NECLA DOĞAN – SOYDAN KAVRAAL – HAZİRAN Eğitim Komisyonu / Birgün
Son dönemde ülke gündemini en çok meşgul eden konulardan biri eğitim. Hemen her gün, çocuklarımıza ve okullarımıza yönelik yeni bir saldırıyla karşılaşıyoruz. AKP iktidarı yıllardır eğitim politikalarını çocuklarımızın ihtiyaç ve beklentileri için değil, kendi ideolojik çıkar ve hedefleri için şekillendiriyor; okulları ideolojik savaş alanına dönüştürüyor. Kurulmak istenen dinci, gerici, mezhepçi, cinsiyetçi ve piyasacı rejim, özellikle eğitim alanında yapılan değişiklikler üzerinden inşa ediliyor. İktidar, hedeflerine ulaşmak için bir yandan tüm okulları imam hatipleştirip, bilimsel içeriği yok ediyor, diğer yandan kamu okullarının içini boşaltıp, yoksul çocuklarımızı niteliksiz-gerici eğitime mahkûm ediyor.
Türkiye tarihi boyunca laik ve kamusal eğitime yönelik en büyük saldırı olan bu dönüşüm, nicedir toplumun ve ülkenin geleceğini tehdit eder boyutlara ulaştı. Mücadelesinin temel eksenini laik, bilimsel ve kamusal eğitimin savunusu üzerine kuran Haziran Eğitim Komisyonu olarak biz de hem bu saldırının boyutlarını gözler önüne sermek hem de eğitimdeki bu köklü dönüşümün kaydını tutmak adına, 2017-2018 Eğitim-Öğretim yılının başından itibaren eğitim haberlerini arşivleme işine giriştik. Ayrıca her hafta, en önemli haberlerden derlediğimiz “Eğitimde Neler Oluyor” başlıklı eğitim günlüğünü yayınlamaya başladık.
Haftada 40 haber
Yaklaşık dört aylık süreçte, eğitime ilişkin haftada ortalama 40 farklı habere ulaştık. Bu haberleri; “Siyasal İslam”, “Neoliberal Politikalar”, “İstismar-Şiddet-Nefret” ve “Çalışma Hayatı” ana başlıkları altında gruplandırdık. Elde ettiğimiz verileri ayrıca olumlu-olumsuz haber sayısına ve bölgesel dağılımına göre de gruplandırdık. İlk yarıyılın sonunda elde ettiğimiz veriler, eğitim alanında yaşadıklarımıza dair oldukça çarpıcı sonuçlar ortaya koyunca, verileri raporlaştırıp, “2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı İlk Yarıyıl Haber Verileri Analizi” başlığı ile geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla da paylaştık.
Hem haber verilerini toplama ve raporlama sürecinde hem de pazartesi günleri yayınladığımız eğitim günlüğüyle ilgili gelen tepkiler üzerine gördük ki; eğitim alanında yaşananlar, toplumda yeni bir duyarlılık ve toplumsal mücadele alanının ortaya çıkmasına neden oldu ve bu mücadele hattı gittikçe büyüyor. Yine gördük ki; bu mücadele hattının sadece toplumun sol, demokrat ya da ilerici diyebileceğimiz kesimlerinde değil, AKP tabanında da bir karşılığı var. Dolayısıyla muhafazakâr kitlenin de bir kısmı dahil olmak üzere, toplumun önemli bir bölümünde eğitimdeki gericileşmeye ve devlet okullarının niteliksizleşmesine karşı hoşnutsuzluk var.
Bu hoşnutsuzluk, özellikle Olumlu Haber içeriklerine yansıyan mücadele örneklerinde de ifadesini buluyor. Her ne kadar olumlu-olumsuz haber dağılımında %89 olumsuz habere karşı, %11 oranında olumlu haber yer alsa da, bu rakamlar karamsar ve umutsuz bir tablo çizmekten çok, mücadelenin bütün baskılara rağmen sürdüğünü gösteriyor. Hatta olumlu haber sayısının birinci yarıyıl başından itibaren artış göstermesi, mücadelenin gittikçe yükseldiğini, toplumda bir karşılık bulduğunu ve yaygınlık kazandığını da ortaya koyuyor.
