Büyükada’da 5 Temmuz 2017’de toplantı yaptıkları sırada gözaltına alınan aralarında Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları Gündemi ve Eşit Haklar İçin İzleme Derneklerinin temsilcileri ile Alman vatandaşı Peter Frank Steudtner ile İsveç vatandaşı Ali Ghravi’nin bulunduğu 11 sanığın yargılaması başlıyor. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmayı RSF’den Erol Önderoğlu, HRW’tan Emma Sinclair-Webb, İHOP’tan Feray Salman, İHD’den Hüsnü Öndül, Rakel Dink, Gülten Kaya, AKP vekili Mustafa Yeneroğlu büyükelçilikler de Af örgütü takip ediyor. Salonun kapasitesi dolunca duruşmayı takip etmek isteyenlerin çoğu salonun dışında kaydı. Mahkemeyle yapılan görüşmenin ardından 15 kişiye daha duruşmayı izlemesi izin verildi.
Büyükada davasında savcı, 8 tutuklu sanıktan 7’sinin tahliyesini talep etti. Veli Acun’un ise tutukluluk halinin devamını istedi.
Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç ve Kadın Koalisyonundan İlknur Üstün duruşmaya Ankara Sincan cezaevinden SEGBİS ile katılıyor. Saat 11.40’ta başlayan davada kimlik tespitleri yapılıyor.
Kimlik tespitiyle saat 11.40 sıralarında başlayan dava iddianamenin okunmasıyla devam ediyor.
İDDİANAMENİN ÇEVİRİSİNİN YAPILAMAMASINA İTİRAZ EDİLDİ
Mahkeme tarafından, Türkçe bilmeyen sanıklara iddianameyi okuyup okumadıkları soruldu. Çevirisini okuduklarını söylediler. Sanık avukatları ise iddianamenin çevirisinin avukatlar tarafından yapıldığını, mahkemenin çeviri sağlamadığını kayıtlara geçti.
TANER KILIÇ’IN DOSYASININ AYRILMASI İSTENDİ
Hak Örgütleri Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı Taner Kılıç’ın dosyasıyla ilgili olarak avukatlar talepte bulunarak dosyasının ayrılmasını istedi. Avukatlar bu taleplerini ise Kılıç hakkında İzmir’de aynı mahiyetti bir dosya olmasını gösterdi. Davanın mükerer olduğu belirtilerek dürüst yargılama gereği dosyasının ayrılması istendi.
Kılıç’ın avukatı: “11 Ekim tarihli dilekçem var ama mahkeme değerlendirmedi. Taner Kılıç’ın Bu davada olması saçmadır bize göre. Dilekçenin cevaplanmasını talep ediyorum. İzmir’deki bu davayla birleştirilmemesini talep ettik. Esasa girilmeden bu dosya burdan alınmalıdır. Burda görülemez. Yarın başka mahkemede duruşması olan kişinin burda ifade verip karar verilmesi adil yargılamayı etkiler. Bu durum adil yargılamaya ve hukuka aykırıdır. Bizim talebimiz mahkemenin bu hususu görmesi ve Taner Kılıç’ın iddianamesini iade etmesidir. Taner kılıç hakkındaki davanın tefriki ve reddine karar verilmesini talep ediyoruz” dedi.
SEGBİS SİSTEMİNDE ARAZA ÇIKTI
SEGBİS sistemindeki sorun nedeniyle Taner Kılıç’ın hakkındaki konuşmaları duymadığı anlaşıldı. Kılıç’ın avukatı duruşmanın kayıt altına alınmasını talep etti. Bu talebe ise Mahkeme başkanı “Dünyanın bütün uygar ülkelerinde kayıtlı mı duruşma yapılıyor avukat hanım?” cevasını verdi.
