anadoluverumelimedya.com

Sorun NATO’da mı yoksa bizim kafamızda mı

Siyasete yeni bir parti katıldı. İyi mi kötü mü zaman gösterecek. Ancak Türk siyasetine damga vuracağı kesin. İktidardan hoşnut olmadığı halde muhalefeti yetersiz görüp sandığa gitmeyen veya muhalefet partilerine kerhen oy veren büyük bir seçmen kitlesi için bir alternatif olacağa benziyor. Ayrıca yeni parti diğer muhalefet partilerinden farklı olarak iktidar partisinden de oy kapabilecek potansiyele sahip.

Reklam alanı

Türkiye, yıllardır dünyanın kriz merkezi olarak nitelendirebileceğimiz Ortadoğu ile komşu olmanın sıkıntılarını yaşadı. Bölgedeki sıcak gelişmeler, iktidarın hazan yaprakları gibi oradan oraya savrulan dış siyaseti ile birleşince ülkemiz dünyanın kriz merkezine komşu olmaktan çıktı. Artık krizin tam merkezindeyiz. Bu nedenle iktidar hedefiyle yola çıkan bir partinin izleyeceği dış siyaset çok önemli. Belki de iç siyasetten bile önemli.

Partinin Ortadoğu, Kıbrıs, Yunanistan, Avrupa Birliği ve Türk Dünyası ile ilgili dış politikası maceralardan uzak, dengeli, gerçekçi ve uygulanabilir gözüküyor. Tabi yazılana değil yapılana bakmak gerekir ancak en azından kâğıt üzerinde durum böyle. Ancak partinin NATO’ya tam bağlılık, hatta bağımlılık göstergesi anlamına gelen ifadeler için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Yazımızın konusu da bu olacak.

SORUN NATO’DA DEĞİL, KAFADA

Deniz Kuvvetleri açısından değerlendirecek olursam; NATO üyeliğinin taktik anlamda Türk Deniz Kuvvetlerinin gelişmesine katkıda bulunduğunu söylemek mümkün. Tatbikatlar, seminerler, NATO’daki görevler, personelin kişisel ve kültürel gelişimine katkı yaptı, modern harp silah araçları ve sistemlerine aşinalığını artırdı. Böylece önemli ölçüde bilgi ve teknoloji transferi sağladık. Dokümantasyon ve standardizasyon konusunda çok şey öğrendik. Ama ne pahasına?

Bu süreçte NATO kafasıyla düşünen, NATO’nun çıkarlarını gözeten, ulusal çıkarlarının diplomatik kavgasını vermektense her konuda kolay taviz verebilen nesiller yetişti. Bunun sonucunda NATO üyeliği ülkemiz aleyhine bir ortaklığa dönüştü. “Libya’da NATO’nun ne işi var?” derken Libya’ya asker gönderdik. Bunun zararı büyük oldu. Taktik kazanımların önemi kalmadı. Ancak “NATO bütün kötülüklerin anasıdır” demek bana göre çok doğru bir söylem değil. Mandacı zihniyet değişmedikten sonra Türkiye NATO üyesi olsa da olmasa da ABD güdümünden çıkamaz. Süper güçle ilişkilerimiz mutlaka rayına oturtulmalıdır. Efendim “NATO bizim askerimizi kullanıyor.” NATO üyesi olmasak kullanmayacak mı? Son yıllardaki NATO operasyonlarına bakın. Üye ülkeler kadar üye olmayan ülkelerden de askeri katkı var. Belki daha bile fazla. Bu kadar ABD yanlısı hatta ABD’ye bağımlı politikalar izlediğiniz sürece hiçbir şey değişmez. Dolayısıyla sorun NATO’da değil, kafada.

AMERİKAN ÇIKARLARI İÇİN ÇARPIŞMAYA GÖNDERMEZSİNİZ

Görev yaptığım dönemde, NATO tarihinde ilk kez bir ülkeyle savaşa girdi. Kosova olayları nedeniyle Sırbistan’a karşı savaştı. O zaman Kosova’da konuşlandırılan kuvvete Türk askerini almak istemediler. Balkanlar benim tarihim, Kosova’da soydaşlarım var, oraya gönderilecek kuvvet içerisinde yer almayacağım! Olacak iş mi? Sayın Onur Öymen NATO Büyükelçisi, Korgeneral Oktar Ataman Askeri Temsil Heyeti Başkanıydı. Büyük kavgalar verildi. Almazsanız planı onaylamayız dedik. Almak zorunda kaldılar. NATO’da kararlar oybirliği ile alınır. Bir ülke itiraz ederse karar çıkmaz. Güçlü ve saygın bir ülke iseniz istediğinizi alırsınız. Kosova’ya asker gönderir, soydaşlarınızın bulunduğu bölgede konuşlandırırsınız. Bütün baskılara rağmen Mehmetçik’i Afganistan dağlarında Amerikan çıkarları için çarpışmaya göndermezsiniz.

O dönemde NATO Konseyinin tarihi toplantılarına katıldım. Batılı ülkelerin görüş ayrılıklarına, çıkar çatışmalarına yakından şahit oldum. Alman Büyükelçisinin ülkesine son derece saldırgan bir dille baskı yapan ABD Büyükelçisine; “Almanya ABD’nin sömürgesi değil burası da Amerikan Kongresi değil. Sözlerinize dikkat edin. Tartışma bitmiştir.” diyerek masadan kalktığını gördüm.

TÜRKİYE’NİN NATO ÜYELİĞİ SORGULANMALIDIR

Görüldüğü gibi ulusal kimliğini koruyan, devletin kuruluş felsefesini ve ideolojisini unutmayan, ülkesinin çıkarlarını savunmayı bilenler için NATO’da sorun yok. Diğerleri için var. Sadece NATO’da değil, her yerde var. Ancak şurası bir gerçek ki; ulusal çıkarlarımızla vedalaştığımız, kırmızı çizgilerimizi pembeye dönüştürdüğümüz için mevcut şartlarda NATO üyeliği Türkiye’ye faydadan çok zarar veriyor. Bu nedenle de haklı olarak tartışılıyor.

Daha önce de belirttiğim gibi NATO’da kararlar oy birliği ile alınır. Bir ülke bile karşı çıksa NATO karar alamaz. Türkiye’nin karar aşamasına doğrudan etki edebileceği böyle başka bir kuruluş yok. Yeter ki siz bu kozu iyi kullanmasını bilen, sivil, asker diplomatlar yetiştirip NATO kadrolarında görevlendirin. Tabi bunun için de bu günden yarına değişmeyen, tutarlı bir dış politikası olan güvenilir bir ülke olmak zorundasınız.

Sonuç olarak Türkiye’nin NATO üyeliği sorgulanmalıdır. Bu sorgulama hemen bugün NATO’dan çıkalım anlamına gelmez. İttifakla ilişkilerinizi sağlam temellere oturtur aynı zamanda Avrasya ülkeleri ile de ulusal çıkarlarınıza uygun işbirliği yapabilirseniz sorun yok. Baktınız olmuyor, hesabınızı yapar çıkar gidersiniz.

Semih Çetin

Odatv.com

About armadmin 9322 Artikel
Günlük olaylara toplum duyarlılığını yükseltebilmeyi umuyoruz.