Arslan Bulut / Yeniçağ
Türk-Amerikan ilişkileri, kopma noktasında mıdır? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Yeni müttefikler aramak”tan bahsederek ABD’ye mesaj veriyor ama bugüne kadar iki gün NATO’culuk üç gün Avrasyacılıkla vakit kaybedildi. Türkiye bir karar vermeye zorlanıyordu. Açıkça Türkiye dahil 22 İslam ülkesinin haritasını değiştireceklerini söylediler, üstelik bu projenin eş başkanlığını da Tayyip Bey‘e verdiler! Bunları ne çabuk unuttuk?
***
2005 yılında Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ aylık bilgilendirme toplantısında Türk-Amerikan ilişkileri üzerinde konuşurken, “Hayati olmadıkça bu ilişkiler belirli bir konuya bağlanamayacak kadar geniş kapsamlıdır” demişti.
Başbuğ’un sözlerinden, “Şayet belirli bir konu Türkiye’nin güvenliğini hayati derecede etkiliyorsa, biz ABD ile ilişkilerimizi sadece bu konuya bağlamak durumunda da kalabiliriz” mesajı çıkıyordu.
Biz o zaman “Türk-Amerikan ilişkileri, ABD yönetiminde bulunan Hıristiyan Siyonistlerin, ‘İncil ülkesi’ dediği Türkiye coğrafyası üzerindeki emelleri yüzünden, kopma noktasına gelmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri bu çatışmayı ne kadar ertelemeye çalışırsa çalışsın, olayların gelişimi ve Türkiye’nin güvenliğini sağlamak mecburiyeti, bütün milli güçleri aynı hedefte birleştirecektir!” diye yorum yapmıştık.
***
İşte şimdi o günlerdeyiz. Ekonomik krizin sebebi ise papaz krizi değildir. Türkiye ekonomisi, uzun süreden beri yabancıların kontrolündedir. İstedikleri zaman sıcak paraya boğuyorlar, istedikleri zaman parayı çekiyorlar. Tabii bunda iktidarın akıl dışı uygulamaları birinci derecede etkilidir. Zira siz ekonominizi küresel denilen Yahudi sermayesinden gelecek sıcak paraya bağlamışsanız, aynı zamanda İslami esaslara göre hareket edemezsiniz. Çünkü kapitalizmin temeli faizdir. Faizden para kazanan küresel sermaye temsilcilerine “faiz bütün kötülüklerin anasıdır” derseniz onlar da parayı çeker başka ülkeye yatırır.
Gerçi Türkiye ekonomisini zaten çökerteceklerdi. Çünkü darbe girişimi dahil her yolu denediler, Türkiye’yi işgal edemediler. Son çareleri ekonomik saldırı başlatmaktı ama buna gerek kalmadı. Türkiye’yi yöneten kadro, sermayeyi kaçırmak için elinden geleni yaptı.
Şimdi, “başka müttefik buluruz” gibi mesajlara gerek yoktur. Türkiye, zaten başka müttefik bulmak zorundadır. Bu mesaj, ABD’ye “İstersen eski günlerimize dönebiliriz” demektir. Adamlar istemiyor. Suriye’nin kuzeyindeki PKK ordusunu, Türk-Amerikan ilişkileri düzelsin diye kurmadılar herhalde!
***
Türkiye, Sovyet tehdidine karşı İncirlik üssüne yerleştirilmiş nükleer silahları, 50 atom bombasını ne yapacağına da bir karar vermelidir.
Zira “15 Temmuz 2016 darbe girişiminden bir ay sonra Amerikan düşünce kuruluşu Stimson Center’ın, Avrupa’daki B61 atom bombalarıyla ilgili hazırladığı raporda İncirlik Üssü’nde 50 kadar B61 atom bombasının bulunduğu belirtilmişti.
Raporda, “Türkiye’de uzun süreli bir iç çatışma durumunda ABD’nin İncirlik’teki yaklaşık 50 adet B61 nükleer silâhın kontrolünü elde tutup tutamayacağı, cevapsız kalmış bir sorudur” denilmişti.
California merkezli Hoover Enstitüsü’nden Kori Schake ise New York Times gazetesinde, “Amerikan nükleer silâhları, gerekli kodlara sahip olmadan işletilemez. Bu sebeple yetkisiz bir şekilde kullanılmaları imkânsızdır. Nükleer silahların Türkiye’de konuşlu olması, bu silahların ele geçirilip kullanılabileceği anlamına gelmiyor. Ülke ABD’ye düşman hale gelse bile” diye yazmıştı.
Kısacası, Türkiye’nin ABD açısından düşman hale geleceğini öngörüyorlardı. Peki Türkiye’nin ne öngörüsü var?
Siyasi partilerin ne gibi bir öngörüsü var?