‘ÖZGÜRLÜĞÜNDEN MAHRUM BIRAKILDIM, NEDEN BİLMİYORUM’
Tutuklu yargılanan Özlem Dalkıran savunmasına başladı: 3 aydan fazla süredir özgürlüğümden mahrum bırakıldım. Neden bilmiyorum. Stres ile nasıl baş edebileceğimizi öğrenmek için bir araya gelmiştik. 100 günü aşkın süredir stres altındayız. Toplantının bildirim yapılmaksızın gizli yapıldığı iddia edildi. Bu toplantı gizli değildir.Kapalıdır. Atölye çalışması kararı IHOP’un Nisan ayı toplantısında alınmıştır. Her ne kadar Büyükada ve Temmuz’dan anlamlar çıkarmak istenmiş olsa da aslında toplantı Haziran’da olacaktı. Ramazan nedeniyle ertelendi. Toplantı için İzmir de düşünüldü. İnsan ister istemez merak ediyor. Biz toplantıyı Mayıs’ta İzmir’de yapsaydık bugün burda olacak mıydık? Otelde gizli buluşulabilir mi? Otel konukları valiliğe bildirilir. Gizli toplantıya iki tercüman tutulur mu? Çalışanlara servis yaptırılır mı? Toplantının katılımcıları gizli olsa katılımcılar fotoğraf gönderir mi? BİANET’in Büyükada’daki yüz kişilik akşam yemeğine katılınır mı? Bizim içerde konuştuğumuz verilerin korunması ve stresle başetme yöntemlerinin insan hakları savunucularının alanı değildir deniyor.
BAŞBAKAN’IN SÖZLERİYLE SAVUNMA YAPTI
Hak ve özgürlükler alanında çalışanlar, ihlal mağdurlarının hassas bilgilerini paylaşırlar. Bu bilgiler hassastır ve hekim- hasta, avukat- müvekkil hassasiyeti gibidir bu. Bu bilgiler önemlidir. Bu raporlar ve bilgiler artık digital ortamlarda. Çalışmalarımızdan hoşlanmayanlar telefonlarımıza ve bilgisayarımızı hackliyorlar. Dolayısıyla bilgi güvenliği önemlidir. Geçen hafta Başbakan Binali Yıldırım bilgi güvenliği konferansında ekonominin nasıl tehlikede olduğunu anlattı. Siber saldırılar ekonomiyi kötü etkiler. Bizim durumumuzda ise bu insan hayatını etkiler. Risklidir. Bu risk alınamaz. Kendimizi, kurumlarımızı ve adlarına hak mücadelesi verdiğimiz mağdurları korumak için bunları öğrenmemiz gerekiyordu ve bu atölye yapıldı. İddianamede adımın geçtiği her yerde toplantının oOrganizatörü olduğu belirtiliyor. Bir toplantı organize etmek suç değildir. Benle ilgili iddialardan biri İştar Gözaydın’la konuşmam. Kendisi 90’lardan beri arkadaşım. Tutuklandı ve serbest kaldı. Muhtemelen aramam da çıkışını kutlamak içindir. Tahliye olan arkadaşınızı ararsınız elbette. Muhtemelen aramam da çıkışını kutlamak içindir. Tahliye olan arkadaşınızı ararsınız elbette. İştar Gözaydın da ben de FETÖ/ PDY ile alakalı değiliz.
‘GELEN MAİLDEN NASIL SORUMLU TUTULURUZ’
Hakkımdaki iddalardan biri whatsapp grubundaki mesajlar. Toplantı tarihleri, Figen Yüksekdağ duruşması nedeniyle gün değiştirmek olarak belirtilmiş. Ayrıca gruba attığım telefonunuzu kapatın, vapurun keyfini çıkarın mesajımda da bir niyet aranıyor. Medyada bu mesajı ‘teknik takibe takılmamak için’ yorumları yapıldı. Oysa telefonlar sadece denizde kapalı olacaktı. Zaten polis ötele geldiğinde herkesin telefonunun açık olduğu biliniyor. Toplantı mesajları genelde havuza gidiyor musunuz, denize gidelim, yemek nerede gibi mesajlardan da oluşuyor. Herkes konum bildiriyor.
