Meltem Yılmaz / Birgün
Türkiye’deki şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve beraberinde mısır şurubuna dayalı tatlandırıcıların piyasaya hakim olması, kanser başta olmak üzere, sağlığımız üzerinde pek çok ölümcül sonucu da beraberinde getiriyor. Bu haftaki Pazartesi Söyelşisi’nin konuğu olan ühlü kalp cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez, “Şimdi biz toz şekere, yani pancar şekerden elde edilen şekere razıyız çünkü kanseri gördük sıtmaya razı olduk. Bu nedenle artık annelere diyoruz ki sakın çocuklarınıza sokaktan endüstriyel tatlı almayın, evde kendiniz yapın” ifadelerini kullanıyor.
Prof. Sönmez, mısır şurubunun yol açtığı tehlikelere şöyle işaret ediyor: “Son yıllarda kolit o kadar çok arttı ki, bu tamamen mısır şurubuna bağlı. Sonra karaciğerde normal glikoz, glikora çevrilirken mısır şerbeti hiçbir şeye çevrilmiyor, direk yağa çevriliyor. Ve şu anda kime karaciğer ultrasonu yapsanız yağlanma var. Mısır şurubu şerbetinin pankreas kanseri de yaptığı şeklinde çok ciddi yayınlar var. Siroz ve pankreas kanserinin birinci neden nişasta bazlı şeker.
Dahası, mısır şurubu Tip 2 diyabet de yapıyor çünkü insülin mekanizmasını tamamen bozuyor. Çocuklardaki büyüme geriliğinin, o kısa boyunlu, kısacık bacaklı olan çocukların sebebi tamamen mısır şurubu şerbeti. Kız çocuklarda görülen kolikistiğin sebebi de mısır şurubu şerbeti. Yaşlılarda Alzheimer yapıyor. Ama genç yaşlı herkeste obezitenin kesin nedeni, çünkü doymayan insanlar yaratıyor.”
»Bugünlerde halk sağlığını tehdit eden en önemli konuların başında mısır şurubu geliyor. Bizi bu noktaya getiren süreci kısaca anlatır mısınız?
Tatlıyla tanışmamız 5 bin yıl öncesine dayanıyor. Bu tatlı bal, yiyeceklerde ve enerji kaynağı olarak kullanılıyor; doğal ve sağlıklı. Ardından, milattan sonra 300- 400 yıllarında şeker kamışı şekeri ortaya çıkıyor. O da sağlıklı bir şeker. Güney Asya’da başlayıp Amerika’ya kadar geliyor ve en çok Küba’da yetiştiriliyor. Ama şeker kamışı şekeri çok pahalı. Öyle ki “toprağın altını” ifadesi kullanılıyor. Sonra da, bundan 200 yıl kadar önce, şeker pancarı devreye giriyor. Ancak daha sonra, ucuz şeker elde edebilmek için, Amerika’da 1970’lerde mısır şurubundan şeker elde edilmeye başlandı. Ve tüm dünyaya nişasta bazlı şekeri yaydı, ucuz, raf ömrü uzun ve normal şeker değil tatlandırıcı olan bu büyük felaketi.
>>Mısır şurubu neden felaket, hangi açılardan felaket?
Mısır şurubu şerbeti ayrıcalığı Kemal Derviş zamanında Amerika’nın baskısı sonucunda başladı. O dönem, pancar şekeri üretimine kota koydurdular ve Türkiye’nin şeker üretimini en az yüzde 7’si nişasta bazlı şeker, yani mısır şurubu olması sağlandı. Ertesi yıl, mısır şurubunun kotası, tekrar artırılarak yüzde 15’e çıkarıldı. Son zamanlarda yüzde 30’a yükseltildi. Bu, işin görünen kısmı. Görünmeyen kısmı, 2017’de pancar ekimini serbest bıraktılar. Daha önce köylü ne kadar pancar ekmesi gerektiğini o yörenin pancar fabrikasıyla anlaşılıyordu. Ve fabrika ekilen pancarın tamamını alıyordu. Şimdi köylüye istediğiniz kadar pancar ekebilirsiniz diyerek, pancar ekimini serbest bırakıp fabrikaları kapatıyorlar. Türkiye’de 5 tane mısır şurubu üreten firma var, 120 bin tondan 500 bin tona kadar yıllık üretimleri var ve bunların müşteriye ihtiyacı var. Yurtdışına gönderiyorlar ama iç piyasa çok önemli. Eğer normal şeker yapılırsa, bunların yaptıkları mısır şurubu ellerinde kalacak.
