Nevra Ölçer / Anadolu ve Rumeli Medya
Şu meşhur Orta Asya…
Hala her yeri Türk dolu olan yer…
Zaman içinde güç dengelerinin değişmesiyle başka devletlerin egemenliğine girip de oradan çıkmayı bir şekilde becerebilmiş, ya da henüz becerememiş olan Türk devletlerinin diyarı..
Oradan çıkıp önce Selçuklular gelmiş Anadolu’nun güneyine..
Sonra Osman Bey..
Düzenli bir ordu kurulmuş. Bir sürü yer fethedilmiş. Ortaya bir imparatorluk çıkmış..
Devamlı büyümeye devam eden imparatorluk savaş kazanamamaya başlayarak önce Duraklama Devri’ne, sonra da Gerileme Devri’ne girmiş..
Bu binyılları aşan genler ülkenin insanlarını şekillendirmiş..
Bu insanlar varoluşlarının devamını sağlamak için büyük bir mücadeleye girmişler..
Bir imparatorluğu yok olmaktan kurtarabilmek için nesiller hayatlarını feda etmiş..
19. yüzyılın son çeyreğinde bir Türk doğmuş sonra bu Osmanlı ülkesinde..
Genlerinde binyılların tarihini, mücadelesini, vatan aşkını taşıyarak..
İlkokula giderken babasını kaybetmiş..
Maddi yetersizlikler sonucu annesi ve kardeşiyle gitmek zorunda kaldığı dayısının çiftliğinde karga kovalarken bilgi ve eğitim peşinde koşmuş..
Hoca’dan eğitim alsın demişler, yetmemiş, eğitimli olduğu düşünülen başka kişilerden eğitim alsın denmiş, yetmemiş..
Mecburen Selanik’e taşınılmış şartlar zorlanarak. Mülkiye okuluna gitmiş, yetmemiş…
O yaşta kendi tercihini yaparak askeri okul sınavını vererek ordumuzun şerefli bir bireyi olma yönünde ilk adımı atmış..
Derslerde hep düşünerek hareket etmiş.. Hocalarına hep onların takdirini uyandıran sorular sormuş..
Harp Akademisi’nden sadece seçilmiş az sayıda kişinin ulaşabildiği bir başarıyla kurmay subay olarak mezun olmuş..
Suriye’de bulunan 7. Ordu’ya tayin olmuş.. Gerileme Dönemi’nde olan bir imparatorluğun ordusunu yakından tanımış..
Padişah’ın, yani tek kişinin ülkeyi yönetemediğinin sonuçlarını yaşıyor olmak onu Vatan ve Hürriyet Cemiyetini önce bulunduğu yerde, sonra da bir şubesini Selanik’te kurmaya itmiş…
Bu şube kendisinin Suriye’de olduğu süre içinde adını değiştirerek İttihat ve Terakki Selanik adını almış ve 1908 yılında 1. Meşrutiyet’in ilanında öncü rol üstlenmiş…
Trablusgarp’ı İtalyanlardan kurtarmak için oraya koşmuş ve Balkan Savaşı’nın çıkmasıyla İstanbul’a dönmüş. Kısa süre sonra Bolayır’da bulunan Mürettep Ordu’nun harekat başkanlığına getirilmiş…
1. Meşrutiyet’in ilanından sonra ülke yönetiminde söz sahibi olan İttihat ve Terakki ile “ordu ve siyaset birbirinden ayrılmalıdır” tezi yüzünden ters düşmüş… Sofya’ya askeri ataşe olarak yollanarak merkezden uzaklaştırılmış…
Çanakkale Savaşı çıkınca dilekçe vererek geri dönmüş ve önce 19. Tümen, sonra da Anafartalar Grubu Komutanı olarak Türk Tarihi’ne efsane olarak geçen olağanüstü bir başarıyla vatanını korumuş…
Ve:
Bu cephedeki başarı 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın dahil olduğu İttifak Devletleri’nin savaşı kazanmasına yetmedi. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndaki maddeleri çok tehlikeli bularak itirazını bildirdi. Bu itiraz dikkate alınmayınca “Ben düşman güçlerine ülkeyi teslim etmem, çıkarma yapanları vururum, bu nedenle bu görevden beni alın” dedi ve Yıldırım Orduları Komutanlığı’ndan ayrıldı..
19 Mayıs 1919 işte bu yaşamın geldiği yolun devamıdır…
Binyılların kahraman Türk kanıdır…