Orhan ÖZKAYA /Aydınlık
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ABD, artık Suriye direnişinin son hezimetini yaşamakta ve besleyip büyüttüğü terör örgütleri kontrol dışına çıkmış ve bünyesini sarmış durumda… Destekleyerek yarattığı bu örgütler, uyguladıkları katliamları en vahşi noktaya taşımakta, ancak Suriye Ordusu’nun ve halk milislerinin şanlı direnişi karşısında sürekli yenilgiyi tadarak hezimete uğraktadır. ABD, kurduğu bataklıktan çıkmaya ve enerji sömürü düzenini bırakmamaya inat ediyor. Direndikçe daha da battığını görememesi olanaksız olmasına karşın, geri dönülmez bir yolda çırpınmayı sürdürüyor. Aslında Vietnam sendromu da denilen bir hastalığın ateşi tüm bünyesini sarmış. Kullandığı bütün kartlar teker teker yırtılıyor… Son kartı olan PYD- PKK/YPG ve Barzani maşalarıyla ittifaklar kurup, dev silah desteğini açık açık vermesine rağmen, yenilgi kaderi haline geliyor. Suriye, Rusya, Çin, İran ve Irak ve ülkemizin Kemalistlerinin verdiği destek birleşik bu şer eksenini darmadağın ediyor. Ortadoğu’da kurmaya çalıştığı BOP haritası yırtılıp atılıyor. Bütün bu direnişlere Libya halkı yaralarını hızla sararak katılmayı sürdürüyor.
DEYR EZ ZOR (IRMAĞI YANINDAKİ MANASTIR)’DA EZİLEN TERÖR
Bütün katliamlara, terör örgütlerinin her türlü yıkımına karşı direnen ve mücadeleyi elden bırakmayan Deyr ez Zor kenti, Fırat’ın sularıyla sulanan verimli topraklarını terk etmemeye kararlı görünüyor. Arap, Süryani, Kürt ve Ermeni halkın huzur içinde yaşadığı bu kent hiçbir kavgaya sahne olmamış; Osmanlı döneminden bu yana varlığını sürdürmeye çalışıyor. 2011 yılında saldırıların hedefi idi… Suriye Ordusu, buradaki havaalanını, El-Tayem petrol sahasını teröristlere teslim etmemiş, direnmiştir. İŞİD gibi cani örgütler Ordu’nun direnişini kıramamış ve geri püskürtülmüşlerdi. Kentin Rakka’ ya yakın olması da cihatçı örgütlerin saldırılarını sürdürmelerine neden teşkil etmiştir. Ordu birlikleri, 2015 yılında İŞİD’ in Palmira kuşatmasını yerle bir ederek savaşı, ABD ve müttefiklerinin geri çekilmek zorunda kalma sürecine taşımıştı. Bütün bu mücadele safhasında Suriye’nin müttefiki ülkelerin hava desteği belirleyici oldu. Rusya, İran, Çin ve Irak birliği her türlü emperyalist tuzağa rağmen geri çekilmeden ilerlemesini devam ettiriyor.