>>Şeker pancarı nasıl bir ürün?
Toprağın harikası. Toprağı azottan beslemesinden tutun da, fabrikaya girdiğinde alkol, küspe gibi birçok yan ürün elde ediliyor. Örneğin ziyaret ettiğim Konya Şeker Fabrikasında (Torku) şeker pancarından elde edilen ısıyla bir havuz yapmışlar, sıcak suda çok çabuk büyüyen bir balık üretiyorlar. Bir domates serası yapmışlar, bütün ısıtmasını pancar şekeri sırasında çıkan ısıdan elde ediyorlar. Sonuç olarak gele geçek küspeden çok kaliteli hayvancılık yapıyorlar.
>>Siz yıllarca üç beyaz çok zararlı dediniz: un, tuz, şeker. Peki nişasta bazlı şeker bunun neresinde?
Şimdi biz toz şekere, yani pancar şekerden elde edilen şekere razıyız çünkü kanseri gördük sıtmaya razı olduk. Bu nedenle artık annelere diyoruz ki sakın çocuklarınıza sokaktan endüstriyel tatlı almayın, evde kendiniz yapın.
>>Neden bu kadar zararlı nişasta bazlı şeker?
Mısır şurubu şerbeti, früktozdan elde edilen şekerdir. Normal şeker yüzde 50 früktoz, yüzde 50 glikozdur ve tabii ki zararlıdır ama mısır şurubu şerbeti yüzde 80 früktoz yüzde 20 glikozdur. Emilmesinden başlayıp tüketimine kadar vücuda yaptığı tahribatın hesabı yok.
Emilmesinden başlayalım.
Emilirken ince bağırsakta o kadar enerji sarf ediliyor ki, bağırsakta kolit oluşuyor. Son yıllarda kolit o kadar çok arttı ki, tamamen mısır şurubuna bağlı. Sonra karaciğere geliyor, karaciğerde normal glikoz, glikola çevrilirken mısır şerbeti hiçbir şeye çevrilmiyor, direk trigilesid olarak yağ oluşturuyor. Ve şu anda kime karaciğer ultrasonu yapsanız 1. Veya 2. derece karaciğer yağlanması var. Bu nedenle artık literatürde çok belirgin bir isim var: “Alkole bağlı olmayan siroz” terimi var. Mısır şurubu şerbetinin pankreas kanseri de yaptığı şeklinde çok ciddi yayınlar var. Siroz ve pankreas kanserinin birinci neden nişasta bazlı şeker.
Dahası, mısır şurubu Tip 2 diyabet de yapıyor çünkü insülin mekanizmasını tamamen bozuyor. Bu hastalığın son yıllarda bu kadar artmasının nedeni tamamen nişasta bazlı şeker.
>>Çocuklarda ne gibi görünür durumlara yol açıyor?
Büyüme hormonunu geriletiyor. Çocuklardaki büyüme geriliğinin, o kısa boyunlu, kısacık bacaklı olan çocukların sebebi tamamen mısır şurubu şerbeti. Kız çocuklarda görülen Polikistik Over’in sebebi tamamen mısır şurubu şerbeti. Yaşlılarda Alzheimer yapıyor. Ama genç yaşlı herkeste obezitenin kesin nedeni, çünkü doymayan insanlar yaratıyor. Mısır şurubu şerbeti ile yapılmış bir tatlı yediğiniz zaman doymazsınız. Benim annem küçükken bize bayramlarda baklava yapardı, iki dilim yer doyardık. Şimdi dışardan bir kutu baklava alın, hepsini yersiniz yine de doymazsınız. Çünkü doyma hormonumuz olan leptini, mısır şurubu ile inaktif hale getiriyor.
