Türker Ertürk / Odatv
Geçen hafta yazdığımız iki yazıyla, İran’da meydana gelen halk hareketinin arkasındaki nedenselliği analiz etmeye çalışmıştık. Analizimizi nesnel olarak yapmıştık ama son tahlilde yaşadığımız ülkenin yani Türkiye’nin güvenliği ve uzun soluklu çıkarları açısından değerlendirmeyle tamamlamıştık.
Tabii ki, bizim gibi düşünmeyenler de var! Bazıları, İran’da meydana gelen halk hareketinin arkasındaki kışkırtmayı ve büyük planı görmüyor ya da görmek istemiyor! Hatta; İran’ın kaosa ve iç savaşa sürüklenmesi durumunda, Türkiye’nin altından kalkamayacağı çok büyük bir fatura ile karşı karşıya kalacağını tahayyül ve tasavvur da edemiyor.
AZERİ TÜRKLERİNİ KIŞKIRTMAYA ÇALIŞIYORLAR
Neymiş efendim; “Molla rejimi çökmeli ve Azeri Türkleri bağımsızlığını kazanmalı” imiş. Daha önce de yazdık; dış politika duygularla değil, akılla yapılır. Hele hele dış politika; sokağın inisiyatifine teslim edilemez ve kimler tarafından söyletildiği belli olmayan sloganlara esir edilemez.
Bir ülke, fay hatları yani üzerinde gerilim toplayabilecek hassasiyetleri üzerinden kaşınır ve kışkırtılır. Ezici çoğunluğu Azeri Türkleri olmak üzere nüfusun yarısını oluşturan Türkler, İran’ın en önemli fay hatlarından birisidir. Bu nedenle emperyalizm, Azeri Türklerini kendi hedeflerine yönelik olarak kullanmak üzere uzun bir süredir kışkırtmaya çalışıyor, Türkiye’yi de bu kışkırtıcılıkta kullanmak!
TÜRKÇE BİLMENİZ YETER!
Ama bu, Türkleri sevdikleri anlamına gelmez. Hatta, sevmedikleri anlamına gelir! Sevseler; onları böyle ateşe atmazlar. Sevseler; Türkiye’de Kürtleri kışkırtmaya çalışmazlar. Sevseler; Türkleri soykırıma tabi tutmaya çalışan ve bu konuda ellerinde soykırım planı (Akritas) ile suçüstü yakalanan Rumlarla beraber bir devlet kurmaya zorlamazlar!
İran, sadece Farsların yaşadığı bir coğrafya değil. Burası aynı zamanda Türklerinde ülkesi. Türkler, bu coğrafya bin yılı aşkın süredir Farslarla birlikte aralarında rekabet ve çekişme olsa da barış içinde yaşamışlar ve hiç savaşmamışlar. Bin yılı aşkın bu sürenin neredeyse yüzde 90’nında, bu coğrafyayı Türkler yönetmiş. Bugün İran’ın neresine giderseniz gidiniz, Türkçe ile işinizi görebilirsiniz. Farsçaveya başka bir yabancı dili bilmek zorunda değilsiniz.
EMPERYALİZMİN KUCAĞINDA OLMAZ!
Emperyalizmin kucağına oturarak ve işbirliği yaparak ulusal kurtuluş mücadelesi verilemez. Sadece kullanılırsınız ve acı çekersiniz! Tarih bunun örnekleri ile doludur! Kırım Tatar Türkleri, II. Dünya Savaşı sırasında Alman Emperyalizmitarafında kullanıldılar, acı çektiler, hala çekiyorlar, vatanlarını kaybettiler ve azınlık durumuna düştüler. O gün kullanılmasalardı; 1990’dan sonra diğer Türk Cumhuriyetleri gibi bugün Kırım’da kendi devletleri olacaktı!
Şimdi gelelim “Türkiye’de olabilecek bir halk hareketini şu anda kışkırtırlar ve desteklerler mi?” sorusunun yanıtını aramaya! İlk olarak, yaklaşık 5 yıl önce gerçekleşen “Gezi Olayları” ile işe başlayalım. 28 Mayıs 2013’te Taksim’de başlayan ve Türkiye’nin tüm büyük şehirlerine yayılan protestolar, esasında iktidarın 11 yıllık icraatlarının toplumun kolektif bilincinde yarattığı birikimin volkanik patlamasıydı. Taksim Gezi Parkı, bunun için kıvılcım oldu. Taksim’den olmasa, toplum üzerinde biriken bu gerilim başka bir yerden mutlaka patlak verecekti!
BAŞARILI OLSA FETÖ GELECEKTİ!
Dibine kadar haklı olan bu toplumsal isyanı, kitlelerdeki iktidar iradesine yönelik bu öfkeyi yönlendirmek ve kullanmak istediler. Bir yandan eylemcileri kışkırttılar, diğer yandan polisi şiddet uygulaması ve eylemlerin çığırından çıkması için tetiklediler. Pensilvanya’dan şiddet emirleri ve fetvaları gönderdiler. Zaten polisi, yargısı, mülki amirleri ve askeri ile devletin içindeydiler.
“Taksim Gezi Olayları” ile başlayan halk hareketi; Türkiye’nin aydınlık, nitelikli, şehirli ve çağdaş yüzüydü. Harekete katılanların ezici bir çoğunluğu beyaz yakalılardan ve onların çocuklarından oluşuyordu. Ama bu hareketin önderi yoktu! Olmaması için müdahalede de bulunuldu! Eğer bu eylemler sonucunda iktidar yıkılsaydı; yerine hiç şüpheniz olmasın FETÖ gelecekti! Çünkü iktidardan sonra liderliği, örgütü olan ve devletin içinde örgütlü olarak yapılanan tek alternatif onlardı.
SEÇENEĞİMİZİ KENDİMİZ YARATMAK ZORUNDAYIZ!
17-25 Aralık Hırsızlık-Yolsuzluk operasyonları içerik açısından doğruydu. Ama bu operasyonlarla iktidar yıkılsaydı; alternatif Türkiye’nin çağdaş yüzü değil, devletin içinde de örgütlü olan FETÖ olacaktı. 15 Temmuz Girişimi de başarıya ulaşsaydı, karşımızda iktidar olarak FETÖ’yü bulacaktık. Bu nedenle dışarıdan desteklediler!
Ama bugün, Türkiye’de olabilecek bir halk hareketi şu an için dışarıdan tetiklenmez, kışkırtılmaz ve desteklenmez. Çünkü; bu iktidarın alternatifi olabilecek FETÖ artık yok! Bu iktidar bir halk hareketi ile giderse; yerine Türkiye’nin çağdaş, antiemperyalist ve Atatürkçü yüzü gelir.
Şimdiki hesapları; halen ülkemizi yöneten iktidar iradesini 2019’a kadar şantaj yaparak, tavizler kopararak, kullanarak, yavaş yavaş ve ürkütmeden deliğe süpürmek, sandıkta istedikleri alternatifi yaratmak ve desteklemektir. Dışarıda hala güçlü olan FETÖ de şimdi bu operasyonun içinde görev yapıyor. Biz de ya bu filmi yakından seyrederek acı çekmeye devam edeceğiz ya da kendi seçeneğimizi kendimiz yaratacağız!