Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, LYS sonuçlarını “Sınav Sonuçları Eğitimdeki Çölleşmenin Boyutlarını Göstermiştir!” başlıklı açıklamasıyla değerlendirdi.
“Gerek ÖSYM gerekse MEB tarafından yayınlanan sınav sonuçlarına dair sayısal bilgiler güçlü analizler yapabilmeyi zorlaştırsa da eğitim sisteminin içerisinde bulunduğu tabloyu genel hatlarıyla gözler önüne serdi” diyen Eğitim Sen, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Lisans Yerleştirme Sınavı(LYS) sonuçları değerlendirildiğinde; lise son sınıfta sınava başvuran 960 bin 410 adayın neredeyse üçte birinin, yani 334 bin 834 gencimizin lisans, önlisans ve açıköğretim programlarına yerleştiği görülmektedir. Yine aynı şekilde önceki yıllarda herhangi bir programa yerleşmemiş 632 bin 722 adaydan ise 313 bin 962 kişinin bu programlara yerleşmeye hak kazandığı ifade edilmektedir.
Bu verilerin bizlere söylediği şudur: Bir programa yerleşmek isteyen adayların yarısından daha azının lisans, önlisans ya da açıköğretim programlarından birine yerleşebildiğidir.
Bu durumu ÖSYM tarafından ifade edilen lise ve meslek liselerindeki tercih yapma hakkı olan 1 milyon 846 bin 880 adayın neredeyse yarısının 994 bin 766’sının tercihte bulunduğu bilgisiyle birlikte yorumladığımızda, adayların tercih etmekten kaçındığı üniversiteler ve bölümler bulunduğu görülmektedir.
Kaldı ki hükümet, “Her ile bir üniversite” projesiyle üniversitelerin sayısını artırırken artık boş kontenjan kalmayacağını, her adayın bir üniversiteye yerleşeceğini hedeflemişti. Ancak rakamların bizlere gösterdiği, gerçeğin hiç de arzulandığı gibi olmadığıdır. Adaylar halen üniversiteler arasındaki nitelik farkını gözetmekte, hükümetin beklentilerinin aksine üniversite ve programlar arasında farklı beklentilerle tercih yaptığıdır.
Bu durum boş kalan kontenjanlarla da açığa çıkmaktadır. Devlet üniversitelerinde lisans programlarında 26 bin 967 kontenjan boş kalırken, ön lisans programlarında 346 bin 068 kontenjanın 127 bin 682’si tercih edilmemiştir. Yani mesleki eğitimdeki dönüşüme, özel okulların sayısını artırmaya ciddi kaynaklar aktaran hükümetin eğitim programı, önlisans düzeyinde çökmüştür.
Liseler düzeyinde LYS sonuçları değerlendirildiğinde ise hükümetin eğitim politikasının sonuçları daha açık karşımıza çıkmaktadır. 4+4+4 düzenlemesi sonrasında eğitimi sistemini alt üst eden, okulları dönüştüren, öğretmenlerin emeğine ve haklarına göz dikerek üzerlerindeki baskıyı daha fazla artıran AKP, siyasi çıkar hesaplarına, dindar ve kindar nesiller yaratma arzusuna çocuklarımızın geleceğini kurban etmiştir.
Çünkü, İmam Hatip Liseleri başta olmak üzere hükümetin üzerine titrediği meslek liselerindeki yerleşme oranları oldukça düşüktür. Aynı şekilde sınav sistemi kalkmadığı için kapatılan dershaneler yerine sınava hazırlığı ön planda tutan özel liselerin tercih edilmesi de liselerdeki yerleşme oranlarının düşmesine, özel liselerdeki yerleşme oranlarının ise artmasına neden olmuştur.
Dolayısıyla parası olan aileler çocuklarını sınav sistemine uygun biçimde yönlendirebilirken, yoksul ve emekçi ailelerin çocukları AKP’nin ideolojik çıkarlarıyla bezenen, bilimden ziyade dinsel referansların rehber alındığı okullara mahkum edilmektedir.
Nitekim eğitimdeki nitelik kaybı, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılı temel eğitimden orta öğretim kurumlarına geçiş kapsamında yapılan TEOG sonuçlarında da görülebilmektedir. MEB, tercih yapan öğrencilerin % 91,73’ünün tercihlerinden birine yerleşmesiyle övünürken, 84 bin 336 adayın açık liseye kayıt yaptıracağı gerçeğiyle yüzleşmekten kaçınmaktadır. MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in TEOG sonrasında anadolu liselerinde yaklaşık 28 bin, meslek ve imam hatip liselerinde ise toplam 200 bine yakın boş kontenjan olduğunu açıklaması, bununla birlikte tercih yapmayan 173 bin öğrencinin de özel okullara gideceği ön kabulüyle hareket ettiğimizde AKP’nin çocuklarımıza sunduğu eğitim politikasının gerçek yüzü ortaya çıkmaktadır.
AKP, İmam Hatip Liseleri’nin sayısını öylesine artırmıştır ki kontenjanları dahi dolduramamaktadır. Doldursa da bu öğrencilerin LYS’de yerleşme oranları ortadadır. Özel okullara aktarılan 6 bin TL’lik teşvikler, parası olan ailelerin çocuklarını bu okullara yönlendirmesi sonucunu doğurmakta, böylelikle kamusal eğitim tasfiye edilmektedir.
Açık liseye gitmek zorunda kalan 84 bin 336 çocuğumuzu bekleyen gerçek ise çocuk yaşta çalışmak ya da eve kapatılmak, evlendirilmek zorunda kalmaktır.
Sonuç olarak AKP’nin eğitim politikasının hedefleri gerçekleşmekte, bir taraftan kamusal eğitim tasfiye edilmekte, diğer tarafta ise eğitimi dinselleştirmek için her adım atılmaktadır. Ancak bu politikanın eğitimde nitelik kaybıyla birlikte, çocuklarımızın geleceğini de kararttığı ortadadır.
Eğitim Sen olarak, hükümeti bu politikadan vazgeçmeye çağırıyor, eğitim sistemi üzerindeki siyasi hesaplarını bir kenara bırakmasını istiyoruz. Çocuklarımızın geleceği ve eğitim emekçilerinin hakları için kamusal, parasız, bilimsel, laik, nitelikli, demokratik ve anadilinde eğitimin acilen örgütlenmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.”
birgün