MHP Genel Başkan adayı Meral Akşener’in İzmir Gündoğdu Meydanı’ndaki “hayır” mitingi tarihi bir kalabalığa ev sahipliği yapıyor. Etkinlikten saatler önce alana akın eden on binlerce vatandaş, Türk bayrakları, Atatürk ve Türkeş posterleri açtı.
Sık sık “Mustafa Kemal’in, Alparslan Türkeş’in askerleriyiz” sloganlarının atıldığı miting alanında, İzmir Marşı defalarca hep bir ağızdan söylendi.
MHP İzmir eski İl Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Meral Akşener kürsüye çıkmadan önce ön konuşma yaptı.
İşte Dervişoğlu’nun konuşması:
İzmir’in meydanında Mustafa Kemal’in kanları vardır. Ne siyasi bir konuşma yapacağım ne referandumu anlatacağım; ben İzmir sevdamı anlatacağım. Hasan Tahsin’in direnişi başlattığı yerin adıdır İzmir. Şahlanışın adıdır İzmir. Ben bu İzmir’in ruhuna kurban olayım. Ben bu İzmir’in taşına, bayrağına kurban olayım. Ben bu İzmir’in Mustafa Kemal aşkına kurban olayım.
Şimdi hayırlı bir iş için İzmir’de bulunan bir misafirimiz var. Sayın Meral Akşener birazdan sizlere hitap edecek. Bu meydanı doldurarak ne denli misafirperver olduğunuzu gösterdiniz. Siyaset tıkanmış gibi gözüküyor. Siyasetin yeni yüzlere, gülen yüzlere, kutuplaşmaları kaldıracak bir lidere ihtiyaç var. Batı’ya açılmış kol, Doğu’ya uzanan bir kola ihtiyaç var. Değişimin ana gücü Meral Akşener’i İzmirlilere hitap etmek üzere kürsüye davet ediyorum.
Meral Akşener’in konuşmasından çarpıcı kısımlar:
MİLLET YORULDU, MİLLET BIKTI
Bugün buraya 16 Nisan’da yapılacak referandumla ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya geldik. Biz bu ülkenin yorulduğunu görüyoruz. Kardeşlik hukukunun yerle bir edildiğini görüyoruz. Kadının erkeğe, erkeğin kadına, çocuğun ana babaya düşman edildiği bir dönemden geçiyoruz. Millet yoruldu, millet bıktı. Dolayısıyla seviyeli bir dile, Cumhuriyet değerlerine sahip bir dile, saygılı bir dile ihtiyaç var. Onun için kötü söz söylemeyeceğiz. Kötü söz sahibine aittir. Biz sadece 16 Nisan’da sandıklara gideceğiz ve ‘hayır’ diyeceğiz.
DİKTATÖRLÜK ANAYASASI
10 Ekim günü Başkanlık sistemi meselesi günümüze geldi. Bu Başkanlık sistemi bildiğimiz gibi değil. Bu Başkanlık sistemi bir siyasi partinin genel başkanının seçileceği ve o kişinin milletvekillerini tayin edeceği, İl Başkanlarını tayin edeceği, Bakanları atayacağı, arkasından bütün rektörleri atayacağı, Anayasa mahkemesi üyelerini atayacağı ve savaş yetkisinin verildiği, eyalet kurma yetkisinin verildiği Meclis’i seçime götürebileceği, velhasıl kelam kararname çıkarabileceği, bütçe çıkarabileceği, yani sizin vergilerinizle bir bütçe hazırlayabileceği ve sabah kalktığında 3 buçuk milyon Suriyeliye bir anda vatandaş verebileceği, canı sıkıldığında kadınların ‘hadi bakalım işten çıkıyorsunuz, eve gideceksiniz’ diye bir kararname çıkarabileceği yetkilerin verildiği bir diktatörlük Anayasası’dır.
Kadınlarla ilgili kısmı niye söylüyorum? Çünkü bu arkadaşların kadın anlayışı şöyle. Hatırlayın bir yönetici dedi ki, ‘başı açık kadın, perdesiz eve benzer. Ya satılıktır ya kiralık’ dedi. Bütün bunlara susanlara 16 Nisan’da en güzel cevabı siz vereceksiniz.
BEKA SORUNU NEDİR KİMSE BİLMİYOR
Bahçeli’nin Başkanlık sistemi istemesinde gerekçe şuydu; Erdoğan’ı Anayasa’ya uyduramıyorsak, işlediği suçları kanuna uyduralım. Yani suç işlemesine mani olamıyorsak kanunu ona uyduralım. Birinci gerekçe buydu. Nitekim Bekir Bozdağ da bunu kabul etti.
