Amiral Soner Polat / Aydınlık
Suudi Arabistan ile İsrail arasında gizli olarak yürütülen görüşmeleri Türk basını fazla önemsemedi! Görüşmelerin somut delillerle deşifre olması üzerine İsrail Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Dore Gold, “müzakereleri kabul etti ama içeriğini açıklayamayacağını” söyledi. Acemi bir Suudi diplomat alınan kararları Mısır basınına açıkladı. Bağımsız Kürdistan’ın kurulması, İran’da rejimin değiştirilmesi, İsrail’in Arap dünyası tarafından tanınması ve Sünni bir ortak askeri güç yaratılması alınan kararlar arasındaydı. Türkiye ve İran’ı saf dışı bırakmak için düğmeye basılmıştı.
ABD’NİN İSLAM DÜNYASI İÇİN YENİ TUZAĞI
Bu gelişmenin ikinci aşaması ABD ve İsrail’in de katılımıyla şer cephesinin genişletilmesiydi. Aydınlık’ta 4 Eylül 2017 tarihinde, “ABD’nin İslam dünyası için yeni tuzağı” adlı bir yazı kaleme aldım. Bu yazıda şu hususları vurguladım: “Batı’nın yazdığı yeni senaryoda başrol oyuncusu Suudi Arabistan! Irak’ta, İran’ın etkisini azaltmak için Nasır’a özenerek “Arap Milliyetçiliği” kozunu kullanıyor. İran-Irak Şiiliği arasındaki yapısal farklılıklardan faydalanarak Irak-İran arasında husumet çıkarıyor. Bu yeni planın öncelikli hedefi İran ve Türkiye, dolaylı hedefi Rusya ve Çin’dir. Şimdiden bu sinsi hamleyi boşa çıkaracak devlet girişimleri başlatılmalıdır.”
SUUDİ ARABİSTAN’TA İÇ SAVAŞ
Suudi Arabistan’da Netanyahu ve Trump’ın istekleri doğrultusunda yaşanan son gelişmeler senaryonun yeni oyuncularla genişleyeceğini ve üçüncü safhaya geçildiğini gösteriyor. Arap Milliyetçiliği’nin yanında Vahhabilik yerine Ilımlı İslam’ın bir politika aracı olarak kullanılacağı anlaşılıyor. Unutmayalım, her iç savaş, aynı zamanda bir dış savaştır. Suudi Arabistan’da Batı ve İsrail politikalarını sorgulayan herkesin tasfiye edilmesi bir dış savaş hazırlığıdır. Yeni Veliaht Prens Muhammed bin Selman, bütünüyle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile birlikte ve koordineli hareket etmektedir. 15 Temmuz hain darbe girişimine açıktan destek veren BAE ile Türkiye aleyhinde gizli ve örtülü girişimlerde bulunan Suudi Arabistan’ın ittifakı ülkemiz için kalk borusu niteliğinde olmalıdır. Bu şer ittifakı, İsrail, ABD ve İngiltere’nin çıkarları için bölgeyi ateşe atacak tehlikeli girişimlerde bulunmaktadır.
Tarihte eşi benzeri görülmemiş şekilde Lübnan Başbakanı Hariri’nin Riyad’da istifa ettirilmesi, akıllara ziyan “Lübnan’ın savaş ilan ettiğinin” açıklanması, Lübnan’daki Suudi, Kuveyt ve Bahreyn vatandaşlarının ülkeyi tek etmesi için çağrıda bulunulması, İsrail Dışişleri Bakanlığının İran aleyhinde kamuoyu oluşturulması için diplomatik misyonuna kriptolu mesajlar çekmesi, İsrail’in tarihinin en büyük tatbikatını icra etmesi sıradan olaylar olarak kabul edilemez!
MISIR’IN DURUMU
Bu denklemde belki de en önemli ülke Mısır’dır. Maalesef, Devlet Başkanı Sisi, bu ülkenin tarihi birikimi, Arap dünyasındaki ayrıcalıklı yerini dikkate almadan küçük çıkarlar için Mısır’ı Şer İttifakı’na yakın bir çizgide tutmaktadır. Mısır bu çizgide ısrar ederse, Filistin’de ve genel olarak Arap dünyasında İsrail çıkarlarını savunan ihanet rüzgârları ile savrulur. Mısır, daha dikkatli ve sorumlu bir politika izlemelidir.
TEHDİT DEĞERLENDİRİLMESİ
Bölgede giderek radikal bir çizgiye gelen Suudi Arabistan, BAE ikilisinin arkalarına ABD, İngiltere, İsrail ve Mısır’ı da alarak Yemen, Lübnan, Gazze Şeridi, Katar ve hatta Golan tepelerinde kışkırtıcı girişimlerde bulunması muhtemeldir. Dengeli davranan Macron, birdenbire İran aleyhinde demeçler vererek Suudi Arabistan’a yaklaştı. Ayrıca bu Şer Cephesi’nin Irak’ta Bağımsız Kürdistan’ı, Suriye’de ise PKK ve ayrılıkçı akımları destekleyeceği açıktır. Türkiye ve İran’ın bölgedeki bu gelişmelere kayıtsız kalması düşünülemez!
Bölgede ciddi bir hesaplaşmaya gidilmektedir. Türkiye, İran, Irak, Suriye ve hatta Lübnan yumruk gibi kenetlenmek zorundadır. Avrasya’nın güç merkezleri, başta Rusya ve Çin olmak üzere bölgeye verdikleri desteği hem askeri, hem stratejik hem de siyasi düzeyde artırmak zorundadır. Atlantik bölgede kaybetti. Tereddüt gösterildiği takdirde, kâğıtlar yeniden karılır.
görsel: slideshare.net