Bülent Esinoğlu / Ulusalkanal
Murat Bardakçı, “Abdülhamit zamanında kaybedilen toprakların tutarı, bu günkü, Türkiye topraklarının iki katından fazla” deyince Osmanlıcılar hiddetlendi.
Ne yapacaktık sizin için tarihi değiştirip de, 33 yıl Osmanlı iktidarında İttihatçılar mı oturdu diyecektik.
Uzatmayalım. NATO’ya giriş ve Amerikancılığı kendimize rehber edindiğimiz günden beri silah sanayisinden uzak durduk.
Mustafa Kemal’in temelini attığı ve silah sanayinin başlangıcı olan Kırıkkale’de, 22 bin işçi çalışırdı. Şimdilerde, silah sanayinde bin işçi bile çalışmıyor.
Madem Abdülhamit’ten başladık devam edelim. Abdülhamit Almanya’ya 496 sahra topu ve Mekke Demir yolu için çelik siparişinde bulunmuştu. Almanya, metalürji sanayisini bu sayede kurmuştu.
33 yıl tahtta oturan Abdülhamit, sanayiye bir gram yatırım yapmadığı için ordunun savaşma gücü kalmamıştı.
Avrupa Osmanlıyı parçalama planları yapmaya başlayınca, silah olmadığının farkına varılmış ve Avrupa’ya silah siparişleri verilemeye başlanmıştı.
Tıpkı bu günkü gibi, NATO sözde bizi koruduğu için sırt üstü yattık. Hava savunma sistemlerini oluşturmadık. Gerçi NATO’dan, hava savunma silahları alsaydık hiçbir işe yaramazdı. Çünkü Avrupa ve Amerika’dan gelen saldırılarda bu silahlar bir işe yaramaz.
Amerika’nın Irak saldırısında, Saddam’ın Fransa’dan aldığı hava savunma sistemleri, Amerikan uçaklarına karşı bir işe yaramamıştı. Zaten Irak’a ait Amerikan malı uçakların da hiçbir işe yaramadığı gibi…
Bizde de, buna benzer durumlar hala var. Ben Amerikan uçağından başka uçağa binmem diyen Hava Kuvvetleri Komutanlarıyla bu günlere geldik.
Mesele sadece siyasi değil, aşağılık duygusunun aydınımızda ve subayımızdaki yansımasıdır.
Gericiliğin iki temel kaynağı vardır; birisi siyasetten gelen gericilik, ikincisi kendine, ülkesine ve ülke insanına olan güvensizlikten gelen gericiliktir.
Siyasetçi, yerli üretim yerine ithalatı kendi ithalatçı bileşeni için ister. Buna, teknolojik gerekçeyi de, Amerikan hayranı komutan sağlarsa, yerli üretimin önü açılamaz.
Her neyse, tarih bir yerde dursun, geldik gene savaşlı günlere…
Hava savunma sistemleri gerekiyor. Saldırı gene Amerika ve Avrupa’dan geleceği için Amerika’dan veya Fransa’dan savunma silahları almak demek; Saddam’ın durumuna düşmek demektir.
Rusya’dan alacağımız savunma silahlarını da, Rusya’ya karşı kullanamayacağız demektir.
Yerli savunma silahları yapacak alt yapı henüz yok. Günü kurtarmak için s-400 alacağız.
“Biz nasılsa yapamayız. En kalitelisi de, Amerikan malıdır. Amerika’dan alalım” dönemi sona ermiştir. Acil ihtiyaç da olsa bu günden sonra, yola, AVM değil de, güvenliğimiz için savaş sanayisine yatırmalıyız. Eğer elimizde yatıracak paramız kaldıysa.
Güvenlik; ürettiğimiz ürünün güvenliğidir. Güvenlik sadece insanın güvenliği değildir. O insanın ürettiği ürünün de yağmalanmamasının güvenliğidir.
Turizmi düşünün güvenlik olmasa turizm olur mu?