Ahmet Gürsoy / Yeniçağ
Siyaset ittifaklara kilitlenmiş durumda. Ama ortada derin sosyal problemler var. Soru şu: Şeker, ittifakları derinleştirir ve siyasetin yönünü belirler mi?
Hükümetin özelleştirmeler konusunda notu iyi değil. 16 yıldır süren kesintisiz iktidarında AKP hükümetleri, ağır ağır Türk tarımını yerle bir etti. Böylece vatanın bağrında ot bitmez hale getirdi..
İşin en kötüsü de ne biliyor musunuz?
Bu ülkenin yağmurunu içmiş, toprağının vitaminini emmiş, havasından nefes almış yerli tohumların satışını yasakladılar..
Böylece vatan kendi öz evlatlarını yitirdi.
Bu durumda sormamız lazım: Vatanseverlik ve millîlik nedir?
Bu ülkenin üzerinde yaşayan halkın kültürü, edebiyatı, tarihi ve millî değerleri kadar, bu vatanın bizzat kendi çamurundan, toprağından çıkan ve özellikleri bakımından salt Anadolu’ya has olan; otuna, çöpüne, kısacası tarımına sahip çıkmaktır.
Çünkü pazarda satışı yasaklanan tohumlar da bu toprağın öz çocuklarıdır. Hem de asırlar boyu en acı, en zor günlerinde milletinin karnını doyuran, halis yerli ürünlerdir.
Şimdi sıra şeker pancarına geldi.
Hayatı tehlikede.
Çünkü şeker fabrikaları özelleştirilecek. Eğer özelleştirilirse Amerikalıların mısırı değer kazanacak. Amerikalılar, mısır şurubunu satacaklar bize.
İşte bu sebeple İYİ Parti Genel Başkanı Akşener “Tillerson’a ne sözü verdiniz” diye yüksek perdeden soruyor. Yetmiyor partisinin Adana İl Kongresinde “7 Nisan’da cümbür cemaat Alpullu’dayız. Şeker fabrikalarının özelleştirilmemesi için elimizden geleni yapacağız” diyor.
İşte millî duruş budur.
Halka ait olana sahip çıkmak ve sonuna kadar savunmak.
Aynı zamanda bu toprağa ait olan tarıma, sanayiye sahip çıkmaktır millîlik.
Kendi toprağınla ittifak kuramıyorsan, kendi yerli malını koruyamıyorsan başkasından satın alarak millî olamazsın.
Bu sebeple AKP siyasetini şeker pancarı zorlayacaktır. Zira geçmişte yapılan özelleştirmeler herkes için işlerin nereye varacağının bir göstergesi.
Dikkat ederseniz AKP hükümetlerinin yaptığı tüm özelleştirdiklerinden beklenen sonuç ortaya çıkmadı. Satılanların çoğu kapatıldı. İşsizliği tetikleyen hususlardan biri de bu.
Koca koca fabrikalar artık çalışmıyor. Sadece zorunlu olanlar, sahiplerine büyük kâr sağlayacağı önceden belli olanlar ayakta kalmış durumda.
TELEKOM, TÜPRAŞ gibi..
Herkese ekmek, su gibi telefon ve internet lazım..
Ama Giresun’daki kâğıt fabrikası gibi büyük işletmelerin çoğu satıldıktan sonra kapandılar..
Şimdi sıra şeker fabrikalarına geldi.
Hükümet kanadı her zaman olduğu gibi “bunlar kapanmayacak” diyor..
Tabii güvenir ve inanırsan..
Öncekiler için de aynısını söylemişlerdi.
“Devlet don mu dikecek” diyerek SÜMERBANK’ı özelleştirmişlerdi mesela..
Evet, devletimiz don dikmesindi ama kurumlar bir şekilde de yaşasındı.
Sonuç olarak siyasetin şeker üretimi üzerinden aldığı yol, ittifakları da etkileyecek gibi görülüyor. Muhalefet, geçmişten örneklerle, sık tekrar ve etkili söz ve eylemlerle konuyu canlı tutarsa kamuoyunu arkasına almakta zorlanmayacaktır. Çünkü iktidarın karnesi iyi değil. Öyle ki 16 yıllık süreçte ülkeyi sadece tarımdan yoksun bırakmadı, aynı zamanda uçurum yaratacak kadar işsizler ordusu yarattı.
Öyle ise şeker pancarının kazanma ihtimali yüksektir.
yeniçağ