İstanbul hayır meclisleri word metninin tam halini görmediğim için, sadece kesit alınmış. Ben bu 400 kişilik toplantıya gitmedim. Gidebilirdim ama gitmedim. Dolayısıyla orada konuşmadım da. Öyle bi izlenim yaratılıyor ki sanki bu belge bizim atölye çalışmasının konusu. Bu çok tehlikelidir. Bize gelen bir mailden sorumlu olamayız. Cumhuriyet davasında Kadri Gürsel’in kendisine gönderilen mesajlarla alakası olmadığını çaresizce anlatmasını hep birlikte izledik. Gelen mesajlardan nasıl sorumlu tutulabiliriz? Savcılık bu belgeyi suç oluşturduğunu ve Benim katıldığımı söylüyorlarsa bunu kanıtlamalılar. Ama ne o toplantıya katıldığıma dair bir iddia var iddianamede ne de başka bir şey. Sadece bir belge olarak duruyor.Büyükada’daki toplantıda ne Nuriye ve Semih’ten, ne Adalet Yürüyüşünden, ne de hayır Meclis’lerinden söz etmedik.
30 SAAT BOYUNCA NEREDE OLDUĞUMUZDAN KİMSENİN HABERİ OLMADI
MASAK raporlarında para transferleri var. 2014’te Roboski Derneğine para göndermişim. Dernek üç yıl sonra KHK ile kapatılmış. Terörden yargılanan birime para göndermişim deniyor. O parayı gönderdiğimde dava YÖK. Zaten parayı gönderdiğim kişi de özgür dolaşıyor. Ocak ayında yine bağış yaptığım bir dernek sonrasında khk ile kapatılmış. 3 milyon mültecinin yaşadığı bir ülkede vatandaşları bireysel bağış yapmaktan çekinir hale getirir böyle yorumlar ve tehlikelidir. Bağış yaptığım Rojova Derneği bağıştan aylar sonra KHK ile kapatıldıysa ben ne yapabilir mi? Polis telefon şifrelerimizi 4. ya da 5. günde sordu. Telefonum şifresi yok ama pin kodu var. Ve bu kodu hatırlamadım. Savcı iddianamede kodu hatırlamamak hayatın olağan akışına aykırıdır demiş. Doğrudur. Ama hayat olağan akışında değildi zaten. Önce adalar karakolunda, sonra teknelere bindirilerek başka karakollara dağıtıldık. Havasız, çok kötü şartlarda tutulduk. 30 saat boyunca nerede olduğumuzdan kimsenin haberi olmadı. İddianameye dair söyleyeceklerim bu kadar. İddiaların hiç biri benim yasadışı bir şey yaptığımı söylemiyor. Terörle bağlantı kurulmaz. Hakikati ayrım gözetmeksizin savundum. Silahlanmayala mücadele ettim. 30 yıllık bir hak savunucusu olarak bunu asla kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum.
YILLAR ÖNCEKİ KONFERANSTAN ÖRNEK VERDİ
Savunmasında hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu belirten Dalkıran, ” İsveç Uyruklu Ali Ghravi ile yıllar önce birlikte konferans düzenledik. Konferansın açılışını Abdullah Gül kapanışını Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Hepimiz insan haklari ortak plaformunun bileseni derneklerin üyeleriyiz” dedi.
