Agah Oktay Güner / Yeniçağ
1924 yılında Atatürk‘ün emriyle İzmir İktisat Kongresi toplanmış, kongreye Karabekir Paşa başkanlık etmiştir. İzmir İktisat Kongresi’nin kararları günümüze bile ışık tutacak güçtedir. 1929 yılına kadar takip edilen iktisat politikasında kongre kararları yol gösterici olmuştur. Devlet öncelikle aşarı kaldırmış köylünün nefes almasını sağlamıştır. Dış borçlar bir programa bağlanmış eksiksiz ödeme yapılmıştır.
O yılların en büyük özlemi üç beyazdır: Bez, ekmeklik un, şeker. Karşımızda bunları dışarıdan alan bir Türkiye vardır. Cumhuriyet düşmanı vicdansız körler bütün bunları görmeden hayasızca “cumhuriyetin başlangıcında camiler kerhane yapıldı” diyebilmektedir. Şeker fabrikaları, bez fabrikaları, un fabrikaları kademe kademe hayata geçirilmiştir. 1929’a kadar özel sektör eliyle sanayileşmeyi düşünen yöneticiler özel sektörün yetersiz kaldığını görünce devletçiliğe dönmüşlerdir. Sümerbank, Etibank, MTA kurulmuş ve bu güzide teşebbüsler Türkiye’nin altın çağını başlatmıştır. Her açılan bez fabrikası, her yükselen şeker fabrikası bütün vatan coğrafyasında millî bir sevince sebep oluyor, millet kendi bezini kullanıyor, kendi şekerini tüketiyor ve kendi unundan ekmek yapıyordu. 1950’ye kadar artan yatırım kaynakları demiryolu inşaatına da hız katmıştır. 1950-1960 arasında kamu işletmeciliğinin ekonomi alanında güç kazandığını görüyoruz. İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) Cumhuriyetin başından itibaren sadece belli bir bölgeye fabrika götürmemiş aynı zamanda sinema, tiyatro, spor tesisleri, okullar, dispanserler ve gerektiğinde hastanelerle insanımızı bütünüyle kucaklayan sosyal amaçları çok geniş, değerli ekonomi hamleleri olmuştur.
Fabrikalar AVM oldu
Ne yazık ki Avrupa’da Margaret Thatcher’ın başını çektiği özelleştirme hareketi en büyük yıkımı bizde yaptı. Fransa’da demiryolları idaresi, Renault’nun başında olduğu otomotiv sanayinin büyük bölümü, demiryolları yönetimi ve Fransız Hava Yolları işletmeleri devletin kontrolündeki kamu iktisadi teşebbüsleridir. Aynı durum E.N.İ ve İ.R.İ isimli iki dev holdingin elinde kamu işletmelerini toplayan İtalya’da da geçerlidir. Bütünüyle AB’de ekonomide ağır bir payla devlet vardır. Tarım sektörüne, çiftçilere AB’de devletler her türlü maddi desteği sağlar. AKP iktidarı döneminde CARGİLL belasıyla karşılaştık. CARGİLL’in hatırına Orhangazi’de şehir planı değiştirildi tarım arazisi sanayiye açılarak bu melanete arazi tahsis edildi. Bilindiği gibi CARGİLL mısır şurubundan şeker üretiyor. Bunun hammaddesi olan mısır, şeker pancarının yerini alıyor. Nişasta bazlı şekere geçiyoruz. Bu şeker sağlığa zararlı olduğu için önde gelen Avrupalı ülkelerde yasaklandığını biliyoruz. Ülkemizde nişasta bazlı şeker (NBŞ)’e hükümet eliyle buyurun deniyor. Hükümetin zirvesi “satılacak fabrikalar kapanmıyor sadece özelleştirilecek” diyor. İçinde bulunduğumuz bir tecrübe var Samsun Sigara Fabrikası satıldı. Fabrika arazisine Bulvar Samsun AVM yapıldı. Adana Tekel Fabrikası’nın yerine Park Adana AVM inşa edildi. Malatya Tekel Sigara Fabrikası da özelleştirme kapsamında satıldıktan sonra AVM oldu. Bursa’da Et Balık Kurumu’nun 60 dönümlük arazi ve fabrikası satıldı yerine AVM ve konut inşa ediliyor. Bu ülke, insanların işsizlik feryadıyla çatılara çıkıp intihar ettikleri bir felaketi yaşıyor. İktidar mevcut fabrikaları şu veya bu yolla satmak yerine yeni fabrika kurmayı düşünmek zorundadır. İDT’ler ile ilgili temel kanunda kuruluşların kârlı hale getirildikten sonra satılacağı satışın özellikle hisse senetleri yoluyla halka yapılacağı hükmü vardır. Yine bu kanunda şartların gerektirdiği durumlarda hükümetlerin İDT’ye verdiği görevlerden doğacak zararların en geç bir yıl sonraki bütçe ile kapatılacağı hükmü yer almıştır. Bu hükümler ne yazık ki hep kanunda kaldı. İDT’ler ellerindeki işletme sermayesini kaybedince bankalardan yüksek faizle borç aldılar. İDT’lerin ve KİT’lerin israfçı kurumlar olduğu kamuoyuna ilan edildi. Halbuki özel sektörün adım atmadığı yörelerde şeker fabrikaları kurulmuş, onları TMO, Et Balık Kurumu, Tekel fabrikaları takip etmişti. Bu yörelerde son kalan şeker fabrikalarının özelleştirilmeleri halinde bölgelerarası gelir dağılımı çok daha dengesiz olacaktır.
İşsizlere yeni halka
Bugün tarım hayatı ölüme mahkûm edilmiş bir ülkeyiz. Et, süt, saman ve bakliyatı ithal ediyoruz. 14 şeker fabrikası satılınca; bunlara üretim yapan 250 bin civarında köylüyü şu an için geçim kaynağı olan şeker pancarından koparacağız. Şehirlerdeki işsiz, ümitsiz insanlarımıza yeni halkalar ekleyeceğiz.
AKP 15 yıldır hemen her konuda önünü arkasını, getirisini götürüsünü düşünmeden kararlar alıyor. Kaybeden sadece ve sadece bu güzel ülke ve insanlarımız oluyor. Dileriz iktidara sağduyu hâkim olur yanlış hesabın Bağdat’tan dönüşünü yaşamazlar.