Özgür Gürbüz / Birgün
İstanbul Boğazı yine bir gemi kazasıyla gündeme geldi. Tarihi Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nı yerle bir eden geminin kuru yük taşıyor olması İstanbul’u belki de daha büyük bir faciadan kurtardı. Petrol veya gaz taşıyan bir tankerin bu kazaya neden olması ya da gemiden petrol sızması çok büyük bir çevre kirliliğine veya can kaybına yol açabilirdi. Independenta tanker kazası hepimizin aklında…
İstanbul Boğazı’nda tanker kazası olunca akla hemen Boğaz’daki tanker trafiği geliyor. Sabah gazetesinin İngilizce yayın yapan Daily Sabah’ı da fırsatı kaçırmamış ve sosyal medyada haberi Kanal İstanbul vurgusuyla vermiş. Kanal İstanbul yapılırsa bu kazalar olmayacak demeye getirmiş. Herkes biliyor ki bu doğru değil. Aslında bir inşaat ve emlak projesi olan Kanal İstanbul’u pazarlama taktiği de pek yabancı değil. Biz bu halkla ilişkiler çalışmasını Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı yapılırken de görmüştük. O boru hattının yapımını haklı çıkarmak için de Boğaz’daki tehlikeye dikkat çekilmiş, tanker trafiğinin azalacağı iddia edilmişti. Bakalım öyle olmuş mu?
BTC Boru Hattı 13 Temmuz 2006 yılında açıldı. 2007 yılında İstanbul Boğazı’ndan geçen tanker sayısı 10 bin 54’tü. 2017 yılında ise bu sayı 8 bin 832’ye geriledi. Sayı azaldı ama bunun boru hattıyla ilgili olduğunu söylemek zor. Aynı yıllar arasında Boğaz’dan geçen gemi sayısında küresel ticarete, ekonomik krizlere ve enerji talebindeki değişikliklere bağlı olarak bir azalma oldu. 2007 yılında İstanbul Boğazı’ndan geçen gemi sayısı 56 bin 606’ydı. 2017’de yüzde 24 oranında azalarak 42 bin 978’e geriledi. Tanker sayısı ise aynı oranda azalmadı bile. Düşüş yüzde 12’lerde kaldı. Aradaki yıllara baktığınızda da BTC yüzünden tanker trafiğinin azaldığını gösteren net bir veri yok. Küresel eğilimler boğazlardaki geçişleri belirlemişe benziyor. BTC açıldığında da söylüyorduk, o boru hattının amacı çevreyi korumak değildi. Daha fazla petrol tüketmekle çevre nasıl korunur? Amaç, Kafkaslar’daki petrolü Rusya’ya bırakmadan, kontrolü Batı’nın elinde olmasını sağlayacak bir şekilde taşımak ve Gürcistan ile Azerbaycan üzerinde Rusya’nın hegemonyasını azaltmaktı.
Boğaz’dan geçen tankerlerin hepsi petrol taşımıyor diye itiraz edenler olabilir. Aralarında kimyasal yük taşıyanlar da var ama bu tankerlerin çoğu doğalgaz ve petrol yüklü. Anadolu Ajansı İstanbul ve Çanakkale’den 2017 yılında geçen tankerlerin 13 bin 732’sinin LPG, LNG ve ham petrol taşıdığını yazmıştı. İki boğazdan o yıl geçiş yapan toplam tanker sayısının 18 bin 310 olduğunu hatırlatalım.
BTC için yürütülen bu kampanyanın Kanal İstanbul için de yürütüleceği ortada. Asıl sorun ise gemilerin geçeceği bir deniz yolundan öte Montrö ile ilgili. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre gemiler bir başka geçiş yolunu kullanmaya zorlanamıyor. Kanal İstanbul yapılsa bile gemiler daha ucuz olduğu için Boğaz’ı tercih edebilir. O halde, sorunu çözmek için 1936’daki koşulların değiştiğini anlatmalıyız. Bu ekolojiye, doğaya zarar verecek, İstanbul ve Marmara’yı bitirecek bir kanal açmaktan daha kolay olabilir. İstanbul’dan geçiş yapan gemilerin yarısının kılavuz kaptan alması için uğraşmak, İstanbul’u ada yapmaktan daha akla yatkın. Dünya beşten büyüktür diyorsanız ve buna inanıyorsanız, bu siyasi gücü boğazdan geçen gemilere kılavuz kaptan almaya zorlamak için neden uygulamıyorsunuz anlamak mümkün değil. Herhalde bunu söyleyenler de söylediklerine inanmıyor.