Raporda hem olumlu hem de olumsuz haber içeriklerinde siyasal İslam ana başlığının öne çıktığı görülüyor. Bu tablo, AKP’nin dinci-gerici eğitim politikalarının günlük yaşamımıza ve haber verilerine doğrudan yansımasıdır. Son dönemde; MEB bütçesinin kullanımından imzalanan protokollere, müfredattan sınavlarla ilgili değişikliklere, öğretmen ve idareci atamalarından okul türlerinin değiştirilmesine kadar her uygulama, siyasal İslamcı rejimin kurulmasına hizmet etmekte; iktidar “kindar ve dindar nesil” hedefine ulaşmak için eğitim kurumlarını bir araç olarak kullanmaktadır. Haber verilerine de yansıyan okullardaki fiili uygulamalar, şeriat rejimi diyebileceğimiz içerik ve etkinliklerin iktidar eliyle çocuklarımıza dayatıldığını; hem anayasal hem de Milli Eğitim’in temel kanun ve yönetmeliklerine karşı suç işlendiğini göstermektedir. Ne yazık ki; kız ve erkek öğrencilerin sınıflarının, kantinlerinin, koridor ve bahçelerinin ayrılması, kız öğrencilere kapanmaları için teşvik ve baskıda bulunulması, öğrencilerin toplu sabah namazlarına ve cuma namazlarına götürülmesi, 6 yaşın altındaki çocuklara bile dini eğitim verilmesi, öğrencilerin dini içerikli yarışma, seminer, kurs, gezi vb. etkinliklere katılmaları için baskı görmesi, MEB-Diyanet işbirliğiyle umre turlarının düzenlenmesi, zorunlu kandil kutlamaları, okullarda gerici yayınların dağıtılması, devlet yurtlarında manevi rehberlerin görevlendirilmesi gibi haberler, eğitim gündeminin temel belirleyenleri haline gelmişlerdir.
Ancak eğitim alanındaki direnişin de yine bu odak üzerinden yükseldiğini görüyoruz. Olumlu haber içerikleri değerlendirildiğinde, AKP iktidarının okullarda, çocuklarımızın zihinlerini istismar ederek kurmaya çalıştığı dinci-gerici rejimin, özellikle velilerde bir direnç yarattığı; veli örgütlenmelerinin başta zorunlu ve seçmeli din dersleri olmak üzere, okullardaki tüm dinci-gerici etkinliklere karşı mücadele pratikleri oluşturdukları görülüyor.
Haber verilerinin ortaya koyduğu dikkat çekici bir sonuç da; AKP iktidarında İslamcı politikalarla piyasacı politikaların ne kadar uyum içinde hareket ettiğidir. 80’li yıllardan itibaren adım adım piyasacı politikalara açılan eğitim, özellikle 2012’de çıkarılan 4+4+4 yasasıyla siyasal İslamcı politikaların da yoğun saldırısı altına girdi. Böylece piyasacı ekonomik süreçlerin eğitimden beklediği amaçlarla, dinci-gerici amaçlar bütünleştirilmiş oldu. Bugün en üst düzeye ulaşan bu işbirliği, kamusal eğitimi niteliksiz dinci-gerici eğitimle özdeşleştirirken; nitelikli, bilimsel ve laik eğitimi, parayla satın alınan bir ayrıcalığa dönüştürdü.
