Ali Sirmen / Cumhuriyet
Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ hafta içinde OHAL’in bir dönem daha uzatılmasına karar verildiğini açıkladı. Şimdi iş, formalitelerin tamamlanması için MGK’nin tavsiye kararına, ardından da kabine toplantısında bu “tavsiye(!)”ye uygun olarak uzatma kararının açıklanarak yürürlüğe girmesine kalmıştır. Önümüzdeki kabine toplantısında işlemler tamamlanacak ve bir buçuk yılını doldurmuş olan OHAL bir dönem daha uzayacaktır.
Artık sürekli OHAL dönemine girilmiş ve olağanüstü hal, olağan olmuş, olağanın bizzat kendisi olağanüstü hale gelmiştir.
Bilindiği gibi, anayasanın 119. maddesinde ifadesini bulan OHAL, Tayyip Bey’in Allah’ın bir lütfu olarak nitelediği 15 Temmuz 2016 darbesinin ardından, darbe girişiminde bulunan FETÖ ile mücadele gerekçesiyle ilan edilmişti. Yürütmeye, anayasadaki temel hak ve özgürlükleri kaldırabilecek ve aynı zamanda içeriği yargı denetimi dışında kalacak olan kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisi veren OHAL döneminde, anayasaya aykırı olarak, terör ve darbe girişimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, örneğin kar lastiği kullanımını düzenleyen alanlarda bile KHK ile düzenlemeler yapma yoluna başvurulmuştur.
OHAL KHK’leri belirtildiği gibi, her türlü yasal denetimden azadedir. Bu durum anayasal denetimi de kapsamaktadır.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, anayasanın 148. madde hükmü gereği, şekil ve esas açısından, OHAL KHK’lerine bakamaz.
AYM daha önceleri OHAL KHK’lerinin OHAL’in ilanına neden olan konularla ilgili olup olmadığını denetleme yetkisi olduğuna karar vermişken daha sonra, o konuda da yetkisiz olduğunu belirterek, geri adım atmıştır.
Böylelikle OHAL yürütmeye, canının istediği her konuda, içeriğini dilediğince oluşturabileceği yasa hükmünde metinler çıkarmak hakkını veren, sınırsız bir denetimsizlik alanı oluşturmuştur.
***
Son zamanlarda çok tartışılan 696 sayılı KHK bu alandaki sınırsız keyfiliğin en çarpıcı örneğini oluşturmaktadır.
Bu KHK, 15 Temmuz ve devamı niteliğindeki darbe eylemlerine karşı koymakta olan sivillere yargı dokunulmazlığı getirerek, lince kadar varabilecek yetkileri olan, yargıdan muaf milis güçleri oluşturabilecek, çağdaş otoriter rejimlerde bile yeri olmayan bir kaos ortamı yaratabilecek olması bakımından çok eleştirildi.
Bu arada sürekli arı gibi çalışan arkadaşımız Çiğdem Toker, 9 Ocak tarihli yazısında, aynı 696 sayılı KHK’nin, toz duman ortamında herkesin gözünden kaçan 89. maddesinin iktidarın “davetli ihaleler” yetkisini artırma yoluyla AKP yandaşlarına Hazine’nin peşkeş çekilmesi olanağını sağladığını vurguluyordu.
696 sayılı KHK’nin 89. maddesi, 121. maddeyle milislerin elinin serbestleştirilmesinin, diğer KHK’lerle, özgürlüklerin baskı altına alınmasının, nasıl, kamu kaynaklarının yandaşlara aktarılması yoluyla talanını amaçladığının göstergesidir.
AKP 15 Temmuz darbesinin yarattığı fırsattan istifade, yürürlüğe giren OHAL’in KHK’lerinin kendisine sağladığı, her türlü denetimden azade olarak hükmetmek olanağını sonuna kadar tepe tepe kullanmaktadır ve bunu da sürdürmekte kararlıdır.
Artık AKP ile OHAL eşanlamlı iki kavram olmuştur.
***
Artık AKP, OHAL KHK’leri olmaksızın ülkeyi yönetemez.
AKP’nin OHAL’in sağladığı baskı, tehdit, sindirme, hakları çiğneme ve talan olanaklarından feragat ederek seçimlere gitmeyi düşüneceğini sanmak saflıktır.
Seçime mutlaka OHAL altında gidilecektir.
Artık AKP OHAL uygulamaları olmaksızın düşünülemez.
Artık OHAL ile AKP etle tırnak gibi olmuşlardır
Artık OHAL giderse, AKP de biter.
Bu durumda OHAL’den kurtulmak için izlenecek rota da belli olmuştur:
Sandık!
Ancak sandıkla AKP giderse OHAL biter.
Evet, ne zaman AKP gidecek.
Ancak o zaman OHAL bitecek.