Emekli Tuğgeneral Eslen, USMER Dış Politika Sözcüsü Berk Özer’e konuştu
Trump döneminin ilk ulusal güvenlik stratejisi yayınlandı. Bu strateji hangi şartlarda yayınlandı ve amaçları nelerdir?
Halen dünyada üç tane belirleyici ülke vardır. Bunlardan birincisi düşüşte olan ABD, ikincisi yükselişte olan Çin ve üçüncüsü Avrasya’da kıtasal bir güç olmayı başaran Rusya’dır. Bundan sonra dünya şekillenirken bu üç ülkenin hareketleri önem kazanacaktır. ABD’nin bir numaralı Jeostratejik sorunu, İkinci Dünya Savaşından sonra kurulan kurallara dayalı ve liberal ekonomik sistemi esas alan uluslararası düzenin çökmeye başlamış olmasıdır. Eğer bu düzen çökecek olur ise ABD’nin küresel liderliği de sona erecektir. İşte bu nedenle de ABD’nin yeni stratejisinin asıl amacı İkinci Dünya Savaşından sonra kurulan bu uluslararası düzenin devamını sağlamaktır. Açıklanan stratejinin asıl amacı budur.
Peki mevcut uluslararası düzenin devam ettirilme olasılığı var mıdır? ABD bu düzenin devam ettirilmesi konusunda kimi tehdit olarak görüyor?
ABD bu düzenin devam ettirilmesi konusunda birinci olarak Çin’i tehdit olarak görmektedir. Ekonomik açıdan bir küresel güç haline gelen, Bir Kuşak Bir Yol projesi ile Avrasya’da ciddi açılımlar yapan, silahlı kuvvetlerini geliştiren, donanmasını güçlendiren ve küresel lider olmak iddiasında bulunan Çin; ABD tarafından mevcut uluslararası düzenin devamını sekteye uğratacak en büyük tehdit olarak görülmektedir. ABD tarafından ikinci tehdit olarak görülen güç Rusya’dır. Rusya, Soğuk Savaş bitimi ile beraber ABD’nin NATO’yu doğuya doğru genişletmesi ile kendisinin çevrelenmek istendiğini gördü ve buna karşı tedbirler geliştirmeye başladı. Aynı zamanda Putin’in liderliğinde Rusya; güçlendi, ordusunu modernize etti ve ABD’nin dayattığı tek kutuplu düzene karşı reaksiyon gösteriyor. ABD’nin rakip olarak tanımladığı Çin ve Rusya, ABD’nin mevcut uluslararası düzene karşı tehdit olarak gördüğü ülkelerdir. Ayrıca ABD bu stratejisi ile Asya-Pasifik’te nükleer programını geliştiren Kuzey Kore’yi de tehdit olarak görüyor. Ortadoğu’da yine nükleer programı nedeni ile ve terörü desteklediği iddiası ile İran’ı hedef olarak görüyor.
Bu stratejinin zafiyetleri nelerdir?
Bu stratejinin çok önemli iki tane zafiyeti vardır. Bu stratejinin realist olduğu ifade ediliyor ancak gerçekte bu strateji rasyonel değildir. Çünkü ABD’nin hem Çin’i hem de Rusya’yı dengeleyecek kaynakları yoktur. ABD de aynı zamanda hem Çin’i hem de Rusya’yı tehdit olarak değerlendiriyor ve ikisi ile de mücadele edebileceğini düşünüyor. Bu çok ciddi bir stratejik hatadır. Çünkü aynı zamanda hem Çin’i hem de Rusya’yı hedef olarak gördüğü için bu iki ülkenin dayanışma içerisine girmesine ve birlikte hareket etmesine neden oluyor. Dolayısı ile ABD karşısında zaten başlamış olan Çin ve Rusya dayanışmasının önümüzdeki dönemde arttığına şahit olacağız. Ayrıca ABD, hem Ortadoğu’da hem Avrupa’da hem de Asya-Pasifik’te hem askeri güç bulundurmak hem de kuvvetli olmak zorundadır. Bu durum ise ABD’nin kaynaklarını zorlayacaktır ve üç cephede birden kuvvetli olması stratejinin doğasına aykırıdır. Çünkü ABD nin her üç cephede de kuvvetli olması mükün değildir.Çünkü ABD nin kaynakları kısıtlıdır.
