CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, anayasa değişiklik teklifiyle ilgili Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gitmeyeceklerini açıklayarak, “Halkın iradesiyle korunamayan bir egemenliğin başka hiçbir güçle korunması mümkün değildir. Sandıkta kararın verileceği 16 Nisan’a kadar önümüzdeki 60 günü milletin hakemliğine emanet edeceğiz. Söz konusu olan milletin egemenliğiyse bu konuda asıl yüce divan, halkın ve milletin divanıdır. İşte bunun için Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyeceğiz, başvurmayacağız. Biz, CHP olarak bu milletin ferasetine güveniyorum. Son söz, milletin divanıdır” dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’de gerçekleştirilen grup toplantısında konuştu.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, 20 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) ile 12 Eylül dönemini kıyaslayarak, şunları söyledi: “20 Temmuz’da bir başka darbe oldu. OHAL ilan edildi. Binlerce insan hapislere tıkıldı. 1 milyondan fazla aile mağdur edildi. Kenan Evren’in bile yapamadığını, bunlar yapıyor. Bir aileyi tümüyle aç bırakmak kimin görevidir? Kim yapabilir, hangi insan yapabilir? 12 Eylül döneminde 120 akademisyen ihraç edildi. Bu dönemde, 20 Temmuz darbesinden sonraki dönemde, ihraç edilen, kapının önünü konulan akademisyen sayısı 4 bin 811. İnsanda biraz vicdan, ahlak olur”
“KENDİSİ GİBİ DÜŞÜNMÜYORSA ‘KOYUN KAPININ ÖNÜNE’ OLMAZ”
Yayımlanan son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen akademisyenleri hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Siyasi Partiler Yasası’na göre, bir üniversite hocası arzu ettiği siyasi partinin üyesi olabilir. Niçin? Siyasette kalite yüksek olsun diye akademisyenler, beğendikleri siyasi partilerde ya görev üstlenirler veya düşünsel olarak hizmet verirler. Siz kalkıyorsunuz, düşüncesini beğenmediğiniz üniversite hocalarını bir KHK ile kapının önüne koyuyorsunuz. Bizim inancımızda da bizim ahlakımızda da bilim insanına saygı vardır. Hangi gerekçeyle kalkıyorsunuz da bu üniversite hocalarını kapının önüne koyuyorsunuz? Bunlar hani diyorlar ya Osmanlı, Osmanlı, Osmanlı. Osmanlı’yı da bilmiyorlar. Alime, bilim insanına verilen değeri de bunlar bilmiyor. Kendisi gibi düşünüyorsa el üstünde, kendisi gibi düşünmüyorsa ‘Koyun kapının önüne’ olmaz” dedi.
“ZALİMLİKTE REKOR KIRDILAR”
Gazetecilerin tutuklanmasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, “12 Eylül döneminde tutuklanan gazeteci sayısı 31. 20 Temmuz darbesinden sonra tutuklanan gazeteci sayısı 150’yi aştı. Zalimlikte bir rekor kırdılar. 15 günlük çocuğu annesinden ayırdılar. İnsanda vicdan olur. 15 günlük bir çocuğu annesinden nasıl ayırırsın? Günlerce anne sütünü ememedi bu çocuk. Biz itiraz ettik de anneyle çocuğunu buluşturdular. Vatandaşın derdine bakın, bunların derdine bakın” açıklamasında bulundu.
