Nevra Ölçer / Anadolu ve Rumeli Medya
Şimdi..
Bir sokakta oturuyorsunuz. Yani eviniz var.
Diyelim ki, sokak kenarlarında da arabalar park etmiş..
Bir araba sokağa dalıyor..
Gelip park halinde duran bir araca çarpıyor, ya da bir dükkandan içeri giriyor..
Böyle haberleri sıklıkla okuyoruz..
Hatta otobüs durağına dalan araçlar da var..
Bu durumda ne yapılıyor?
İlk iş sürücüye alkol muayenesi yapılıyor..
Yani ya sürücü alkollü veya direksiyonda kalp krizi geçirmiş, ya da araçta bir bozukluk var, freni patlamış ya da balatası yanmış, v.s…
Bu durumun kanunla belirlenmiş cezaları var.. Ehliyete el konulması, aracın trafikten men edilmesi, suçun büyüklüğüne göre hapis cezasına kadar gidiyor bu iş..
Şimdiye kadar ülkemiz tarihinde, ya da dünya tarihinde böyle bir olayda evlerin kamulaştırılıp sokağın genişletilmesi durumuna rastlanmadı.. Ayrıca bu da, olabilecek kazalara karşı garanti oluşturmaz..
Gelelim şu Boğaz’daki gemi konusuna..
Kaza yapan sonucuna katlanır.. Bu işin hasar tespit durumu ve maddi cezası var.. Üstelik oldukça da yüksek..
İşin bir diğer yanı:
Bu gemi, ya da başka gemiler geçsin diye biz mi uğraşacağız, yoksa gemiler mi?
Mesela kaza yapan geminin bağlı olduğu şirketi yeterli önlem almadığı için Boğaz geçişinden men edersiniz, o da bir daha sorumsuz personel, ya da bakımsız gemi sahibi olma tercihinin kendisini nasıl bir duruma getirdiği gerçeği ile yüzleşir..
Ama çok net olan bir şey var..
Gemi çarptı diye Kanal İstanbul yapılmaz, isterse her gün 50 gemi çarpsın.
Geçmeyi beceremiyorlarsa geçmesinler..
Bu bizim değil, geçmek isteyenlerin problemi..
Ama her durumda, ne kanalı ya da caddesi yaparsanız yapın, orada kaza olmayacağı garantisini veremezsiniz..