>>Öyleyse biz mısır şurubu şerbeti ile yapılmış ürünlerden uzak duracağız, ama kota her geçen gün artarken ve bu madde piyasanın hakimi olurken bunu nasıl başaracağız?
Ne yazık ki rekabet kanununun haksız olan kuralları var: Örneğin, bir baklava üreticisi, vitrinine “ürünlerimizde mısır şurubu şerbeti kullanılmamaktadır” yazarsa, bir firma, televizyonda “Biz lokum yapıyoruz ama mısır şurubu şerbeti kullanmıyoruz” derse ceza alıyor.
>>Peki biz yurttaşlara ne görevler düşüyor?
Öncelikle fabrikaların kapatılmaması için mücadele edeceğiz. Köylü, Torku gibi şeker fabrikalarını satın alacak. Belediyeler seferber olacak, fabrikaların hiçbirini kapattırmayacaklar çünkü bu fabrikaların hiçbiri zarar edecek durumda değil. Fabrikaları yerel halk, kooperatifler, vakıflar, köylü satın alıp layıkıyla işletirse Türkiye ekonomisi zıplar ve biz yurt dışına şeker ihraç edecek duruma geliriz. Ama böyle devam ederse şimdiden yurtdışından şeker ithal eder durumdayız çünkü aklı selim insanlar mısır şurubu kullanmak istemiyor. Dahası, toplum baskısı yaratmak zorundayız. Baklava alacağımız zaman satıcıya ne şekeri kullandığını sormalıyız.
>>Marketlerde karşımıza çıkan sınırsız seçenek ile başa çıkacağız?
Maalesef marketlerde, ürünlerin üzerinde “mısır şurubu şerbeti kullanılmaktadır” ya da “kullanılmamaktadır” yazmıyor. Bir ürünün içinde mısır şurubu şerbeti varsa g37, g40, g85, g50, m38 yazıyor ve kanunen sorumluluğunu yerine getirmiş oluyor. Peki bu içerik size bir şey ifade ediyor mu, tabii ki hayır. Şu an mısır şurubu şerbeti bazlı ürünler piyasanın yüzde seksenine ulaştı ve kotanın önü açık. Şeker fabrikaları kapatılırsa artık hiç kota da olmayacak. Endüstrinin mısır şurubu şerbetini tercih etmesi maliyetinden ve raf ömrü uzunluğundan dolayı çok normal, ama bizim sağlığımız ne olacak? Evde bir baklava yapın ve koyun dolaba, üç gün sonra kristalize olur ve doğrusu budur. Ama dışarıdan alın bir baklava masanın üstüne koyun, 10 gün sonra aynıdır, ne kristalize olur ne de bozulur. Böyle bir şey sağlıklı olabilir mi?
Sabah kahvaltıda yediğimiz reçel, çikolatalı tatla, gofret, bisküvi, endüstriyel tatlılar tamam yakını mısır şurubundan yapılıyor. İnanmayacaksınız ama bal ve pekmezin büyük bir bölümü mısır şurubundan yapılıyor ve özel aroma ilave ediliyor.
>>Peki Batı’da durum nedir? Başta, mısır şurubu şerbetini tüm dünyaya yayan Amerika olmak üzere?
Amerika’da mısır şurubu şerbetinin kotası yüzde 2, son dönemde yüzde 1’e indirmek için çalışıyorlar. Fransa’da ve Almanya’da yüzde 3 ile 5 arasında ve onlar da bunu düşürmeye çalışıyorlar. Batı’nın bundan geri adım atmasının nedeni kanser başta olmak üzere hastalıkların ortaya çıkışı. Bizim ülkemizde de mısır şurubu şerbeti üretilebilir, kime satarlarsa satsınlar ama bizde de kotası yüzde 1’e düşmeli.
>>GDO’lu ürünler bir dönem çok tartışılıyordu. Bu tartışmada sizin açınızdan son durum nedir?