PETER STEUDTNER’İN SAVUNMASI
Peter Steudtner cevirmen eşliginde savunmasına başladı. Steudtner, “Mahkeme bugün sahsen bu savunma fırsatını verdiğiniz için teşekkür ederim. 112 gündür yaptığım gibi yargı sürecine tamamen uydugumu belirtmek istiyorum. Ben 20 yılı aşkın süredir profesyonel kolaylastırıcı ve eğitmen olarak çalışıyorum. İlk yıllarda Mozambik ve Güney Afrikada çalıştım. Mozambik’te çocuk askerlerin ailelerine geri dönmesi için çalıştım. Hep barış şiddetsizlik için çalıştım. Günümüzde stres travma ile başa çıkma ve dijital güvenlik alanında danışmanlık ve belgeselcilik yapıyorum. Daha önce Türkiye’deki kuruluslarla çalışmadım. Çalıştığım tüm kuruluşlar şiddete karşı olarak ülkelerinin yasal çerçevesinde hareket ederler. Ben hep şiddetsizliğe inaniyorum ve bu yüzden şiddet terörizm ile ilişkili hiç bir kuruluşu desteklemedim. Almanya’da askerlik zorunlu olduğu için ben askerlik yerine bir hastanede sosyal hizmet görevlisi olarak çalıştım…”
İFADEM TEHDİTKAR BİÇİMDE ALINDI
Benim bu çalışmaya katılma nedenim şu: Biz bu tür atölyeleri tek kişi olarak yürütmuyoruz çünkü tek kişi olmak da stres yaratıyor. Ali birlikte çaliştigımız eğitmen grubuna zamana uygun olan ve stres travma konularinda uzman olan var mı diye sordu. Ben de aliyle uzun zamandir calistigim ve konuda uzman olduğum için katilmayi kabul ettim. Ben de Ali’yle uzun zamandır çalıştığım ve konuda uzman olduğum için katılmayi kabul ettim. Her zaman yaptığım gibi uçak rezervasyonu yaptım ve Almanya dışına çıkan Alman vatandaslarının doğal afet durumlarına karşı elçiliklere kayıt yaptırdığı sisteme kaydımı yaptırdım. Medyadaki bu haberler haklarımı ihlal etti. Bu haberlere karşı itiraz ettik ve adalet sistemi haklarımı korumadı. Gözaltında alındığımız sırada polisler anlamadığım Türkce kelimeler kullandılar. Gece 12’ye kadar susma hakkIm olduğu bile söylenmedi. Büyükada karakolunda ifadem tehditkar biçimde hiç bir kural kayıt olmadan alındı. Bizim tutuklanmamızın ardından insanlıkdışı biçimde iletişimimiz kesildi ve 3 gün de hücrede kaldım.
Bu ceza benim için cok ağır. Çünkü ailemin buraya gelmeye imkanı yok. İki küçük çocuğum var. İki haftada on dakika konuşabiliyorum. Hakkındaki teröre destek suçlamaları asılsız. Beni nasıl bağladıklarını anlamıyorum. iddianameye göre iki çevirmen tanık Pakistan’da çalıştığımı söylemiş. Ben hayatımda hiç Pakistan’a gitmedim. Eğitim sırasında bylock hakkında biz ve katılımcılar hiç konuşmadık. Bylock kelimesini ilk kez cevirmenler kullandı. İkinci çevirmen kendinden içerikler ekleyerek çeviri yaptı. Katılımcılarla bize çeviri yapmadan kendi kendine tartışmaya girdi.
Aynı çevirmen arada yanıma gelip engellenmiş sitelere girmek için araclar talep etti. Benim dijital bilgilerime müdahale edilmediğine dair polis hiçbir kanıt göstermedi Dosyaların biraktığım gibi olup olmadığını bilmiyorum.
ETKİN PİŞMANLIKTAN YARARLANMAK İSTEMEDİ
Toplantının gizli olduğu iddia ediliyor. Toplantı gizli değildi. Salonun kapısı açıktı. Polis otele baskın yaptığında benim adımı bağırdı, nedenini hala bilmiyorum. Ne İngilizce ne Almanca çeviri yapıldı. Peter Steudtner’e hakim atılı suçların niteliğini gözeterek etkinlik pişmanlık hükümlerinden yararlanıp yararlanmak istemediğini sordu. Steudtner ise kabul edemem çünkü bir suç işlemedim.