SURİYE HALKININ BÖLGEDE YAKTIĞI KURTULUŞ IŞIĞI
Suriye Ordusu, Rus hava desteğini arkasına alarak önünden kaçan İŞİD güçlerini süpüre süpüre Deyr ez Zor’a kadar ilerlemiş ve kenti kontrol altına almıştır. Bu yenilgi karşısında Pentagon, PYD ve SDG terör örgütlerine iyice yaslanmak zorunda kalmış; buna karşın buradaki aşiretleri de kışkırtarak yeni oyunlar tezgâhlamayı da elden bırakmamakta. Aşiretlerden paralı askerler devşiren ABD, halkın isteksizliği karşısında kendisine sadık Aşiret liderlerini kullanmaya çalışıyor. Esad, Deyr ez Zor’un temizlenerek Ordu Birliklerinin kontrolü altına girmesini ve kentin stratejik önemi nedeniyle kesin zaferin sağlanmasını acil görüyor. Buradaki petrol gelirlerinin İŞİD elinden alınmasını ve kentin özgürleştirilmesini hedefliyor. Kent halkının teröre karşı 3 yılı aşkın direnişi, Ordu’nun da özgüvenini arttırmış ve terör örgütlerinin ABD desteğine rağmen yok edilmesini başarmasına neden olmuştur. Bu başarıyı Rusya Hava Uzay Kuvvetleri Komutanı Bondarev, “ Rusya Hava Kuvvetleri’nin verdiği destek sayesinde Suriye mücadelesi dönüm noktasına geldi, Suriye Ordusu ciddi başarılar elde etti. Teröristler yok ediliyor ve topraklar özgürleştiriliyor. Sanırım en kısa zamanda terörün omurgası kırılacak ve Suriye huzurlu bir hayat yaşamaya başlayacak” diyerek, zaferin halkın milli birliği ve çelikleşmiş iradesiyle gerçekleşmiş olduğunu vurguluyor. Bondarev, “ Uçak ve helikopterlerimizin Suriye’de bulunduğu ilk günden
başlayarak tüm eksiklikleri dikkatlice gözlemledik ve inceledik. Orada hava koşulları çok sert, hava sıcaklığı 50 dereceyi geçiyor. Bu hem teçhizat hem insanlar için büyük bir sınavdı. Güdümlü ve güdümsüz silahlar arasında hassasiyet açısından neredeyse hiçbir fark yoktu. Tasarımcılar bu duruma müdahale etti, uçak ve güdüm sistemlerini geliştirdik ” şeklinde açıklamalarını devam ettirmekte.
İNSANOĞLUNUN TEK ARZUSU ÖZGÜRCE YAŞAM
Dünyanın tek kutuplu bir diktatörlükten kurtularak, ABD hegemonyasını kırmayı başarması insanlık için, en büyük kazanım olmuştur. Bunun için Çin, Rusya, İran, Irak, Latin ve Afrika ülkelerinin örgütlenerek ayağa kalkması emperyalist sömürünün kıskacını kırmış, onu iflâs noktasına kadar geriletmiştir. Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda aldığı yenilgilere Vietnam, Küba ve Latin Amerika’daki hezimetleri hafızasından silinememiş ve işlerin ters gitmesine neden olmuştur. Ortadoğu’daki enerji gaspı Irak ve Libya halklarının katliamına sürüklenmesine kadar işleri kontrolden çıkarmasına vardırmıştır. Afganistan, Irak ve Libya işgalleri çok pahalı bedeller ödemesine neden olmuş; Amerikan halkının yoğun tepkisi karşısında işgal stratejisini terk etmek zorunda kalmıştır. Daha sonra taşeron terör örgütleri stratejisini benimseyerek onları, dünyanın ve insanlığın başına bela etmiştir. İnsanoğlunun tek isteği var; huzur içinde yaşamak, özgürlüğünü, bağımsızlığını hiçbir şekilde elden çıkarmamak, kendi emeğiyle sömürüsüz bir düzen kurmak… İşte insanoğlunun bu arzusunu emperyalizm, çok görüyor, gözü sömürüden başka bir şey görmüyor.
İNSANLIK EMPERYALİZMİ ÖRGÜTLÜ GÜCÜYLE YENECEKTİR
İşte bu nedenle insanoğlu kendisine yol gösteren evlatlarının liderliği altında mücadeleyi devam ettirmekte. Suriye’deki verilen kavgada “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin köklerinden esinlenerek, ABD ve Batı saldırganlığına gereken dersi vermeye ant içmiş durumda. Beşar Esad, tıpkı Atatürk gibi, “Misakı Milli sınırları terk edilemez. Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır!” diyerek, ülkesinin bölünmezliğini savunmakta. Irak ve Suriye halkı artık geri dönülmez bir savaşın sonuna yaklaşarak, ABD ve Batı’nın tüm terör bileşenlerini ortadan kaldırmayı kendi yaşam sorunu haline getirmiş, ülkelerinin bölünmez bütünlüğünden ödün vermeden zafere bir adım daha yaklaşmaktadırlar. Doruğa çıkan bu mücadele, bağımsız yaşamak arzusundaki insanlığın, kendi arasında kurduğu ittifaklar ve örgütlenmelerle utkuya mutlaka ulaşacak ve teslim olmayacaktır Bütün bu olaylar ABD’nin Ortadoğu’da kendi yıktığı enkazın altında kaldığını gösteriyor.