Bakanlık, devlet okullarına az bütçe ayırıyor
Neoliberal Politikalar ana başlığı altındaki verilerin de gösterdiği üzere, MEB artık imam hatip ve proje okulları dışındaki devlet okullarına neredeyse hiç bütçe ayırmıyor. Devlet okullarının büyük kısmı kederine terk edilmiş görünürken; okullardaki en temel kırtasiye ve temizlik malzemeleri bile veli bağışlarıyla karşılanmaya çalışılıyor. Yoksul çocuklarımız için nitelikli kamusal eğitim olanağı neredeyse ortadan kalkmışken, hükümet özel okula giden öğrencilere teşvik verip, bütçesinin büyük kısmını bu okullara aktarıyor. AKP öncesi dönemde %2’yi geçmeyen özel okul sayısı, bugün %20’lere ulaşmış durumda. Yine bütçenin önemli bir kısmı, okullarda faaliyet yürütmek için MEB’le protokol imzalayan, Birlik Vakfı, Ensar, Hayrat Vakfı, İlim Yayma, KADEM, Server Gençlik ve Spor Kulübü, TÜRGEV ve TÜGVA gibi onlarca dinci-gerici yapıya aktarılıyor. Piyasalaşmanın diğer bir boyutu da haber verilerine sıkça yansıdığı üzere, tarihi niteliği olan önemli devlet okullarının arazilerinin AKP yandaşı şirketlere peşkeş çekilmesidir. Özellikle büyükşehirlerde çocuklarımız yeni bir okul binası bile tahsis edilmeden, baraka benzeri geçici binalarda eğitim-öğretime zorlanmakta, gelecekleri ranta feda edilmektedir.
Sosyal devleti ve eğitime ulaşmadaki fırsat eşitliğini tamamen ortadan kaldıran bu piyasacı ve rantçı zihniyet, özellikle yoksul çocuklarımızın eğitim hakkına bir saldırı olup, onları tarikat, cemaat, vakıf gibi dinci-gerici yapıların eğitim kurumlarına, yurtlarına, kurslarına mahkûm etmektedir. Bu da hemen her gün karşılaştığımız çocuk istismarlarının temel nedenidir. İstismar-Şiddet-Nefret ana başlığı altındaki haberler, tamamen denetimsiz bu ortamlarda, çocuklarımızın hem fiziksel hem de zihinsel istismarın özneleri haline geldiğini, can güvenliklerinin dahi sağlanamadığını göstermektedir. Üstelik dinci-gerici politikalardan beslenen bu istismarcı zihniyet, hızla devlet okullarında da yayılmaktadır.
Elbette bu dinci ve piyasacı politikaların eğitim emekçileri üzerinde de önemli etkileri var. Çalışma Hayatı ana başlığı altındaki haber verileri değerlendirildiğinde, çalışanlar üzerinde yoğun bir baskı rejiminin kurulduğu görülmektedir. Özellikle OHAL rejimi ve KHK ihraçları, çalışanların iş güvencesi ve mesleki özerkliği açısından büyük bir tehdide dönüşmüştür. Ayrıca ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamaları da, güvencesizlik ve işsizlik korkusu yaratarak, tüm öğretmenleri AKP’nin memuru haline getirmeyi amaçlamaktadır. Haber verilerine de yansıdığı üzere, benzer süreçler üniversitelerde de yaşanmakta, rektörlerden araştırma görevlilerine kadar tüm yükseköğretim kadroları hızla AKP’lileştirilmektedir.
Haber verileri analizimizde dikkat çeken önemli bir ayrıntı da, haberlerin bölgelere göre dağılımında önemli farklılıkların ortaya çıkmasıdır. Örneğin Marmara ve İç Anadolu Bölgeleri’nde veri sayısı oldukça fazla iken, başta Doğu Anadolu olmak üzere, diğer bölgelerden haber akışının oldukça sınırlı olduğu görülmektedir. Bu durum, özellikle bazı bölgelerde muhafazakârlaşmanın ileri düzeylere ulaştığını ve laiklik karşıtı uygulamaların toplum tarafından da kanıksandığını düşündürmektedir. Diğer önemli bir neden ise; örgütlü mücadelenin bu bölgelerde yeterince güçlü olmaması ve eğitim alanında yapılan saldırılar karşısında öğrenci, öğretmen ve velilerin kendilerini yalnız ve çaresiz hissetmesidir. Dolayısıyla ülkenin birçok yerinde çocuklarımız ve okullarımız dinci-gerici, piyasacı uygulamalara terk edilmiş durumdadır.
Ama biz çocuklarımızı da onların hayallerini ve geleceklerini de bu karanlığa terk etmeyeceğiz! Çocuklarımızın çıkaramadığı ses olacağız… Bu daha başlangıç mücadeleye devam!
Raporun tam metni için:
2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılı İlk Yarıyıl Haber Verileri Analizi