Agah Oktay Güner / Yeniçağ
Sayın Bakan, Dar gelirliye ucuz et yedirmek istiyoruz başka bir hesabımız yok diyordu. Kasaplar Derneği, “Bu haksız rekabettir. ÖTV’yi kaldırın, eti kiloda 6 TL ucuzlatalım” karşılığını veriyordu. Bu gürültü içinde ithalat yapıldı.
AKP İktidarı, üretim sancısı olmayan bir siyasetin temsilcisidir. Ucuz parça et ithal ettiğiniz zaman yüzlerce soru havada cevap bekler haldedir. Siz parça eti ucuz diye ithal ediyorsunuz, yerli üretim ve üretici ne oluyor? Yerli üretimin girdi faktörlerini hiç düşünmüyorsunuz. AB bünyesinde üretimi teşvik eden pek çok açık ve gizli teşvik var. Hemen hepsinde temel kimya sanayi var. Bu sebeple ilaç fiyatları düşük, yem fiyatları da çok ucuzdur. Elektrik de aynı çizgidedir…
Ne yazık ki AKP iktidarının Tarım Sorunlarına toplu bakışı yok. Tıpkı dış politikada, sanayide ve enerjide olmadığı gibi.
Bu ufuksuzluk kâr hırsıyla birleşince ortaya inşaatçılık çıktı. Büyük şehir belediyeleri pek çok yerde köy arazilerine de girdiler. Yanlış inşaat politikaları, aynı yanlış sanayileşme politikaları ile verimli tarım arazileri yok edildi. AKP iktidarı; kendi kendine yeten, dışarıya tarım ürünü satan Türkiye’yi 164 ülkeden tarım ürünü ithal eder hale getirdi.
Yetişmiş kadroların devletten uzaklaştırılması sonucu tecrübesiz, bilgisiz kadrolar iktidarı yanlıştan yanlışa sürükledi. Sonuç tam bir felakettir, iflastır.
1980 öncesi üzüm, incir, zeytin, zeytinyağı, kayısı, fındık, yer fıstığı gibi ürünler için Ticaret Bakanlığı kontrolünde çok iyi hizmet veren bir kooperatif düzeni vardı. 1980’den itibaren Türkiye’de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ile topyekun tarım sektörü ve kooperatifçiliğin kademe kademe darbelendiğini görüyoruz. Türkiye’de tarım, sanayi dengesini koruyan iktisatçıların siyasette ağırlığı azalırken; AB ve ABD menfaati uğruna Türk tarımı öncelikle hayvancılık ve sonra ziraat kesiminde ağır yaralar aldı. Milli tütünümüze, şeker pancarına kotalar geldi. Bütün dünya mısır şurubundan kaçarken biz şeker pancarımızı adeta boğduk ve insanlarımızı mısır şurubundan yapılan şekere mahkum ettik.
Şeker pancarı ekimi Türk tarımında büyük bir aşamaydı. Makineli tarıma geçilmişti, pancarın küspesi hayvan yemi olarak değerlendiriliyordu. Şeker pancarı ekimi hayvancılığı da yem maliyetini düşürerek teşvik ediyordu. Şeker Fabrikalarının makinelerini kendimiz yapıyor ve sahip olduğumuz teknoloji ile fabrikalar kuruyorduk. Hepsini 1980 sonrasının siyaseti yok etti. Sonunda saman ithal eden ülke olduk…
Tarımda girdi fiyatları devamlı artmıştır. Üreticinin, çiftçinin masraflarını karşılamaktan aciz kalan satış fiyatları arasına sıkışan köylüler çoğu bankalara ipotekli arazilerini satarak çareyi köyden kopmakta buldu. Çünkü “para kazanamaz” hale gelmişlerdi. Sorumlular tarımda yaşanan bu sıkıntıları anlayacak idrake sahip değildi. Tek çare olarak ithalata sarıldılar. Bu köyü, çiftçiyi topyekun tarım hayatını yakan yanlışlara benzin dökmekti. Nitekim büyük ve küçük baş hayvancılığı öldüren canlı hayvan ve et ithalatı yerli üreticiliği temelinden yıktı. Hayvancılık ve çiftçilik özellikle 2001 krizinden sonra uygulanan yanlış politikalarla felakete götürülmüştür.
Türkiye’de ekonomiyi yeni bir zihniyetle ele almak elzem hale gelmiştir. Enflasyonu sadece talep yönüyle ele alan para değerindeki hareketlere göre düşünen ekonomi politikaları bitmiştir. Artık enflasyonun maliyet kaynaklı olduğunu görmeli buna göre tedbir almalıyız.
Devletin tarım sektöründe düzenleyici görevinden vazgeçmesi, güçlü firmalara tarım ürünlerinin fiyatını tayin ve tespit etme imkanını vermiştir. Üretici birliklerinin etkisiz hale getirilmesi, kooperatif düzeninin yok edilmesi, çiftçileri bu firmalara mahkum etmiştir. Bu uygulamanın sonucu çiftçi üretici olmaktan çıkmakta, toprağını satmak zorunda kalmaktadır. Bu durum devam ederse marketler dikey olarak tarım hayatını bütünüyle hakimiyetleri altına alacak ve uygulanan politikaların sonucu ekonomi onların kontrol ve hakimiyetine geçecektir.
Tarım hayatımızda, yapıdan kaynaklanan ciddi sorunlar vardır. Öncelikle bunları ele almalıyız. Üretim artışını sağlayacak, verim artışını gerçek kılacak tedbirleri bölge şartlarına göre desteklemek zorundayız. Tarımda gelişmiş ülkelerin yazdığı senaryolar hep aynıdır. Gelişmekte olan ülkelere biçtikleri roller bellidir. Biz artık kesimhaneye getirilmiş koyunların teslimiyetinden çıkmalıyız. Köylüyü üreticiyi merkeze alan ve onu ülke çapında destekleyen maddi ve manevi tedbirlere öncelik vermeliyiz.