Ünal Özmen / Birgün
Altıncı sınıf Türkçe ders kitabında kullanılan bir metnin yazarının Pensilvanya’da yaşıyor olması, geçen yıl 882 bin adet ders kitabının imha edilmesine yol açmıştı. Kitabından alıntı yapılan James Michener, metnin bir yerinde “Pensilvanya’daki evime dünyanın dört bucağından, her ırktan ve her renkten misafirlerim geliyor” diyordu. Fethullah Gülen’in tek devletten, tek milletten, tek dinden, tek mezhepten misafirlerini 1997’de ölen yazarın yaşamış olduğu şehirde karşılıyor olması bize epey bir pahalıya patlamıştı.
Milli Eğitim Bakanlığı, “FETÖ/PDY darbe girişimi ve diğer gelişmeler de dikkate alınarak” diye başladığı bir yazı ile 2 milyon 963 bin lira ödeyerek özel bir yayınevinden aldığı 882 bin adet kitabı öğrencilere dağıtmayarak, yayıncıdan Pensilvanya adının geçtiği paragrafı çıkartıp yeniden basmasını istedi. Yayıncı söyleneni yaptı; üç satırdan ibaret paragrafı çıkardığı kitabı aynı miktarda tekrar basarak Milli Eğitim Bakanlığına ikinci kez teslim ederek ikinci 2 milyon 963 bin Tl.yi nakden teslim aldı.
Rastlantıya bakın, bulduğu buz parçasında yaşama tutunmaya çalışan küresel ısınma mağduru ayının, boğulmak üzere olan insan evladının yardım yakarışına nanik yaptığı karikatür de altıncı sınıf Türkçe kitabında. Fakat kitap bu kez imha edilmeyecek, karikatürün yer aldığı sayfa yırtılıp öğrencilere öyle dağıtılacak! MEB’in tasarruf kültürünü kazandığını gösteren İyi bir gelişme!
Karikatür, ders kitaplarında her gün biri ortaya çıkan vukuatlardan en masum olanı. Karikatürlü sayfa yırtılacak ama çocuğu “günaydın” yerine “hayırlı sabahlar” demeye zorlayan test sorusu; evde sağladığınız cinsiyet eşitliğini, İslam dininin, erkeğin üstlendiği role karşılık kadının ona itaat etmesi buyruğu ile bozmaya çalışan anlatım ve benzerleri anlatımlar yerinde kalacak! Bana kalsa, MEB’in bu yıl 445 milyon Tl. (ayrıca 2 milyon Tl. poşet parası) ödeyerek öğrencilere dağıtmak üzere aldığı 189 milyon ders kitabının tümünü yırtıp Seka’ya göndermek gerek. Merak edip poşetini bile açmaya değmez.
Öğretim programı yapmak, okutulması gereken dersi ve süresini belirlemek eğitim bilimin ayrı uzmanlık dallarından biri. Eğitim materyali hazırlamak da öyle; bu işin, yayıncısından eğitim materyallerinin seçimini yapana dek her kademesi uzmanlık gerektirir. Türkiye’de bu uzmanlık alanının kimlerin elinde kaldığını “müfredattan evrimi çıkardınız mı” sorusunu eğitim bilim diliyle yanıtlayamayıp takım çantasındaki penseyle tornavidaya müracaat etmek zorunda kalan Talim ve Terbiye Kurulu başkanına bakarak anlayın. Öğretim programları, ders kitapları ve haftalık ders çizelgeleri bu adamın başında bulunduğu MEB’in eğitim bilim kurulundan çıkıyor!
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının beceremediği işi yurttaşlar yapıyor: TTKB tarafından incelenip bakan onayından çıkmış müfredatlarla ders kitaplarının pedagojik olmayan yönleri, laik ve bilimsel eğitime aykırı unsurları halk tarafından belirleniyor. Yazar hatasından sorumlu değil, inceleyen yazarın hatasını göremeyecek kadar kör, onay veren makam keza ikisinden beter… Yayıncısı, bürokratı, politikacısı birlik olmuş mali bedeli 447 milyon olan ayıplı malların faturasını, malın ayıbını ortaya çıkarana ödettiriyorlar! O halde sormak gerek, Talim Terbiye, Eğitim Bakanlığı niye var?
AKP iktidarından önce sınıfında okutacak ders kitabının seçimi öğretmenlerin göreviydi. Öğretmen, aynı derse ait onlarca ders kitabından nitelikli olanını seçerdi. Sistem, yayıncının rüşvet vererek onay aldığı kitapları bir nevi tüketici denetimine tabi tutardı. İslamcılar, iktidara gelir gelmez demokratik ve şeffaf olduğu için bu uygulamayı kaldırdı. Niye kaldırdı? Çünkü işin içine para girdi, çünkü 450 milyonu tek elden dağıtan şeffaflık istemez. Siz ders kitaplarının öğrencilere ücretsiz verilmesini Anayasa hükmü olan kamu hizmetinin yerine getirilmesi olduğunu mu sanıyorsunuz? Sanmayın!