BUGÜNE KADAR YAPTIĞMI TÜM ÇALIŞMALARIMIN ARKASINDAYIM
İlknur Üstün: Toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışıyorum. Emniyet amirlerine eğitim vermekten 12 yıllık kalkınma planına katkı sunmaya kadar hayatın her alanında çalıştım. Türkiye’nin her tarafında çocuklar ve kadınların sorunlarına dair bir cok raporlama yaptım. Yaptığım çalışmalarda istismara uğrayan şiddet gören kadınların bilgileri yer alıyor. Yıllarca tecavüze tacize şiddete maruz kalan kadınların ve çocukların hikayelerini dinledim. Bunun biriktirdiği stres cok fazladır. Eğer kadın ve çocuk hakları için çalışmak suç ise bunu bilerek yaptım. Yaptığımız çalışmaların sonucunda elde edilen kazanımlar Türkiye için dünyada gurur kaynağıdır. Hakkımda delil olarak gösterilen İngiltere elciliği tarafından desteklenen proje de bunlardan biri kamu bilgisi ve denetimi altındadır. Bir iddia da toplantının davetinin sosyal medyada yapılmadıığına ilişkindi. Bu çalışmadan 15 gün önce Adalet Bakanlığının davetiyle mağdurun korunması başlıklı toplantıya katıldım onun davetini de sosyal medyada paylaşmadım. Bugüne kadar yaptığım bütün kadın hakları ve insan hakları çalışmalarının arkadasındayım. Ada’da nefes almak istiyordum ama daha ne olduğunu anlayamadan gözaltına alındım. Şimdi tutukluyum.
İNSAN HAKLARI ÇALIŞMALARI İDDİANAMEDE SUÇ OLARAK GÖSTERİLİYOR
İdil Eser : Bütün suçlamaları reddediyorum. Stresle basetme egitimine gidip terör örgütüyle nasıl ilişkilendirildiğimi anlamıyorum. İddianamedeki bütün suçlamalar Uluslarası Af Örgütü’nün yasal çalışmalarıdır. Suçlamalar insan hakları alanında yaptığım çalışmalar ile ilgili. Af Örgütünün çalışmalarınü çok değer verdiğini Dış Isleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu da ifade etmiştir. Antalyada Ihop tarafından yapılan toplantıya yıllık değerlendirme çalışması olduğu için ben de katıldım. Orada da stresle basetme konusu gündeme geldi. Van depremzedeleri için çalışırken de oradaki uzmanların tavsiyesi travmayla basetmek için destek alınması gerektiğiydi. Dosyada bylock kullanıcısı olduğu iddia edilen Ramazan diye biri var. Uzun uzun düşündüm kim diye ev ararken konuştuğum emlakçı çıktı. Af Örgütü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şiir okuduğu için hapse atılmasına karşı da kampanya yapmıştır. Etkinlik pismanliktan yararlanmak istemiyorum Çünkü pişman olacak hiç bir şey yapmadım Insan haklarıni savunmak dışında bir şey yapmadım.
HAKİM İSYAN ETTİ: POĞAÇAYLA DURUYORUM, BEN DE İNSANIM
Hak savunucularının insan hakları vurgularına dikkat çeken hakim adeta isyan etti. Hakim, ” Cezaevi kumanyası dışında yemek yok denildi. Sabahtan biri kahvaltıdaki poğaçayla duruyorum. İnsan hakları diyorsanız ben de insanım”
‘İŞKENCE VE SAVAŞ MAĞDURLARI İÇİN SAVAŞIYORUM’
Ali Garavi: Bu duruşma için teşekkür ederim çünkü 120 gündür kendimi karanlıkta hissediyorum. Karşınıza daha resmi bir kıyafetle gelmek isterdim ama Silivri cezaevi koşulları yüzünden böyle geldim. Bana isnat edilen suçlamaların hiç birini kabul etmiyorum. İlk çalışmam Balkanlarda ailelerini arayan mülteciler için oldu. İskence mağdurları savaş mağdurları ve mülteciler için çalışan kuruluşlarla çalışıyorum.
