Barış bildirisine imza attıkları için terör örgütü propagandası yapmakla suçlanan 18 akademisyen daha haklarında açılan tekil davalarla İstanbul 33. ve 36. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde dün hâkim karşısına çıktı. Yargılanan akademisyenler arasında Marmara Üniversitesi’nden KHK ile ihraç edilen Profesörler İbrahim Kaboğlu, Ayşe Durakbaşa, Yüksel Taşkın, Erol Katırcıoğlu ve Yard. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu, İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Taner Gören yer aldı.
Prof. Dr. Kaboğlu’nun yargılandığı İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaları aralarında akademisyen ve öğrencilerin olduğu çok sayıda izleyici ders dinlercesine takip etti. Kaboğlu’nun kimlik tespiti sırasında mahkeme başkanı Hakan Özer, kamuoyunda ihraç edildiğinin bilindiğini söyledi. Kaboğlu da, “İhraç demeyelim. ‘KHK ek listesinde adı yer alan kişi’ diyelim. Marmara Üniversitesi’nde çalışamadığım gibi Sorbonne’a da pasaportuma el konulduğu için gidemiyorum” yanıtını verdi. Başkan Özer’in yöneltilen suçlamayı okuyup, “Hepsini okumama gerek yok değil mi” diye sorması üzerine Kaboğlu, “Gerek yok. Bu kadarı bile rencide edici” cevabını verdi.
Kaboğlu, “ön savunma” şeklinde nitelediği konuşmasında, barış bildirisinin toplu özgürlük kullanımı olduğunu söyledi. Tekil davaların bildiriden yaklaşık 2 yıl sonra açıldığını anımsatan Kaboğlu, ihraç edildiği KHK’nin yayımlanmasından bir gün sonra savcılığa ifadeye çağrıldığını söyledi. Bunun bir rastlantı olup olmadığını soran Kaboğlu, darbe girişimi yaşanmasaydı bu davaların açılmayacağını belirtti. Kaboğlu, davaların Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun (OHALİİK) ilk kararlarını açıklamasından hemen önce açılması nedeniyle siyasal nitelikte olduğuna işaret etti ve “Bu bir OHAL davasıdır” dedi. OHALİİK’in 2 ay boyunca başkansız bırakılarak çalışmasının engellendiğini söyleyen Kaboğlu, “İşlem yaptıklarını suçlu addediyorsunuz. O zaman komisyonu niye kuruyorsunuz” diye sordu.
Lince cezasızlık
Kaboğlu, imzacı akademisyenlere yönelik linç girişiminin cezasızlık sorunundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını sorarak, “Bildiriye olur veren kişiler yaşama hakkından yoksun edilme eşiğine kadar linç kampanyasına tabi tutuluyor. Onları öldürmeye azmettirme eşiğine ulaşan kişilere herhangi bir işlem yapılmıyor” dedi. Rıza Sarraf’ın tanık olduğu ABD’deki davaya değinen Kaboğlu, şöyle devam etti: “Emeğin çalınması, öğretim üyelerinin sorunu değil, emeğin çalınması gelecek kuşaklara borcumuzun yerine getirilmemesidir. Öğretim üyelerine bırakın Türkiye’de çalışmayı dünyanın hiçbir yerinde çalışma şansı tanınmaması onları insanlığa hizmetten alıkoymaktır. Sarraf’ı burada yargılayamayanlar barış bildirisine onay verenlerin yurtdışına çıkışını yasaklıyor.”
İşte Prof.Dr.Kaboğlu’nun salonda alkışlanan savunmasının tam metni
Polisler çağrılacak
kararı verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemediğini söyledi. Avukatı Arzu Becerik de derhal beraat talebinde bulunurken, diğer avukatı Metin İriz de bildirinin İngilizce metninde hata yapılması ile ilgili Emniyet görevlilerinin tanık olarak dinlenmesini istedi. Heyet de bu talebi kabul etti. Heyet, yargıladığı 10 akademisyen hakkındaki derhal beraat talebini reddetti. Mahkeme, Avukatların dosyaların söz konusu davalardan önce 4 akademisyen hakkında açılan dava ile birleştirilmesi talebi ile ilgili evrakların mahkemeye getirtilmesine karar vererek duruşmaları 26 Nisan 2018’e erteledi. İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan 8 akademisyenin duruşmaları da 24 Nisan 2018’e ertelendi.
cumhuriyet