Sonra aradan zaman geçti. Birdenbire bir ‘beka sorunu’muz olduğu ortaya çıktı. Bu beka sorununun ne olduğuna dair herhangi bir gerekçe duymadık. Bir beka sorunu var ama o beka sorunu nedir kimse bilmiyor. Sonradan anlaşıldı ki meğerse koltuğun bekasının sorunuymuş.
Sonra kampanyalar başladı. Ben Bursa’da başladım. 2016 Nisan’ından sonraki gibi korkular başladı bu sefer. Miting, toplantı yapacak yer bulamadık, her yerde engelleme girişiminde bulundular.
Niğde’de Nevruz bahane edilerek programımı iptal ettiler. Ama Diyarbakır’da nevruz kutlaması yapıldı, PKK paçavraları asıldı. Biz de gittik cesur Niğdelilerle toplantımızı yaptık.
Tüm toplantılarımız basıldı. Buradan net bir şekilde söylüyorum; bunlar beni yıldıramaz, bunlar sizi yıldıramaz, bunlar bizi korkutamaz. Çünkü biz cesur insanlarız. Sonra ‘evet’ kampanyası yürütenler konuşmaya başladı. Dakika 1, gol 1. Başbakan hepimizi terörist ilan etti.
BİZİM ARAMIZDA TERÖRİST YOK
Soruyorum size; aranızda PKK’lılarla aynı masaya oturan var mı? Devlet Oslo’da iki paralık edilirken o bürokratları oraya gönderen var mı? Habur’da teröristler davulla zurnayla karşılanırken, içinden Atatürk posterleri ve Türk bayrağı teröristler rahatsız olmasın diye çıkarılırken orada olan var mı? Barzani geldi. Barzani’nin bölgesel yönetiminin paçavrasını hem Ankara’da hem İstanbul’da göndere çekti. Ve biz Türkiye olarak Barzani’nin bölgesel yönetimini tanımış oldu. Bunun sebebine baktığımızda ‘evet’ çalışması olduğunu gördük ve Kerkük’ü verdik. Bunu yapanlar arasında burada olan biri var mı? Yok. Bizim aramızda terörist yok duyun Başbakan. Siz önce kendi çevrenize bakın.
EKONOMİ BAKANI REZA ZARRAB, MİLLİ SAVUNMA BAKANI ADİL ÖKSÜZ OLACAKTI
2010 yılında böyle bir referandum süreci geçti. O ‘dönemin yetmez ama evet’çileri vardı. Pensilvanya’daki FETÖ terör örgütü lideri ‘ölülerinizi bile alın gelin’ dedi. Ve o gün referandum geçti. O gün referandum maddelerinin içine bugünkü 18 madde konmuş olsaydı ve bu Anayasa geçmiş olsaydı, sayın Cumhurbaşkanı da Partili Cumhurbaşkanı olarak seçilseydi, Bakanlar Kurulu’nu atasaydı, Maliye Bakanı Reza Zarrab olurdu. Adalet Bakanı Zekeriya Öz olurdu, Milli Savunma Bakanı Adil Öksüz olurdu. Diyanet’ten Sorumlu Bakan Egemen Bağış olurdu. Böyle bir kabine ile karşılaşmamız hiç de sürpriz olmazdı. Sonra aradan zaman geçecekti ve netice itibariyle bu arkadaşlar birbirlerini aldatmış olacaktı ve sonuç itibariyle tüm güç iki dudağının arasında olan tek bir kişi aldatılmış olacaktı ve tüm Türkiye aldatılmış olacaktı.
12 Mart’ı hatırlayanlarınız vardır. Türkiye’nin en önemli profesörlerini getirdiler ve hükümet kurdular. Ne oldu? Bütün Bakanlar birbirlerine düştü, sonuç kocaman bir sıfır. Bunların tamamı denendi, başarısız oldu ve geride bırakıldı.
TUNCELİ RUHU, 12 EYLÜL RUHU İŞ YAPMAYINCA ALMANYA VE HOLLANDA’YA SARILDILAR
Bir bakıyoruz 1937’deki Tunceli ruhu çağrılıyor. Bir bakıyoruz 12 Eylül ruhu çağrılıyor. Bazen tek parti döneminin ruhu çağrılıyor. Bazen 28 Şubat ruhu çağrılıyor. Sonra baktılar ki vatandaş ruh çağırma seansından etkinlenmiyor, şimdi öcü davet ediyorlar öcü. Şimdi yeni öcülerimiz Almanya, Hollanda, İsveç, İsviçre, en son Bulgaristan. Ama bilmiyorlar ki en büyük öcü bu arkadaşların dilidir dili. Bu kadar insana terörist diyen dildir öcü. Eğer biz aramızdaki sevgiyi yok edersek asıl öcü gelir, asıl düşman gelir. Eğer biz aramızdaki gençlerin umudunu yok edersek tükeniriz. O zaman öcü gelir, düşman gelir. Eğer biz hukuku yok edersek, hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırırsak adalet ortadan kalkar. Ve adaletin olmadığı yerde haksızlıklar olur.