SUÇ UNSURU HARİTAYI İDDİANAMEDE GÖRÜNCE TANIYAMADIM
Ali Gharavi: Buraya gelirken he birlikte toplantıdan sonra stresten kurtulmuş ve biraz hafiflemiş olmayı istiyordum, ama tam tersi oldu. İddianamede suç unsuru haritanın Ortadoğu’nun dil haritasıdır. Bu Ortadoğunun linguistik dil haritasıdır. İran hakkında konuştuğum için Türkçeyi dahil etmedim. Arapça, Farsça gibi dilleri dahil ettim. Delil olarak kullanılan harita ise değiştirilmiş. Haritayı iddianamede görünce tanıyamadım. İddianamede geçen terör örgütlerinin ne olduğunu bile bilmiyorum. 115 günden beri tüm insan haklarımı ihlal eden bir durumla karşı karşıyayım. Hayatımı şiddete karşı adadım. Haklarım gözaltında alınerken okunmadı. Kalp hastalığım var. İki kere doktora götürdüler. Kimse bir sey demedi. İngilizce konuşan kimse yoktu. Ne olduğunu anlamadım.
ŞİFRELERİM EMNİYETTE SORULDU
Avukatlarım yanımda yokken Büyükada’da telefonumla oynuyorlardı, açıktı. Polis tarafından sifrelerimin sorulduğu tek yer Vatan’daki sorgudaydi. Ben de avukatımin yanında şifrelerimi verebileceğimi söyledim
GÜNAL KURŞUN: NEDEN ALINDIK BİZ BİLMİYORDUK AMA ERTESİ GÜN GAZETELERDE VARDI
Günal Kurşun’un savunmasına başlandı. Günal Kurşun,”Adana’da yargılandığım davada daha ağır suç isnat edilmesine rağmen tutuklanmaya gerek görülmedi Ama bu davada daha hafifinden tutuklandım. 30 saatten daha fazla dünyayla iletişimimiz kesildi neden alındık biz bilmiyorduk ama ertesi gün çıkan gazetelerde detaylar vardı.” dedi.
Kurşun, Gözaltı sürecindeki usulsüzlükleri tek tek sıraladı. Günal Kurşun, avukat olduğu halde kurallara uyulmadığını ifade etti. Kurşun, “13 gün boyunca ışıklar açık gece-gündüz algısı olmadan tutulduk. Savcı iddianamede şifrelerimi vermediğimi yazmış dedikten sonra elindeki polis tutanağından polise vermiş olduğu şifreleri okudu.” dedi. Günal Kurşun, savcının iddianamede şifreleri verdiği halde vermediğinin yazılmasının delil karartma olduğunu belirtti. Kurşun,”Adana emniyeti mensuplarına hukuk eğitimi vermem için benimle emniyet eğitim şubesinden amir beni aradı, onda ByLock olduğu için tutuklandım. Biz gözaltına alındıktan sonra medyada o tevzirat yapılmasa bu noktaya geleceğimiz kanaatinde değilim. Borç gönderdiğim EFT’lere iddianamede yer verilmiş ama borcun bana geri ödendiği EFT’ler iddianamede yok. 20 yıllık arkadaşım Orhan Kemal Cengiz’le borç alışverişim iddianameye konu edilmiş. Hayatımda şiddetin her türüne karşı durdum. Çocukken bile kavga etmedim. Ben Todays Zaman gazetesinde yazdığım dönemde İbrahim Kalın, Beril Dedeoğlu, Markar Esayan da yazıyordu. Benim yazmam delil gösterilmiş. Profesyonel olarak yazı yazdığım ve sözleşmesi olduğu halde ve sözleşme savcıda olduğu halde savcı iddianameye koymamış.” dedi.
“Bizden terör örgütü üyesi çıkmaz”
Bizden terör örgütü üyesi çıkmaz. Boşu boşuna ugraşmışsınız. Eğer çıkıyorsa o insan hakları savunucusu değildir. İnsan hakları savunucuları doğası gereği şiddete karşıdır. Hangi örgüte üyeymişiz diye soruyorum. Kokteyl örgüt. Birbirinden farklı üç örgüte birden üye olmakla suçlanıyoruz. Silivri cezaevine girdiğimde bana çamaşır kurutmak için 7 metre ip veren cezaevi yönetimi karşısına çıkarken takmak icin kravat vermedi.
