Mustafa Balbay / Yurt Gazetesi
Bir ailenin çocuğuna verebileceği en büyük miras şudur:
İyi bir eğitim…
Türkiye’de ailelerin çok büyük bir dilimi bu gerçeğin farkındadır ve çocukları için iyi bir eğitim ister. Maddi durumuna göre aile bütçesinin aslan payını eğitime ayırır… Bunun için de iki temel yol vardır:
İyi bir okul… İyi bir sınava hazırlık süreci…
AKP iktidarları dönemine pek çok şey gibi eğitim de büyük erozyona uğradı. Dış politikadan ekonomiye, eğitimden tarıma hükümetin en başarısız olduğu ve en çok zarar verdiği alan, eğitim.
Tıbbi müdahalelerde bir ilke vardır:
Önce zarar vermemeye çalış!
Bunun anlamı şu; eğer nasıl müdahale edeceğini bilmiyorsan hiç bulaşma, durumu daha kötü hale getirebilirsin.
İşte AKP eğitimde bunu yaptı…
Acil olarak çözümlenmesi gereken sorunlara müdahale edip, daha kötü hale getirdi.
***
TEOG sorunu böyle bir iklimde doğdu.
AKP iktidara geldiğinde LGS vardı. Liselere Geçiş Sınavı…
Genel bir mecburiyet de yoktu. 2004’te, “biz bu işi düzelteceğiz” dediler, OKS’yi getirdiler. Orta öğretim kurumlarına geçiş sınavı. Bunun ömrü 4 yıl sürdü. 2008’de SBS getirildi. Yani seviye belirleme sınavı. Bu sistemle öğrencilerin eğitim düzeyleri en iyi şekilde belirlenecekti. Ayrıca öğrencinin sınıftaki durumu, yıllık performansı da hesaplanacaktı. Bunun ömrü de 5 yıl sürdü. 2013’te dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı yepyeni bir sistem getirdiklerini, bununla öğrencinin sınav stresinin zamana yayılacağını, böylece sınavlara alışacağını ilan etti. Bu sistemin kısaltılmışı da havalıydı; TEOG. Temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı.
Sınavlar iki aşamalı olacak ve yıla yayılacaktı. Katılım mecburdu. Ancak sistem Avcı’nın dediği gibi işlemedi. Son olarak başarı üretemedi ama, çok miktarda birinci üretti. Örneğin, Batman’da 24 öğrencinin olduğu sınıfta 22 öğrenci tüm soruları bilmiş, birinci olmuştu!
Sonunda AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir gece televizyon programında kararını açıkladı:
“TEOG kaldırılmalıdır…”
Bir kez daha soruldu, gerçekten TEOG kaldırılacak mıydı? Erdoğan kendi üslubu ile karşılık verdi:
“Ben kaldırılmalı dedim, kalkar… Başbakan’ımızla konuşurum, çözeriz…”
Öyle oldu… Ertesi gün Başbakan’a talimat verildi. Daha 4 gün önce TEOG’la ilgili takvimi açıklayan Milli Eğitim Bakanlığı da karara ayak ıydırmaya çalıştı. Bakan İsmet Yılmaz iki günlük hazım sürecinden sonra şöyle dedi:
“TEOG zaten kötüydü. Biz daha iyisini yapacağız…”
Ne yapacaksınız?
Yanıt:
“Bir ay içinde hazır hale getireceğiz…”
Nasıl bir sistem olacak?
Bakan bu soruya aynen şu karşılığı verdi:
“Konunun uzmanı herkesin ayrı önerisi var… Her okul ayrı sınav yapsın deniyor, zorunlu olmayan sınav deniyor… Bize güvenin… Daha iyi bir sistem getiriyoruz…”
***
Sistemin başarısız olduğu ortaya çıkmış, bakan bize güvenin diyor.
Sadece sınav sisteminin değişmesi için çalışma yapmak, bunun dışında eğitimin öteki temel sorunlarına girmemek şuna benziyor:
Futbol takımı başarısız olmuş, çözüm olarak kale direklerini değiştiriyorsunuz.
Her şeyden önce şu soruyu soralım:
Bakanlığın üst kadrosunda, toplumda kabul görecek, her türlü olasılığı dikkate alıp kalıcı bir ölçmedeğerlendirme sistemi kuracak birikim var mı?
Yok…
Bakan makina müjendisi, hukuk mezunu… Savunma Bakanıydı, askeri tatbikata katılmaya hazırlanırken, “siz gitmeyin, Milliyet Eğitim Bakanı oldunuz” dendi.
Müsteşar, kamu yönetimi mezunu.
Müsteşar yardımcıları, ilahiyatçı, sosyal bilimci, tarihçi, makina mühendisi…
Yani eğitim bilimi alanından kimse yok.
15 genel müdürlerden 11’i eğitimci değil, 6 daire başkanından 4’ü eğitimci değil.
Yönetim kademesindekilerin her şeyi bilmesi gerekmez, neyi nerede bulacağını bilmesi gerekir.
Bakanlığın alanın uzmanlarıyla yakın mesai yapma geleneği de yok.
Böyle bir ortamda nasıl bir eğitim stratejisi yapılabilir?
Bir kişi eğitimdeki temel sınavlardan birini beğenmedim, nereden çıktı diyor. Etrafındaki herkes, “haklısınız efendim, hemen yeni bir şey üretelim” karşılığı veriyor.
Bu anlayışla yapılacak değişiklikten de hayır gelmez.
Bakanlığı, bu topluma, çocuklara birazcık saygısı varsa, dar siyasi bakışı bırakmaya, en kısa sürede geniş katılımlı bir “eğitim kurultayı” toplamaya çağırıyoruz.