Ben GDO konusunda mısır şurubu şerbetinde olduğum kadar olumsuz değilim. GDO çok farklı. İlle de genetiği oynanmış değil de, genetiği ıslah edilmiş ürünler var. Bir Sümer ören yerinde buğday bulabilirsiniz ama üzerinde 8-10 buğday tanesi görürsünüz. Ama bugün bir buğday tanesini üzerinde 60 taneden az buğday varsa dünya aç kalır. Çünkü tarım alanları azaldı, çiftçi azaldı ve nüfus çok arttı. O nedenle genetiği ıslah edilmiş ürünlere ihtiyacımız var. Bir mısırın oynanmış genetiği sağlık sorunlarına neden olacağına dair hiçbir bilimsel makale yok. Dünya açlığa ve kıtlığa gidiyor o nedenle bu şekilde ıslah edilmiş tohumlar kullanmak zorundayız.
>>Siz diyorsunuz ki, hiçbir şey mısır şurubu şerbeti ile karşılaştırılamaz.
Hiçbir felaket, mısır şurubu şerbetinin ülkeye yaratacağı siyasi, ekonomik, siyasal ve insan sağlığı açısından yaptığı felaketi yaratacak kadar kötü olamaz. Türkiye’de 2000 yılından beri, yanı mısır şurubu şerbeti kullanılmaya başlandığından beri, az önce saydığım hastalıklarda patlama yaşanıyor. Böyle giderse hastalıkların önüne geçmemiz mümkün değil.
>>Son yıllarda değişen trendler, alışkanlıklar göz önünde bulundurulduğunda, kalp sağlığını tehdit eden yeni tehditler nelerdir?
En büyük tehdit sigara. Bugün sigara deneme yaşı ilkokul çocuklarına inmiş durumda. Oysa benim gençliğimde başlama yaşı askerlikti. İkinci en büyük tehlike obezite. Okullara gidin, çocukların hepsinde büyüme ve gelişim bozuklukları görürsünüz. Spor yapma alışkanlıkları çocuklara kazandırılmıyor. Yetişkinler için de aynı durum geçerli. Beslenme çok kötü. Bunun yanından anormal stresliyiz. Trafikte de stres var, televizyon programlarında da. Kalp hastalıkları yaşı çok aşağı indi. Bir de bizim en büyük felaketimiz, sessiz kalp hastalığı. Hasta olmadan kalp krizi geçirmeden teşhis etme olanaklarımız arttı, geliştirmemiz gerekiyor.
***
Marketlerde bu zehrin adı yazmıyor
»Marketlerde karşımıza çıkan sınırsız seçenek ile başa çıkacağız?
Hazır satın alınan; bisküvi, kolalı içecekler, şekerlemeler, çikolata, gofret, hamur işi tatlılar, hazır pasta ve keklerde, meyve suları, dondurma, reçel, jöle, marmelat, rhelva, sütlü tatlılarda mısır şurubu şerbeti kullanılıyor. Ve maalesef marketlerde, ürünlerin üzerinde “mısır şurubu şerbeti kullanılmaktadır” ya da “kullanılmamaktadır” yazmıyor. Bir ürünün içinde mısır şurubu şerbeti varsa g37, g40, g85, g50, m38 yazıyor ve kanunen sorumluluğunu yerine getirmiş oluyor. Peki bu içerik size bir şey ifade ediyor mu, tabii ki hayır. Şu an mısır şurubu şerbeti bazlı ürünler piyasanın yüzde 30’una ulaştı ve kotanın önü açık. Şeker fabrikaları kapatılırsa artık hiç kota da olmayacak. Endüstrinin mısır şurubu şerbetini tercih etmesi maliyetinden ve raf ömrü uzunluğundan dolayı çok normal, ama bizim sağlığımız ne olacak? Evde bir baklava yapın ve koyun dolaba, üç gün sonra kristalize olur ve doğrusu budur. Ama dışarıdan alın bir baklava masanın üstüne koyun, 10 gün sonra aynıdır, ne kristalize olur ne de bozulur. Böyle bir şey sağlıklı olabilir mi?
birgün