Mehmet Bedri Gültekin / Ulusalkanal
“Bırakın Çin uyusun. Çin uyanırsa yer yerinden oynar.” Bu sözün Napolyon’a ait olduğu söylenir. Doğru mudur, bilinmez. Napolyon’un bu sözü söylediği rivayet edilen yıllarda Çin, binlerce yıllık imparatorluk mirası, büyük nüfusu ve o günün ölçülerinde devasa ekonomisi ile dünyanın en büyüğü idi. Çin, 19. Yüzyılın başında tek başına dünya ekonomisinin yüzde 60’ı kadar bir büyüklüğe sahipti.
Ama Batı Avrupa ve Amerika Sanayi Devrimi’ni yaşıyorken, Çin hala Ortaçağ’ın feodal cenderesinin içindeydi. Onun için sonraki yüzyılda Çin, sömürgeci Avrupa’dan gelen askeri saldırı ve ekonomik sömürü ve yıkıma karşı koyamadı. 20. Yüzyılın başında Çin’in dünya ekonomisi içindeki payı yüzde 1.5’a indi.
Son yarım yüzyıl içinde ise Napolyon’a atfedilen rivayet sıkça hatırlandı. Çünkü Çin uyandı ve gerçekten de yer yerinden oynadı.
1970’li yıllarda Fransız gazeteci Alain Peyrefitte, “Çin Uyanınca Yer Yerinden Oynar” adını verdiği kitabını yayınladı. Kitap, Cemal Süreyya’nın çevirisi ile Türkiye’de de okurla buluştu.
20. Yüzyılda ezilenler dünyası uyandı. Ekim Devrimi’nin ve Türk Devrimi’nin açtığı yoldan, başta Çin olmak üzere bütün Mazlumlar dünyası ayağa kalktı.
Dünyanın en kalabalık ülkesinin 1949’da devrim yapması, 1960’ların Kültür Devrimiyle Sovyetler Birliğinden farklı, Çin’e özgü bir sosyalizm yolunda daha belirgin adımlar atması, 70 yılı aşkın bir süre Dünya tarihinde örneği olmayan büyük bir kalkınma gerçekleştirmesi sonucunda bugün gerçekten de yer yerinden oynamıştır.
Çin, artık Dünya’nın en büyük ekonomisidir ve hala yüksek bir kalkınma hızıyla yoluna devam etmektedir. Kuruluşuna önderlik ettiği Şanghay İşbirliği Örgütü bugün dünya nüfusunun neredeyse yarısını bünyesinde topluyor. Dünya ekonomisinde gerçekleşen büyümenin yüzde 70’e yakını bu bölgede… Dünya’nın en büyük askeri gücü olan ABD; Çin ve Rusya’ya karşı savaş durumunda bir şanslarının olmadığını itiraf ediyor. Çin, Afrika’daki en büyük ekonomik aktör; ABD ve Avrupa’nın da dış ticaretteki en büyük ortağı… “Bir Kuşak Bir Yol Projesi”nin tarihte bir benzeri yok. Vb. vb.
Ve Çin son olarak Dünyanın 160 ülkesinden önemli bir kısmı iktidar partisi, 400 kadar Parti’yi Pekin’de toplamayı başaracak kadar büyük bir saygınlığa sahip.
Çin uyandı ve yer yerinden uyandı. Bu gerçeğe karşı çıkacak kimse yok artık yeryüzünde…
Türkiye kamp değiştirince…
Şimdi Türkiye, dünyada benzer sonuçlara yol açacak bir değişikliğin aktörü olmaya doğru gidiyor.
Türkiye, Atlantik kampından kopuyor ve Avrasya’daki yerini alıyor. Bu olay herhangi bir ülkenin alelade bir kamp değiştirmesi olarak değerlendirilemez.
Türkiye’nin Rusya, İran, Irak ve Suriye ile birlikte hareket etmesi, Amerika’yı tek kurşun atmadan Kerkük ve Musul’da işgal ettiği toprakları terk etmek zorunda bırakmıştır.
Türkiye’nin “ABD – İsrail Koridoru” girişimine karşılık olarak ABD ile askeri çatışmayı göze alması, Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in geçen hafta Aydınlık’ta yayınlanan konuşmasında işaret ettiği, Almanya’nın ABD’den ayrı bir yol tutması şeklinde özetlenebilecek tavra yönelmesinde belirleyici olan etkenlerin şüphe yok ki başında gelir.
Türkiye kamp değiştiriyor ve Türkiye’nin kamp değiştirmesi eski dünya düzeninin alt üst olması anlamına geliyor.
Türkiye’nin bu tarihi rolü oynamasını mümkün kılan etkenlerden başlıcaları; şöyle sıralanabilir:
Eski dünya düzenini alt üst oluyor
Türkiye, emperyalizme karşı tarihin ilk kurtuluş savaşını vermiştir ve eylemin sahibi olarak bütün gelişmekte olan dünyada büyük bir ağırlığa sahiptir.
Devrimin önderi Mustafa Kemal Atatürk, eylemi ve düşüncesiyle hala Türkiye’de ve dünya’da rolünü oynamaya devam ediyor.
Eşsiz imparatorluk mirası, bağımsız yaşama geleneği ve büyük zorluklara karşı koyabilme kabiliyeti; emperyalist saldırı ile karşı karşıya olan Türkiye’ye direnme ve çıkış yolu bulma olanağı sunuyor.
Bütün bunlar Türkiye’yi, özel olarak Müslüman Dünya’nın gözünü diktiği ülke haline gelmesini sağlıyor.
Asya, Avrupa ve Afrika’nın kavşak noktasında olmak, jeopolitik avantajlar bakımından Türkiye’yi özel kılıyor.
Ve en önemlisi; Atatürk’ün Bölge Merkezli Dış Politika’sının yeniden uygulanma olanağı bulması ile birlikte Türkiye’nin önünde açılan olanaklar ve bunun sağlayacağı büyük avantajlardır.
Türkiye’nin içinde yer alacağı Batı Asya Birliği artık tarihin gündemine girmiştir. 3 milyon km kare toprak, bugün itibariyle 2.5 trilyon dolar milli hasıla, 250 milyon nüfusu ve diğer ekonomik, tarihsel, kültürel ve askeri avantajlarıyla Batı Asya, dünyanın en büyük birkaç ekonomik, askeri ve siyasi aktöründen biri olmaya adaydır.
İşte bütün bunlardan dolayı Türkiye’nin kamp değiştirmesiyle birlikte Dünya, artık eski Dünya olmayacaktır.
görsel: akademikperspektif.com