Özcan Yeniçeri / Yeniçağ
On altı yıllık AKP iktidarı döneminde uluslar arası ilişkiler anlamında bir çok yanlış adım atıldı.
Bu yanlış adımlardan bazıları şunlardır: BOP Eş Başkanlığı, Ermenilerle imzalanan Zürih Protokolleri, Kıbrıs’ta Annan Planı’na evet denilmesi, HDP ile Dolmabahçe görüşmeleri, İmralı ile çözüm süreci, Süleymaniye’de Çuval Vakası, PKK ile Oslo görüşmeleri, ABD ile Kürecik anlaşması, Esat’la köprülerin atılması, Irak’la Haşimi yüzünden ilişkilerin bozulması, Süleyman Şah Türbesinin taşınması, On Altı kayalık Yunanlılar tarafından işgal edilirken seyretmek vb…
Dış Politikadaki doğrular!
Son bir yıl içinde AKP iktidarı döneminde yapılan doğrular da şunlardır:
-Barzani’nin yaptığı bağımsızlık referandumunun etkisiz kılınması için İran ve Irak ile ortak hareket etmek,
-Kudüs konusunda alınan inisiyatif ve BM’de elde edilen sonuç,
-Türkiye/İran/Rusya ile başlatılan Astana ve Soçi süreci,
-Afrin’e yönelik TSK’nın yaptığı operasyon.
-Son zamanlarda ABD’ye karşı gösterilen dik duruş.
AKP iktidarının yaptığı doğrular için de en stratejik olanı altı yıllık gecikmeyle de olsa yapılan Afrin harekâtıdır. Bu harekât istikbalde Türkiye’nin başına bela olacak çok büyük bir stratejik tehdidi bertaraf edecek potansiyele sahiptir.
Afrin Harekatı’nın en önemli yanı ise her şeye rağmen Türk Milletinin mukadderatı için böyle bir harekete kalkışılmış olmasıdır.
Bu harekâtla TSK gücünü, Türkiye ise bağımsızlığını pekiştirmiştir.
Bunu ancak düşman yapar!
PKK/PYD Türkiye’yi bölmek için örgütlenmiş terör örgütleridir. Bu terör örgütünün Türkiye ve Irak’taki ismi PKK, İran’daki adı PJAK, Suriye’deki adı ise PYD’dir.
ABD gibi bir ülkenin PYD’nin PKK terör örgütüyle olan organik ilişkisinden habersiz olması düşünülemez.
Almanya’nın Focus dergisi. PKK ile Afrin’deki PYD’nin farklı örgütler olmadığını, sadece farklı isimlerle anıldıklarını yazmıştır. Focus dergisi bu bilgiyi Alman iç istihbarat raporlarına dayandırarak verdiğini ifade ediyor. “Aynı militanlar hem PYD hem de PKK için savaşıyor. Türkiye sınırında terörist, Suriye’de ise müttefik olarak görülüyorlar.” Dergide bir PKK’lı teröristin ifadesine de yer verilmiş. Bakın ne demiş PKK’lı terörist:
“Ben bazen PKK bazen YPG bazen de PJAK militanıyım. Ama ismin bir önemi yok. Hepsi de PKK’ya bağlı…”
İşte ABD, böyle bir terör örgütünü silaha boğuyor, Türkiye’ye karşı eğitiyor, sınır gücü oluşturuyor ve bölgede fiili devlet haline getiriyor.
ABD, PYD’yi SDG kamuflajıyla perdeleyerek bu terör örgütüne “operasyonel ortak”, NATO müttefiki Türkiye’ye ise o örgüt karşısında, “taraf” sıfatını uygun görüyor.
PYD ile resmen partner olan ABD, Türkiye’nin sözde altmışlık yıllık müttefiki olan bir ülkedir.
Müttefiki böyle bir ABD olan bir ülkenin düşmana ihtiyacı yoktur.
Afrin harekâtı ABD’yi bu bağlamda çok keskin bir tercihe zorluyor. Ya ABD bu terör örgütüyle işbirliğine devam edecek, Türkiye’yi karşısına alacaktır. Ya da PYD ile ilişkilerini Türkiye’nin ihtiyaçlarına uygun biçimde gözden geçirip bitirecektir.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, “2011’de Irak’tan çekilme hatasını tekrar etmemeliyiz” diyor.
ABD, Suriye’den çekilme niyeti yoksa Türkiye’nin yeni komşusu ABD olacak demektir. Bu önümüzdeki günlerde bölgede tehlikeli provokasyonlar deneneceği anlamına gelmektedir.
Afrin operasyonu bölgede ciddi biçimde dengeleri değiştirmiştir. Bu nedenle ABD şu sıralarda var gücüyle Suriye’de Türkiye’nin önünü kesmeye çalışıyor. PYD’yi Türkiye’ye karşı mümkün olduğu kadar korumaya ve güçlendirmeye çalışıyor.
Türkiye, Suriye’de meşru müdafaa hakkını sonuna kadar kullanması ve asla ABD’li yetkililerin taktik geri çekilmelerine ve oportünistçe ettiklere sözlerine aldanmaması gerekir.
Menbiç’te ABD’nin takınacağı tavır belirleyici olacaktır.
Dananın kuyruğu Menbiç’te kopacaktır!
görsel: haber7.com