“‘HAYIR’ DEDİĞİNİZ ANDAN İTİBAREN TÜRKİYE, DERİN BİR NEFES ALACAK”
Anayasa değişikliği için yürüttükleri ‘Hayır’ kampanyasıyla ilgili hükümetten gelen eleştirilere tepki gösteren CHP lideri Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Şimdi kalkmış, diyorlar ki ‘Kim hayır, derse bunlar terörist sayılır’. Akla bakın akla. En güzel cevabı bir şehit annesi veriyor. Diyor ki ‘Ben hayır, diyorum. Ben şehit anasıyım. Ne yapacaksın bana? Sen benimle tabuta mı sarıldın? Benim oğlum nişanlıydı, düğünü olacaktı. Sen beni ne hakla tehdit edersin. Ben de seni tehdit ediyorum. Hakkım haram olsun’ diyor şehit annesi. Onlar ‘Hayır’ diyenleri terörist, 15 Temmuz yanlısı olarak gösteriyorlar. Biz ne diyoruz? İster ‘Hayır’ de ister ‘Evet’ de, bu vatandaşların tamamının benim başımın üstünde yeri var, diyoruz. Aramızdaki fark, siyahla beyaz kadardır. ‘Hayır’ dediğiniz andan itibaren bu Türkiye, derin ve güzel bir nefes alacak”
“GELİN, MEDENİ İNSANLAR GİBİ OTURUP, KONUŞALIM”
Başbakan Binali Yıldırım ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye bir televizyon kanalının canlı yayınına beraber katılmak için çağrıda bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Sayın Binali Yıldırım’a, Sayın Devlet Bahçeli’ye çağrı yapıyorum. Buyurun arkadaşlar, gelin. Sizin istediğiniz televizyon kanalı olsun, sizin istediğiniz gazeteciler olsun. Gelin, oturalım, birlikte konuşalım. Söz veriyorum. Bana 15 dakika versinler, onlara yarım saat versinler adam başı. Ben buna da razıyım. Niçin bunları söylüyorum? Çünkü söylediğimin doğru ve haklı olduğunu biliyorum. Onlar da doğru olmadığını, yanlış olduğunu biliyorlar. Onlar sorsunlar, vallahi soru da sormayacağım. Yeter ki medeni insanlar gibi oturup, konuşalım. Diyecekler ki ‘Ne gerek var?’. Çok gereği var. Vatandaş değişikliklerin ne getirip, ne götürdüğünü tam bilmiyor. Vatandaşın bilme hakkı var” diye konuştu.
“A PARTİSİ, B PARTİSİ OLAYI DEĞİL; DEMOKRASİ OLAYI”
Anayasa değişikliği referandumunun bir parti olayı değil, memleket meselesi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Nisan’ın 16’sında yapılacak referandum, bir parti seçimi değil; bir demokrasi seçimi. Demokrasiden yana mı tavır takınacağız, otoriter yönetimden yana mı tavır takınacağız? Bütün vatandaşlarımdan istirham ediyorum. Sandığa giderken, düşünün. Aklımız var. Oturalım, konuşalım. Dostunuzla, arkadaşınızla konuşun. Başka düşüncesi olan arkadaşlarla konuşun ama her şeyden önce kendi vicdanımızda bir tartalım. Çünkü sorun, bir partinin, bir kişinin sorunu değil. Sorun Türkiye sorunu, evlatlarımızın sorunu, vatan sorunu, demokrasi sorunu. A partisi, B partisi olayı değil. Sağ, sol olayı değil. Bu bir demokrasi olayı. Demokrasi hepimiz için olmalı” dedi.
“SON SÖZ MİLLETİN DİVANIDIR, YÜCE DİVAN DEĞİL”
Anayasa değişiklik teklifiyle ilgili Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gitmeyeceklerini duyuran CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Anayasa Mahkemesi’ne gitme hakkımız vardır ama konu hukuk konusu değil. Halkın egemenliğini koruyacak olan yine halkın öz iradesi ve gücüdür. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Halkın iradesiyle korunamayan bir egemenliğin başka hiçbir güçle korunması mümkün değildir. Bu nedenle sandıkta kararın verileceği 16 Nisan’a kadar önümüzdeki 60 günü milletin hakemliğine emanet edeceğiz. Söz konusu olan milletin egemenliğiyse bu konuda asıl yüce divan, halkın ve milletin divanıdır. İşte bunun için Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyeceğiz, başvurmayacağız. Biz, CHP olarak bu milletin ferasetine güveniyorum. Bu milletin engin sağduyusuna güveniyoruz. Bu milletin vatanına ve bayrağına bağlılığına güveniyoruz. Bu milletin demokrasiye, TBMM’ye yani kendi iradesine sahip çıkacağına güveniyoruz. Son söz, milletin divanıdır. Yüce divan değil, milletin divanıdır”
cumhuriyet