Bir buçuk yaşında bir oğlum var ilk kez baba demiş. Ben dört aydır yanında yokum. Derhal salıverilmemi talep ediyorum. Günal Kurşun savunması tamamlandı.
NALAN ERKEM: BÖYLE BİR İDDİANAME İLE KARŞILAŞMAK ÇOK ÜZÜCÜ
Nalan Erkem’in savunması başladı. Nalan Erkem, “Böyle bir iddianameyle karşılaşmak hukukçu olarak çok üzücü. Savcılık makamı hiçbir açıklamayı dikkate almadan bir STK’nin yöneticisini tanık olarak dinlemeden böyle bir iddianameyle karşımıza çıktı” dedi.
Nalan Erkem IHOP üyesi sivil toplum kuruluşlarını tanıtıyor. Bu kuruluşların ulusal ve uluslararası çalışmalarını anlattı. Erkem, “Nisan ayında yaptığımız geniş katılımlı değerlendirme toplantısında stresle baş etme & dijital korunma en çok talep edilen konulardı.” diye ifade etti.
Erkem savunmasını,”Savcı toplantıyı düzenleyen kuruluşların beyanlarına rağmen gizli bir toplantı olarak düzenlendiğini iddia ediyor. İddianamede gizlilik iddiasını savcılığın kendi gizli tanığı çürütüyor. Açık kapıdan tuvalet kuyruğunda konuşmaları duyduğunu belirtmiş. Havuza girip çıkanlarin duş alanların olduğu havuz kenarında camdan ve kapısı açık bir salon mekansal olarak gizli toplantı için imkansız. Savcılık toplanmasını istediğimiz delillerin hiçbirini toplamamış. Toplantı salonunu gösteren kamera kayıtlarını savcılık toplamadı. ” şeklinde sürdürdü.
Erkem, “Gözaltından bir gün önce Bianet’in 100 kişilik yemeğine katıldık. Orada bizim toplantimizdan bahsettik. İnsanları izlemeye davet ettik. Bütün tanıklarımızı ve adreslerini savcılığa sunduk. Hiçbirinin ifadesi alınmadı. Ben toplantı boyunca Instagram’dan otelin fotograflarını attım ve adını verdim. Bu nasıl gizli toplantı?
Toplantı boyunca telefonlar açık kapı açık, konuştuklarımız dışarıdan duyuluyor. Ama toplantının gizli olduğu iddia ediliyor. Bilgisayarımın usule uygun aranmaması da ayrı bir konu. Polisler bilgisayarımın yanımda imaj alınması gerekirken almadılar. Bir mahkeme tutanağını bile delil olarak kabul etmeyen bir soruşturmayla karşı karşıyayız. Avukat olarak yer aldığı Zirve davasında mahkeme tarafından bütün avukatlara dağıtılan belge aleyhime delil olarak konulmuş. Bir ağır ceza hakim heyetinin dağıttığı belge nedeniyle tutuklanıyorum. Ben avukatım. Böyle bir iddianameyle yargılandığıma inanamıyorum.” dedi.
Erkem, “Müvekkilimle yaptığım görüşme aleyhime delil olarak konulmuş. Bütün belgelerini sunmama rağmen savcılık dikkate almamış.İddianamede şifrelerimi vermediğim yazıyor. Benim hiçbir dijital cihazimda şifre yok ki. Kimse de bana şifre sormadı. Savcı kendi topladığı delilleri unutarak mı iddianame yazıyor, anlamak mümkün değil.
Mide kanaması geçirdim. Tutuklandıktan sonra iki ay tedaviye erişemedim. 2 ay kanamam devam etti. Doktorların yazdığı ilaçları vermediler.” Nalan Erkem’in savunması tamamlandı. Ara verildi.
