı için şimdiden şu planı geliştirmeye çalışıyor; IŞİD sonrası Suriye’de direksiyonun başında İran olmayacak. İran’ın hiçbir şekilde liderlik rolü olmayacak şeklinde ifade kullanıyor.
Şimdilik Rusya ve Türkiye’nin Suriye’de sözü olmayacak diyemediğinden, İran diyor.
İran ile Türkiye’yi, İran ile Rusya’yı karşı karşıya getirmeyi planlıyor.
İlk seferde İran Türkiye karşıtlığını yaratabilirse ötesini de hallederim sanıyor.
Amerika’nın bu stratejisine karşılık bölgede elli yıldır olmayan birlikteliklerin olmaya başladığını görüyoruz.
Amerika’nın PKK’ya silah, lojistik, eğitim ve istihbarat veriyor olması, başta İran Türkiye olmak üzere bölge ülkelerini birlikte ABD’ye karşı tavır almaya yönlendiriyor.
Amerika’nın hala bölge halklarını ve kültürlerini anlayamamış olması, hala Sünni Şii çatışmasından yararlanarak buralarda iktidar olacağını sanmasına sebep oluyor.
İster etnik ister mezhepsel çatışmaların, sonunda, bölge halklarının bedel ödemesine sebep olduğu gerçeği, artık bölge ülkelerince anlaşılmış durumdadır.
Astana Toplantıları ABD planlarını bozarak ilerliyor.
Amerika’nın bölgedeki varlığını ayrılıkçı Kürt guruplarına dayandırması, bölgedeki tüm Kürt halkının büyük kırıma uğramasına sebep olabilecektir.
Amerika kırıma uğrayacak Kürt halkının hesabını bile yapmıyor. Onun derdi birilerini kullanarak bölgedeki etkinliğini devam ettirmektir.
İsrail’in yavaş yavaş öne çıkmasını; bölgede, İsrail adına, ABD ile birlikte savaşın hazırlığını yapmak olarak görebiliriz.
Gelelim IŞİD sonrası Suriye’de kimin esas oğlan olacağına…
Öncelikle Suriye halkının ithal terör örgütlenmelerine karşı verdiği amansız mücadeleyi başarı ile tamamlıyor olmasına vurgu yapmamız zorunludur.
Savaşı genel olarak, İran ve Rusya’nın desteği ile Suriye Devleti kazanmıştır. Türkiye bu desteğe sonradan katılmaya başlamıştır.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün garantörlerinin Rusya, İran ve Türkiye olduğu artık anlaşılmalıdır.
Suriye’nin toprak bütünlüğü, başta Türkiye olmak üzere İran ve Irak’ın toprak bütünlüğüdür.
Bölge halkaları savaşacaksa, bu toprak bütünlüğüne göz dikmiş olanlara karşı savaşacaktır.
görsel: incisozluk.com.tr