İbrahim Ö. Kaboğlu / Birgün
“Türkiye’de fiili bir durum vardır ve bu çözülmelidir. Ülke yönetimi yasa ve Anayasa’ya uygun değildir. Ve de suç işlenmektedir…” (MHP Gn. Bşk. D. Bahçeli, 16 Ekim 2016). Bu suç, değişiklik çalışmalarına öncülük etmekle Hükümetçe de teyit edilmiş oldu. Tam 6 ay sonra yapılan oylama ile Anayasa, Cumhurbaşkanı’nın istekleri doğrultusunda değiştirilmiş oldu (16 Nisan 2017, 6771 sy.K.).
‘Anayasal suç ortaklığı’
Anayasa değişikliği üzerinden yaklaşık 9 ay geçti; ne var ki, Anayasa’ya aykırı işlem ve eylemler hız kesmiyor; Anayasa yokmuş gibi hareket ediliyor.
16 Ekim 2016’ya göre 11 Ocak 2018’in farkı ne?
»Anayasa açısından: Eleştirilen ve uyulmayan Anayasa, değiştirildiği halde saygı görmüyor.
»Anayasa’ya saygı adına ‘anayasal suç’ teşhiri ile değişikliğin öncüsü olan Bahçeli, Cumhurbaşkanı’nı kayıtsız koşulsuz desteklemesi bir yana, 2. ve son dönem adaylığını da kendisi açıkladığına göre, ‘suç ortağı’ konumuna düşmüş olmuyor mu?
OHAL’de Anayasa değiştirilemez!
16 Ekim 2016’dan itibaren, karşılaştırmalı Anayasa Hukuku, ilkeleri gereği Anayasa değişikliğine sürekli itiraz edildiği halde, değişikliğin de ötesine geçilerek, yürürlükteki ‘anayasal düzeni’ TBMM yoluyla kaldırma sürecinde OHAL belirleyici oldu: “70 günde desteği, yüzde 30’dan 51,4’e çıkardık” (Başbakan, 6.6.17).
3 Kasım 2019 seçimleri
6771 sayılı metin, seçim sonrası yürürlüğe (tümüyle) girecek.
Bugünkü OHAL uygulaması, TBMM’yi tamamen devre dışına çıkarmış, yargı üzerinde ise ‘Demokles kılıcı’ sallandıran, yürütme üzerinde kişisel tekel kurulduğu keyfi bir yönetime yol açmıştır.
Öyle ki, Kabine revizyonu sorusuna bile muhatap olan CB Sözcüsü, adeta Başbakanın misyonunu yerine getiriyor; CB danışmanları Bakanlar Kurulu görevini üstlenmiş görünüyor. Başbakana ve bakanlara düşen ise, başta ana muhalefet gelmek üzere, muhalefet partilerini eleştirmek veya bacak kırmak vb görevlerin ifası. Hakları yenmeye: İçeriğinden haberdar olmadıkları KHK hükümlerini savunmak da onlara kalıyor.
Eğer kaldırılmaz ise;
»Anayasa değişikliğinin kaldıracı olan OHAL, değişiklik doğrultusunda yapılacak seçimleri de biçimlendirecek;
»Mart 2019 yerel seçimleri de OHAL ortam ve koşullarında yapılacak.
Siyasal el değiştirme yolunu tıkamak
Değinilen olumsuzluklarına rağmen, OHAL inadı devam ederse, seçimlere yalnızca hukuksuz ve gayri meşru bir ortamda gidilmiş olmayacak; demokratik ahlak bakımından kabul edilemez bir hedefi de teşhir edecek: 70 yıllık deneyimden sonra, siyasal iktidarın el değiştirme yollarını tıkamak…
Anayasal plebisit
16 Nisan oylaması, sadece bir Anayasa oylaması değildi; aynı zamanda veya daha çok ‘kişi projesi’ olarak nitelenen metin üzerinden kişinin oylaması söz konusu idi; evetler için olduğu kadar hayırlar için de…
Seçim değil, Anayasa
Buna karşılık, 3 Kasım 2019 seçimi, yalnızca ‘siyasal iktidar sahibi’ni belirlemeyecek; aynı zamanda ve daha çok ‘anayasa oylanacak’. Bu açık; ancak fark şurada olacak: ‘Proje sahibi’, ‘iktidar için Anayasa’ diyecek; muhalifler ise, ‘demokratik Anayasa için iktidar’.
İlki, tek kişi OHAL’i kalıcı hale getirmek için oy isteyecek; iki yıl önce kendisini suçlu ilan eden kişinin de kayıtsız desteği ile.
Muhalefet partileri ise, demokratik hukuk devleti için anayasal düzene dönmek amacıyla oy istemek durumunda.
Araç-amaç çelişkisi
Başka bir deyişle, savunucuları için 16 Nisan metni, kişisel iktidarı hedefinde bir araç; aynı metin, muhalifler açısından, demokratik anayasal düzene geçiş için bir araç.
Tarihine ve kazanımlarına yabancı
16 Nisan oylaması ile Tanzimat-Meşrutiyet ve Cumhuriyet çizgisindeki kazanımlar yok sayılmak istendi. Millet kavramını inkâr eden bir metni sürekli hale getirmek için bu kez oy istenirken yine “devletin bekası” sloganı kullanılmaya başlandı. Eğer beka sorunu var idiyse, neden Anayasa değişikliği yürürlüğe konulmadı? Tam tersine, başından beri sergilenen politik söylem ve eylemler ile halk ayrıştırıldı; ‘dış düşmanlar’ da sürekli çoğaltılarak, devletin birliği daha eğreti bir hale getirildi…
Güdümlü değil, serbest seçimler…
Anayasal kaos ortamında Hükümet’in meşruluğu da tartışmalı; ancak OHAL sürdükçe seçim de güdümlü olacak ve demokratik meşruluğu bulunmayacak… Demokratların görevi, 16 Nisan’ı, demokratik anayasa seçeneği ile yeniden oylatmayı başarmak, ‘yerli ve milli olmayan’ belgeyi külliyen kaldırmak için, ulusal anayasal kazanımlar ve çağdaş gelişmeler ışığında kucaklayıcı çözümler üretmek.
Olağanüstü Hal Anayasası için OHAL’siz seçim, iktidarın el değiştirmesi (siyasal alternans) için olduğu kadar ‘olağan’ Anayasa’ya dönüş için de yaşamsal.