Nazif Ekzen / Odatv
Referandumun üzerinden 8 ay geçti deyip meşruiyeti aramaktan vazgeçemeyiz.
Kamuoyuna geçtiğimiz hafta içinde yansıyan son bilgiler, 16 nisan 2017 Referandum sonuçları üzerindeki yeni şaibeyi ve usulsüzlüğü ortaya koydu, belgeledi. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bu bilgileri yalanlamadı.
YSK KARAR ALMADI
Açıklamaya göre, YSK, Referandum sabahı ve o gün, “mühürsüz” oy pusulalarının geçerli olduğu yönünde bir karar almamıştı. Kurulun bir kararı ortada yoktu. Yapılan açıklama hayali idi. Üzerinde adeta hiç durulmadı. Kurulun o günkü kararları incelenmedi. Hiçbir kurum bunu yapmadı. Oysa referandumda“evet” ve “hayır” oyları arasındaki %1 civarındaki fark çok kolaylıkla kapanacak bir farktı. 8 ay sonra, geçtiğimiz hafta içinde, 17 Aralık tarihli, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki Çiğdem Toker imzalı haber, YSK’nın böyle bir karar almadığını belgeledi. Toker’in gündeme taşıdığı bilgiler, 16 Nisan Referandumunun sadece şaibeli değil, “çok kirli bir referandum” olduğunu ortaya koyuyor. Her adımı tasarlanmış yeni bir komplo yaşanmıştı. “Atı alan sadece Üsküdar’ı o gece hemen geçmekle kalmamış, at da kesilmiş”. Artık, “Hukuk yolundan bu zamandan sonra yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Herkes sonuçları kabullenmek zorundadır”. Hep böyle söylendi. Yapılacak bir şey yok denerek devletin temel kurucu kanunu, Anayasası, şaibeli-kirli bir referandum ile değiştiriliyor, otokrasinin yolları açılıyordu.
16 Nisan Referandumunun sonuçlarına olan güvensizlik çok yaygın. Ancak Anayasanın değişmesi istenen ilgili maddeleri ilgili hazırlıklar hızla sürüyor ve çok sayıda kanunda peşi peşine çok sayıda maddede değişikliğine ilişkin olarak Meclis çalışmaya başlayacak. Değişiklik sadece kanunlarda kalmayacak, yeni yazılacak kanun maddeleri ile uyumlu olarak çok sayıda kararname, yönetmelik ve tüzük çalışması yapılması gerekecek. Bütün bu değişiklik çalışmaları, meşruluğu açık şekilde tartışmalı, gayri meşru olduğu büyük ölçüde kesinleşmiş olan 16 Nisan 2017 Referandumu sonuçlarına göre yapılacak.
MÜCADELE DAHA YENİ BAŞLIYOR
Yapılan 16 Nisan Kirli-Şaibeli Referandumu bu sonuçlar ile bittiği kabul edilen, ancak meşruluğu daha başından tartışılan Anayasa değişikliklerinin Türkiye’yi içine sokmaya çalıştığı “Otokratik Yönetim” anlayışı ile Türkiye demokraside kalabilecek mi? Serbest piyasada tutunabilecek mi, yoksa “otokrasi”nin emrinde göstermelik bir emir-komuta demokrasisi ve emir-komuta ekonomisiyle mi yaşayacak Türkiye?
Son on beş yıldır iktidarda olan AKP senelerdir Türkiye’nin bir askeri vesayet altında olduğu propagandasını sürekli olarak yaptı. Yetmedi zaman geldi, yargı vesayetinde olunduğu savları da devreye girdi. İslami vesayetten de ötede, kendinden menkul bir “otokrasinin” vesayetindeyiz.
Tedirginiz. Yanı sıra, kendinden menkul yasalarla korunarak otokratikleşen sivil yönetim, Cumhurbaşkanlığında son yapılan bir başka yasal değişiklik ile de “devlet partisi” yönetiminde bir otokratik dönemi yaşamaya başlıyoruz, başladık. 71 yıl sonra; sağ, muhafazakar ve İslamcı partilerin, demokratik, çoğulcu parlamenter sistemle bağdaşmadığı için o tarihlerde şiddetle eleştirdikleri, “tek devlet partisi” yönetimini yaşamaya başlıyoruz.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa’da savaş girmedikleri için İberik yarımadasında ayakta kalan, iki faşist devlet partisi yönetimindeki İspanya ve Portekiz yönetimlerinin bu yönetimleri ile 30 yıl ayakta kaldıklarını hatırlıyoruz. Batı dünyası o tarihlerde bu tek devlet partisi yönetimindeki otokratik ülkeyi Avrupa Birliği’ne almadı yani Avrupa’nın dışında bıraktı. Bu iki otokratik yönetim 20. yüzyılda 30 yıl ayakta kaldılar. Unutmuyoruz.
REFERANDUM YENİLENMELİ
Türkiye 90 yıllık cumhuriyetçi, laik yaşam biçimi sonrası otokratik bir yönetime ancak “zor” ile zorlanabilir. Demokratik yollarla buna geçit vermeyeceğini göstermiştir. Bu gösterge 16 Nisan 2017 Referandumunun kirli ve şaibeli olmayan sonuçlarıdır. Türk insanı, 16 Nisan Referandumunda ülke yönetimini bir otokrasiye sürüklemek hevesinde olan anlayışı reddetmiştir. Bu sonuç herkes tarafından kabul edilmelidir. Aksine tutum Türkiye’de sürtüşmeleri yükseltecektir. Zaman kaybedilecek, yüksek bir ekonomik maliyet ödenecektir. Ancak sonuç değişmeyecek ve 16 Nisan Referandumunun sonuçları tarih tarafından “hayır”olarak tescil edilecektir. Laik cumhuriyet yolunda yürüyüş sürecek.