VELİ ACU: Burada yargılanan benim insanlığım
Veli Acu’nun savunması başladı. Veli Acu, “Birleşmiş Milletlerde çalışıyorum. Insan haklari alaninda yüksek lisansima devam ediyorum. Tamamen tesadüfen burdayım diğer arkadaşlarım gibi. Gözaltına alınırken toplanan eğitim materyallerimizin hiçbiri iddianamede yer almıyor. Çünkü hiçbirinde suç unsuru yok. Eğer biz bu kadar tehlikeliysek neden evimize biz gözaltına alındıktan 7gün sonra gidildi. Çünkü aleyhimize delil yaratılmak istendi. Ben insanlara yardımcı olduğum için yargılanıyorum. Burada yargılanan benim insanlığım. Ben son üç yıldır mültecilere yardım yapıyorum. O toplantıda da 14 yaşında kız çocuklarının zorla evlendirildiği olayları anlatmıştım. Anlattıklarımı dinleyen arkadaşlarım toplantıda ağladı.Üzerimdeki USB’de bulunan 4 kitabı 2013’te yüksek lisans yaparken yazdığım makalede dipnot olarak kullandım.
Bu kitapları dipnot olarak kullandığım makaleyi hocam Tanıl Bora’ya da sundum. Mahkemeye de sunuyoruz. Urfa‘ya gelecek bir LGBTİ bireye yardımcı olmak için yaptığım yazışma iddianameye konulmuş. LGBT; lezbiyen gey biseksüel trans demektir. Neden bunun iddianameye konduğunu anlamadım. Hakikati gizlemek için kullanılan kalabalığı göstermek için detayları anlatıyorum.
Veli Acu,tek tek iddianameye giren EFT’lerini detaylarıyla açıkladı. Acu,” İddianamede de var arkadaşımın bana 250 lira borcu kalmış. Acaba bu iddianemeye delil gösterip ben de ona dava mıaçsam.
LGBTİ aktivistinin Türkiye’de kalacağı süre ve nerede kalacağıyla ilgili konuştuk. Burda geçen hiçbir terör örgütüyle bizim bağımız olamaz. Şiddete bırakın başvuran, öven dahi aramızda barınamaz. 13 gün ışık hiç kapanmadan iki kişinin kalacağı bir yerde beş kişi kaldık.
Benim sol gözüm protez. Tek başıma bakımını yapamıyorum. İlaçlarım on gün sonra verildi. 3 ayda bir doktora gitmem gerekli. Eşim dokuz aylık hamile. Riskli bir gebelik geçiriyor. Doğumda yanında olmak istiyorum. Hiçbir suç işlemedim. Hiçbir terör örgütüne üye olmadım. Salıverilmeyi ve Beraatimi istiyorum.” dedi.
Avukat bahsi geçen ödevi ve sağlık belgelerini mahkeme başkanına teslim etti.
İDDİANAMEDEN…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Can Tuncay tarafından hazırlanan iddianamede, Büyükada’daki toplantıyı Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Taner Kılıç’ın organize ettiği ancak Kılıç’ın Bylock kullandığı iddiasıyla İzmir’de gözaltına alındığı diğer şüphelilerin ise Büyükada’da buluşup toplantıya başladıkları anlatıldı.
AMAÇ; ADALET YÜRÜYÜŞÜNÜ KAOSA DÖNÜŞTÜRMEK
İddianamede şüphelilerin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a başlattığı ‘Adalet Yürüyüşü’nü kaosa dönüştürmeye çalıştıkları ve yaşanacak karışıklığı da diğer illere ve ilçelere yaymak istediklerinin amaçlandığı iddia edildi. İddianamede Af Örgütü Türkiye Temsilcisi Taner Kılıç hakkında “Silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla, diğer şüpheliler hakkında ise, “Silahlı terör örgütüne yardım etme” suçlamasıyla 5 yıldan yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
İddianamede yer alan şüpheliler; Alman vatandaşı Peter Frank Steudtner ile İsveç vatandaşı Ali Ghravi, Yurttaşlık Derneği’nden Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün, Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Temsilcisi Taner Kılıç, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu üyesi Veli Acu, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden Günal Kurşun, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan, Yurttaşlık Derneği’nden Özlem Dalkıran, eski Mazlum Der’li aktivist Şeyhmus Özbekli.
cumhuriyet