Bu strateji Türkiye’yi nasıl etkileyecektir?
ABD’nin yeni stratejisinde tehdit olarak gördüğü Rusya bizim kuzey komşumuz, İran ise bizim doğu komşumuzdur. Bizim hem Rusya ile hem de İran ile iyi ilişkilerimiz vardır. Rusya ile Akkuyu’ da nükleer santral projemizi geliştiriyoruz, Türk Akımı projesini geliştiriyoruz, S-400 projesini geliştiriyoruz ayrıca İran ile de PKK ve PYD’ ye karşı mücadele de işbirliği yapıyoruz. ABD bu stratejisi ile Ortadoğu’da Türkiye’yi kendi amaçları doğrultusunda Atlantik cephesinde sıkıca bağlamak isteyecektir. Türkiye’nin Rusya ve İran’a karşı tutum almasını sağlamaya çalışacaktır. Aynı zamanda ABD’nin çıkarlarımıza ters bir şekilde Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurmaya çalıştığını da biliyoruz. İşte bu şartlarda Türkiye Avrasya ile Atlantik cephesi arasında sıkışmış olacak ve bir tercih yapması istenecektir. Bu nedenle bu süreç Türkiye için çok zorlu olacaktır. Çünkü ABD, Ortadoğu’nun kilit ülkesi olan Türkiye’yi Rusya’ya ve İran’a karşı eylemlerinde yanında görmek isteyecek ve buna zorlayacaktır. Türkiye’nin bu zorlu süreci denge stratejisi ile sürdürmesi mümkün değildir. Türkiye bu süreçte çok ciddi jeopolitik tercihlerle karşı karşıya kalacaktır ve artık Avrasya ile Atlantik arasında tercih yapmak zorundadır.
Siz Türkiye’nin hangi tercihi yapması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Büyük resme baktığımızda jeopolitiğin ve ekonominin ağırlık merkezin Asya-Pasifik’e kaydığını görüyoruz. Dünyadaki üretimin çok büyük bir kısmı burada yapılıyor. Çin ise Bir Kuşak Bir Yol projesi ile doğudan batıya doğru hamleler yaparak jeopolitik etkinliğini arttırıyor. Türkiye mutlaka bu gelişmeyi görmeli, bir projede yer almalı ve bu projenin imkânlarından yararlanmalıdır. Çünkü Asya ile Avrupa’yı bağlayan en kestirme yol Anadolu’dur. Çin bu proje ile doğudan batıya doğru ilerlerken Türkiye de bu fırsatı iyi değerlendirmelidir. Çünkü Türkiye’nin coğrafi konumu Çin’e bir terminal olma imkânı sağlar. Çin Anadolu üzerinden hem Avrupa’ya hem de Afrika’ya açılabilir ayrıca deniz yolu ile Akdeniz’e de açılabilir. Türkiye bunu bir fırsat olarak görmelidir. Önümüzdeki dönemde ABD, Çin’i bir tehdit olarak gördüğü için; Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesini engellemeye çalışacaktır. Myanmar’da, Pakistan’da, Orta Asya’da terör üreterek Çin’in bu projesini engellemeye çalışacaktır. Eğer ABD, bu projeyi baltalamaya çalışacak ise bunu önce Doğu Türkistan’da, Orta Asya’da, Myanmar’da, Pakistan’da yapacaktır. Belki de Rusya’nın içlerinde yapacaktır. Bugün sentetik terör örgütleri kullanma konusunda ABD uzmanlaşmıştır. Bundan sonra terör örgütlerinin Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesini nasıl etkileyeceğini düşünmek lazım!
aydınlık