Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Aydınlık gazetesindeki köşesinde Kanal İstanbul Projesi ile ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Gürdeniz, “Kanal İstanbul beş yıl sonra tamamlandığında Türkiye yepyeni bir jeopolitik gerçeklik ile kaşı karşıya kalacak. Önce demografik yapıya bakalım. Batı İstanbul adası 1600 kilometrekare alan, 8 milyon nüfus yani kilometrekareye 5000 kişi ile yepyeni savunma ve güvenlik paradigmasını gerektiriyor. Öncelikle belirtelim Batı İstanbul Adası Avrupa’nın en kalabalık; dünyanın da en yoğun nüfusa sahip adalarından biri olacaktır. Ada devleti olan Singapur’da kilometrekareye 4500 kişi düştüğünü hatırlatırsak, Batı İstanbul Adası’nın Singapur’u; ya da kilometrekareye 2500 kişinin düştüğü Çin’e ait Macao adasını geçeceğini söyleyebiliriz. Batı İstanbul Adası, Avrupa kıtasına 6 köprü ile bağlanırken, Asya’ya halen mevcut üç köprü ve iki tünel ile bağlı olacak. Bu denli yoğun nüfusun ihtiyaç duyduğu ulaşım, gıda, her nevi tüketim malı giriş çıkışı ile insan hayatını ilgilendiren her türlü hareket ana arterler olarak bu köprü ve tünelleri kullanacak. Eğer kanal üzeri bağlantı hatları kesilirse adada yaşayan 8 milyon nüfusun Trakya kara coğrafyasına erişimi mümkün olamayacak. Aradaki 150 metre genişlik ve 25 metre derinlikteki dev su kanalı bu geçişi engelleyecek. (Askeri strateji açısından yaratılan kısıtlamalar ayrı bir yazı konusu olur.)” dedi.
BATI İSTANBUL ADASININ RİSKLİ JEOPOLİTİĞİ
Kanal İstanbul beş yıl sonra tamamlandığında Türkiye yepyeni bir jeopolitik gerçeklik ile kaşı karşıya kalacak. Önce demografik yapıya bakalım. Batı İstanbul adası 1600 kilometrekare alan, 8 milyon nüfus yani kilometrekareye 5000 kişi ile yepyeni savunma ve güvenlik paradigmasını gerektiriyor. Öncelikle belirtelim Batı İstanbul Adası Avrupa’nın en kalabalık; dünyanın da en yoğun nüfusa sahip adalarından biri olacaktır. Ada devleti olan Singapur’da kilometrekareye 4500 kişi düştüğünü hatırlatırsak, Batı İstanbul Adası’nın Singapur’u; ya da kilometrekareye 2500 kişinin düştüğü Çin’e ait Macao adasını geçeceğini söyleyebiliriz. Batı İstanbul Adası, Avrupa kıtasına 6 köprü ile bağlanırken, Asya’ya halen mevcut üç köprü ve iki tünel ile bağlı olacak. Bu denli yoğun nüfusun ihtiyaç duyduğu ulaşım, gıda, her nevi tüketim malı giriş çıkışı ile insan hayatını ilgilendiren her türlü hareket ana arterler olarak bu köprü ve tünelleri kullanacak. Eğer kanal üzeri bağlantı hatları kesilirse adada yaşayan 8 milyon nüfusun Trakya kara coğrafyasına erişimi mümkün olamayacak. Aradaki 150 metre genişlik ve 25 metre derinlikteki dev su kanalı bu geçişi engelleyecek. (Askeri strateji açısından yaratılan kısıtlamalar ayrı bir yazı konusu olur.)
DEPREM SENARYOSU
Ada için en yakın tehlike ve doğrudan ulusal güveliğe etkileri olan ‘’deprem’’ ve afetler düzleminde konuya yaklaşalım. Genişliği 150 metre ve yüksekliği 25 metre olan içi su, etrafı beton dolu bir hacmin, beklenen büyük Marmara depreminde deniz dibinde fay kırılmasıyla oluşacak enerjiden ne şekilde etkileneceği; bölgede yaratılan jeolojik değişikliğin bu kanal ve civarında oluşturulacak yerleşim birimleri üzerindeki olası etkisini biliyor muyuz? Modellemesini bilim insanlarımız yaptılar mı? Bu kapsamda deprem sonrası oluşacak tsunami ve deniz yükselmesinin etkileri veya kanalın doğayı değiştiriyor olmasının yaratacağı jeolojik risklerin büyüklüğü ve tahmini sonuçları hakkında bilgimiz var mı? Nihai güzergahın beş alternatif içinden seçildiği basında yer aldı. Bu seçimde deprem /tsunami riskleri ne kadar etkili oldu ? Batı İstanbul Adasında yaşayan 8 milyon insanın deprem sonrası hasar kontrol, acil müdahale, triaj, defin, beslenme, ulaşım, güvenlik ihtiyaçları modellendi mi? Kriz Yönetim tatbikatı ile masa başında denendi mi? Sadece deprem değil, diğer doğal felaketler ya da Karadeniz’deki yakın komşularımız olan Romanya ve Bulgaristan’da mevcut nükleer reaktörlerde Fukushima ya da Çernobil benzeri bir patlama sonrası oluşacak nükleer serpinti durumunda 8 milyonun acil tahliyesi yapılabilecek mi? ABD’de her yaz görmeye alıştığımız büyük bir disiplin ve hazırlık içinde yürütülen kasırga tahliyelerini düşünürsek halkımız bugüne kadar hiç görmediği bu tip durumlarda kontrol altında tutulabilir mi? Bırakalım doğal felaketleri derbi maçlarında 30-40 bin kişinin hareketinde ana arterlerin nasıl tıkandığını düşünürsek Ada coğrafyasında bu tıkanıklığı nasıl aşacağız? Denizin İstanbul ulaşımındaki payının düşüklüğünü düşünürsek bu açık nasıl kapanacak? İstanbul’un günlük ulaşımında deniz ulaştırmasının payı son derece düşüktür. (Günlük 13 milyon yolcu hareketinin sadece 350 bini denizden sağlanıyor.)
DİĞER MENFİ ETKİLER
Kanal İstanbul Projesinin ve berberinde getireceği yeni Marmara adaları projesinin iç denizimiz olan Marmara’ya yaratacağı menfi etkiler bilim insanları tarafından çok yazıldı. Özetle halen can çekişen Marmara Denizinin tabutuna son çivi çakılmış olacaktır. Bu kanalın Montreux Sözleşmesine etkileri ayrı bir yazı konusudur. Ancak çok ciddi de facto sonuçlara gebe olduğunu söyleyebiliriz. Zira söz konusu kanal, Montreux Sözleşmesinin temelini teşkil eden Türk Boğazları bölgesi tarifini fiilen bozmaktadır.
JEOPOLİTİK HASSASİYET
Bu proje ile Türkiye’nin sanayi, finans, ulaştırma ile turizm başta olmak üzere hizmet sektörünün, kısacası ekonomisinin Amiral Gemisi olan Batı İstanbul Adası 8 milyon nüfusu ile Türkiye’nin jeopolitik hassasiyet noktası haline gelecektir. Gelecekte yaşanacak büyük bir kriz veya savaşta her yönden iç hatlar konumunda kalma riski çok yüksek olan 1600 kilometrekarelik bu adanın geleceği, sadece İstanbul’u değil, tüm Türkiye’yi etkileyecektir. Balkan ve Çanakkale Savaşlarındaki acı tecrübelerimizi unutmamak gerekir.”
ulusal.com.tr