Mehmet Bedri Gültekin / Ulusalkanal
Dünyanın bataklığı neresi?
Türkiye’nin son dönemde yüzünü komşularına dönmesi üzerine malum çevrelerden; “Ne oluyor? Avrupa’ya sırt çevirip Ortadoğu bataklığına mı dönüyoruz?” sesleri yükseliyor.
Şimdi tartışmanın zamanıdır. Gerçekte neresidir bataklık? “Ortadoğu” dedikleri Batı Asya mı? Asya’nın geri kalanı mı? Afrika mı yoksa bütün bu yerlere “bataklık” diyen ABD ve Avrupa mı?
Bütün olumsuzlukların kaynağı
Öncelikle şu gerçeği saptayalım. Gelişmekte olan dünyada bugün olumsuzluk etkeni olarak var olan her şey; etnik ve dinsel çatışmalar, Ortaçağ ilişkileri, rüşvet ve yolsuzluk vb, bütün bu melanetlerin arkasında Batı emperyalizmi vardır.
Gelişmekte olan Dünya, Türk Kurtuluş Savaşı ile başlayan süreç içinde bir yandan emperyalizmi kovdu, diğer yandan emperyalizm işbirlikçisi Ortaçağ güçlerini ve ilişkilerini önemli ölçüde tasfiye etti.
Bu mücadele başarı kazandığı ölçüde 20. Yüzyılın ikinci yarısında bütün dünya, tüm halklar açısından daha yaşanılır bir hale geldi.
Ama 1980’lerle birlikte emperyalizm inisiyatifi yeniden ele geçirdi. Gerici ve bölücü hareketleri örgütledi, her bakımdan destekledi ve gelişmekte olan ülkeler dünyasını iç çatışmalara, kaosa, acıya ve karanlığa sürükledi.
Günümüzde ise durum şudur: Gelişmekte olan ülkelerden emperyalizmin denetimi dışında olanlar –Çin, Hindistan, Vietnam, İran, Brezilya, Rusya vd- barış içindedirler ve yüksek bir hızla kalkınmaktadırlar.
Tersine Batı emperyalizmine bağımlılık ilişkileri içinde olanlar ise –Suudi Arabistan gibi – biryandan Ortaçağ karanlığı içindedirler, diğer yandan gelişmekte olan dünyada her türlü olumsuz durumun örnekleri halindedirler.
Suriye, Afganistan, Irak, Libya, Somali gibi ağır bir emperyalist saldırının hedefi olan ve var olma mücadelesi veren ülkelerin durumu da çarpıcıdır. Bu ülkelerin yaşadığı acıların ve çöküntünün biricik nedeni, birilerinin “cennet” olarak sunmak istedikleri Batı dünyasıdır.
Emperyalist Batı Dünyası
Basit bir kıyaslama yapalım.
Ekonomik gelişmenin neredeyse durduğu, Bilimsel ve teknolojik gelişme alanında yeni gelişmelerin azaldığı,
Bireyciliğin bütün topluma egemen olduğu, insanlarının yarısından fazlasının düzenli olarak ruh doktorlarına gittiği,
Nüfusun yaşlandığı ve azalmaya başladığı,
İnsanın toplumsal bir varlık olduğunu ret ederek gerçek anlamıyla “insan insanın kurdudur” deyiminin hayata geçtiği,
Kitlelerin budalalaştırıldığı, halk kitlelerinin gerçekte yönetim mekanizmalarının dışında tutulduğu, 4-5 yılda bir sandık başına gidip kendilerine gösterilen kişi veya Partilere oy vermenin “demokrasi” olarak yutturulduğu,
Tam 500 yıldır dünyanın her tarafına ölüm ve yıkım götüren sömürgecilerin ve emperyalistlerin dünyası ve
Her türlü hurafenin ve bilim dışı safsatanın baş tacı edildiği Batı mıdır bataklık olmayan?
Gelişmekte olan dünya
Ya da;
Dünyamızın bugünkü ekonomik gelişmesinin tek başına yüzde 70’inden fazlasını gerçekleştiren,
Bilimsel ve teknolojik gelişmede artık bütün dünyaya önderlik eden;
İnsanın, insanın kurdu olmadığı, dayanışma ve paylaşmacılığın ölmediği, tam tersine yüceltildiği,
Ömer Hayyamları, Yunus Emreleri, İbni Haldunları, bugün hala bütün insanlığı etkilemeye devam eden peygamberleri ve Mustafa Kemal’leri yetiştiren;
Emperyalist talan ve saldırılara karşı direnen gelişmekte olan ülkeler dünyası mıdır bataklık?
Cevap bellidir.
Batı Asya’nın tarihte ve coğrafya’daki onurlu yeri
Türkiye’mizin de içinde bulunduğu Batı Asya, emperyalist zorbaları kovduğu, birleştiği, emperyalizmin işbirlikçisi olan bölücü ve yobaz örgütleri temizlediği ölçüde, insanlığın umudu durumundaki gelişmekte olan ülkeler dünyasındaki onurlu yerini alacaktır.
İşte o zaman Batı Asya, uygarlık tarihinin 5500 yılının 5000 yılında olduğu gibi, insanlığın ileriye doğru yürüyüşünde, en öndeki onurlu yerini yeniden alacaktır.
Türkiye Silivri duvarlarının yıkıldığı 2014 yılından bu yana işte bu rotaya girdi.
Emperyalistler ile mideleri, bazıları da zihinleriyle olmak üzere Batı’ya bağlı olan işbirlikçileri telaşlandıran bu yönelimdir.