TÜRKİYE’NİN PATİNAJ YAPMASININ ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN ‘HAYIR’ DİYECEĞİZ
Bugüne kadar borçsuz kredisiz oğlunuzu kızınızı evlendirdiniz mi? Kredisiz ev, araba alabildiniz mi? Hayır. Bunun adı kardeşlik hukukunun kaybolmasıdır. Biz bunun için geldik. Biz Türkiye’nin patinaj yapmasının önüne geçmek için, Türkiye’nin ileri taşınmasını sağlamak için ‘hayır’ demeye geldik.
Biz İzmirlilerle birlikte beraber, bugün burada öyle bir irade ortaya koyuyoruz ki, bugün burayı gören herkes 16 Nisan’da hangi sonuçla karşılacağını anlamış bulunuyor. Allah’ın izniyle ‘hayır, hayır, hayır’ diyeceğiz.
ŞEHİTLERİN HESABINI SORMAZSAK NAMERDİZ!
Biz şimdi pekçok hakaret, pekçok iftira ile karşılaştık. Bir kadın olarak namusum, iffetim ayaklar altına alındı. Ey aziz İzmirli! Sizi şahit tutuyorum. Şahsımla ilgili, arkadaşlarımla ilgili ne söylenmiş olursa olsun söz veriyorum bunu kapatıp geçeceğiz. Ama teröristlerin, hendek kazmaların, şehitlerimizin sorgulamasını hesabını sormazsak ise namerdiz!
SATTIĞINIZ MİLLİ VARLIKLAR BABANIZIN MALI MIYDI?
Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki; bunların dikili ağacı yok. Bizim Hollanda’da oğullarımızın şirketleri yok. Buradaki insanların dikili ağacı yok, olanlarınki de helal. Ama bu ülkedeki milli varlıklar satılırken, siz bunları babanızdan miras mı aldınız? Onlar bu ülkenin dikili ağacıydı. Gençlere iş mi açtınız, gençlerin umudunu mu yeşerttiniz? Hayır. Köprü yaptınız, metro yaptınız. Yaptığınız köprüleri Alman yaptı, Çinli yaptı. Geçenlerden de fahiş ücretler aldınız.
İddiaya varım, her türlü iddiaya varım. 16 Nisan bittikten sonra araya aracılar konulup Hollanda ve Almanya’dan özür dilenecek. Yazıktır, günahtır bu ülkeyi rezil kepaze etmeye hakkınız yok. Onun için ‘hayır’ diyeceğiz!
HALA KERKÜK’TE CUMA NAMAZI KILMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
‘Evet’ seçmenine, ‘evet’ oyunu tercih etsinler diye El Bab’tan, Menbiç’ten, Rakka’dan, Afrin’den ses duyuyor musunuz? Duyamazsınız. Almanya ve Hollanda gürültüsünün arkasında Suriye’den kaçmanın, saklanmanın gerekçesi de var aslında. Bize düşen, şehitlerimize ağlamak, şehitlerimize yanmak. İşte onun için, bunların hesabını sormak için 16 Nisan’da ‘hayır’ vereceğiz!
Ve Kerkük… Barzani geldi gitti, Kerkük’te Türkçe yasaklandı. Sadece evlerde konuşabilecek. Kerkük Türk’tür, Türk kalacaktır. Ama ben sayın Bahçeli’ye seslenmek isterim. ‘Ya Barzani ya ben’ demiştiniz. Binali Bey dedi ki ‘tercihimiz Barzani’. Sizin ne dediğinizi duyamadık, duymak istiyoruz. Kerkük elden gitti. Kerkük’te bayram namazı kılacaktınız. Barzani’ye peşkeş çekilmiş Kerkük’te Cuma namazı kılmayı düşünür müsünüz?
BUGÜN BURADA FIRAT ÇAKIROĞLU’NUN RUHUNU GÖRDÜM
Bugün burada Fırat Çakıroğlu evladımın ruhunu gördüm. Allah sizden razı olsun. Şehit polis Fethi Sekin kardeşimin ruhunu gördüm. Allah sizden razı olsun. Hepimizin anası Zübeyde hanımın oğlunun, yetim Mustafa’nın ruhunu gördüm. Hepinizden Allah razı olsun.
Birileri diyor ki 94 yıllık parantez kapanacak. Vallahi de bu parantez kapanmayacak. İzmir’de bu ruhu gördüm.
Vatanımız sağ olsun. İlelebet var olsun. Milletime yar olsun. Yılmayacağız! Yıkılmayacağız! Başaracağız! Başaracağız! Başaracağız!
Allah’a emanet olun.
yeniçağ