Bülent Esinoğlu / Ulusalkanal
NATO Savunma Bakanları toplantısında, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya’ya yerleştirilecek, 4000 asker ve savaş teçhizatlarıyla ilgili toplantılar sürüyor.
Bu toplantılar, Amerika’nın yeni planlarının uygulamasını, NATO üyesi diğer ülkelere bildirme içeriklidir. Bu kez Rusya’ya karşı sürdürülen savaş baskısının detaylarının görüşüldüğü bir toplantı olduğu anlaşılmaktadır.
Savunma Bakanı Fikri Işık toplantıdan gülerek çıktı ama pek gülünecek şeylerin konuşulduğunu sanmıyorum.
Konuşulanların başında Türkiye olduğunu sanıyorum. Çünkü Türkiye, şu sıralar, NATO’ya en ters konumlanan bir ülke durumundadır. Sanki NATO, Rusya’dan önce Türkiye’ye saldıracak gibi bir vaziyet alıyor.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Karadeniz’e çok uluslu bir gücün yerleştireceğini, bir önceki NATO toplantıdan sonra ifade etmişti. Sahibinin sesini işittiğimizi söyleyebiliriz.
Ulus devletleri şehir devletlere dönüştürmek emperyalizmin temel stratejisidir. Bu strateji, Amerika’nın başında nasıl bir yönetim olursa olsun değişmez. Amerikan yönetiminden bağımsız, yapısal bir durumdur.
Emperyalizmin gelişme ve gelişme için yönetme isteği, kişilere ve siyasetlere bağlı değildir. Yapılanma sorunudur.
Ülke olarak biz, 1952’den beri, emperyalist ülkeler ile birlikte olarak bu günlere geldik.
Uzağımızda, ya da yakınımızda NATO’nun ulus devletlere saldırısına ya sessiz kaldık, ya da asker göndererek, NATO/ABD’nin yanında yer aldık.
İfade ettiğim tarihi gerçeği, daha somutlamak için, 1950 yılından bu yana, NATO/ABD’nin parçaladığı, ya da rejimlerini değiştirdiği, ulus devletleri sıralamak isterim.
1950 Kore, 1954 Guatemala, 1958 Endonezya, 1959 Küba, 1961 Vietnam, 1965 Laos, 1969 Kamboçya, 1980 İran, 1981 El Salvador, 1983 Granada, 1986 Lybien, 1989 Panama, 1991 Irak, 1995
Bosna, 1998 Sudan, 1999 Sırbistan, 2001 Afganistan, 2004 Haiti, 2014 Suriye, 2018 ????
Bu ülkeleri ve tarihleri sıralamamdaki ısrarım, çok yakında ülkemize sıranın gelebileceğini(hatta geldi bile) sakın göz ardı etmeyin anlamındadır.
Amerika’nın bölgemizde, hala demokrasi ve petrol çıkarları için var olduğunu sanmak gaflettir.
Petrol işin çerezidir. Ulus devletleri yeniden yapılandırmak, emperyalizmin yeni çıkarlarına uygun hale getirmek, esas olandır.
Umarım, emperyalizm sözcüğünü kullanıyor olmam, bazılarını artık rahatsız etmiyordur.
Tekrar NATO toplantılarına dönersek, bundan böyle NATO toplantıları, Rusya’yı baskı altında tutmanın ötesinde, Türkiye’yi baskı altında tutmaktır. Sen nasıl olur da, Rusya ile istihbarat antlaşması yaparsın, sen nasıl olur da, Suriye’de Rusya ile beraber olursun…
Türkiye, kendisine sıranın geldiğini görünce, NATO ittifakının da, bir anlamının kalmadığını görmesi gerekir.
NATO/ABD içinde kalarak, Türkiye’yi savunmanın imkânı kalmamıştır. NATO, zaten bir savunma değil, saldırı örgütüdür.
NATO toplantıları ve savaş hazırlıkları, bir taraftan Rusya’yı tehdit ederken, öte yandan da, Türkiye’ye diyor ki; benimle birlik olmazsan seni de vururum.
Amerikan tehdidi; Irak işgali sırasında, televizyonlarda seyrettiğimiz, bombaların izli mermilerin resimlerinden artık oluşmuyor.
Saldırı beklediğimiz yerden, savunma silahları gelmeyeceğine göre, bizi silahsız bırakan NATO toplantılarını bir yana bırakıp, Türk ordusunu acilen modern silahlarla donatmak gerekir.
ABD saldırısı, o kadar yakınımıza geldi ki, bu saldırıyı diplomatik çabalarla bertaraf edemeyeceğimiz boyuttadır.
Amerika ve Avrupa’nın bölgemizde bir Kürdistan kurma iradesi, yukarıda izah ettiğim nedenlerden ötürü, o derece yukarıdadır ki, bizim de buna karşı bir irade koymamız o kadar gereklidir.