HSYK, bölge adliye mahkemelerine atamayı gerçekleştirdi. Ancak kararnameye Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nden (YARSAV) tepki geldi. Ayrımcılık yapıldığını belirten YARSAV’dan Nuh Hüseyin Köse, “Yargı, ‘bizden olanlar ve olmayanlar diye karpuz gibi ikiye bölünmüştür.” dedi.
HSYK, bölge adliye mahkemelerine atamayı gerçekleştirdi. Ancak kararnameye Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) tepki geldi. Ayrımcılık yapıldığını belirten Nuh Hüseyin Köse, “Yargı, ‘bizden olanlar ve olmayanlar diye karpuz gibi ikiye bölünmüştür.” dedi.
Uzun süredir faaliyete başlaması beklenen bölge adliye mahkemelerine (İstinaf) yargı mensuplarının atamaları yapıldı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu )HSYK) 1. Dairesi tarafından hazırlanan kararnamede 1034 hakim ve savcının görev yeri değişti. Ankara, Antalya, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir ve Samsun illerinin bölge adliye mahkemesi başkanları, daire başkanları ve mahkemelerde görev yapacak üyelerin ve savcıların isimleri belirlendi. 1600 üyesi olan YARSAV üyesi hakim ve savcılardan hiçbiri atama kapsamına alınmadı.
Kararnameyi HSYK’dan önce hükümete yakınlığıyla bilinen Yargıda Birlik Platformu (YBP) açıkladığı iddiası sosyal medyada geniş yankı buldu. YARSAV da atamalara tepkisini dile getirdi. YARSAV İstanbul Temsilcisi Hakim Nuh Hüseyin Köse, kararnamede kendilerine üye hakim ve savcıların yer almadığını belirterek şu tepkiyi gösterdi: “1600 YARSAV üyesi içinden 1 tane bile istinaf üyeliğine layık yargıç veya savcı bulamayan tarafsız bağımsız HSYK’yı kutlarım. İstinaf mahkemesi atamalarından öyle anlaşılıyor ki; yargı, ‘bizden olanlar ve olmayanlar diye karpuz gibi ikiye bölünmüştür. Hayırlı olsun. İstinaflara atanan bin 34 hakim ve savcı üzerinde yapılan titiz araştırmada, birkaç YARSAV üyesinin gözden kaçıp, istinafa atandığını gördük.”
5 yıl sonra faaliyete geçiyor
2011 yılında yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen bölge adliye mahkemeleri uzun aranın ardından faaliyete geçecek. HSYK 1. Dairesi, istinaf mahkemelerinde görev yapacak mahkeme başkanları, daire başkanları ile hakim ve savcıları iki gün önceki kararnamesiyle atadı. HSYK resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada kararname takvimine uygun olarak, bölge adliye mahkemesi daire başkanlığına ataması yapılanların tebligatlarını 22 Nisan 2016 tarihine, bölge adliye mahkemesi üyeliğine ve cumhuriyet savcılığına atananların tebligatlarını ise 15 Haziran 2016 tarihine kadar göndereceğini belirtti.
O hakimlere terfi
KPSS davasına bakan Musa Yeşil, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Daire Başkanlığı’na getirildi. Kendi verdiği dinleme kararını uygulayan polisleri yargılayan Ahmet Civelek İstanbul Bölge Adliye Daire Başkanlığı’na terfi ettirildi. Balyoz davasında beraat karar veren Özlem Karaçam da İstanbul’da daire başkanlığına atandı. ‘Askeri casusluk’ davasında beraat kararına imza atan Orhan Kızıltaş, İzmir Bölge Adliyesi Mahkemesi daire başkanlığına; hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’i tutuklayan Asuman Yetişkin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Daire Başkanlığı’na getirildi.
****
26 Haziran 2006’da kurulan ve 1604 üyesi olan Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV), Ocak ayında, ‘‘Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik Türkiye’si İçin Çağrı’’ adlı bir metin yayınlamıştı.
YARSAV’ın Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik Türkiye’si İçin Çağrı Bildirisi:
Doğu ve Güneydoğuda askeri güvenlik bölgeleri adı altında hukuk dışı ara rejimde vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin kalmadığı, eğitim hakkının engellendiği, halkın zorunlu olarak göç ettiği, sivil ölümlerin olağanlaştırılarak sorgulanmadığı, bu konuda etkin soruşturmaların yapılamadığı, cenazelerin dahi kaldırılmasına izin verilmediği, şiddet politikası üzerinden şekillenen ortamın adeta iç savaş görüntüsü verdiği bir süreci yaşıyoruz. Valiler tarafından yasal yetkileri olmadığı halde sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği, halkın haber alma özgürlüğü ile bilgiye erişiminin bizzat devlet eliyle engellendiği, gerçeğin karartılarak örtbas edilmeye çalışıldığı böyle bir sansür ortamı aynı zamanda hukuk güvenliği ile ilgili de ciddi endişeler yaratmaktadır.
DEVLET OTORİTESİNE:
Devlet, terörle mücadele konseptinde hukuka bağlı olmak zorundadır. Aksi halde devlete devlet vasfını kazandıran hukuk ortadan kalkarsa, devletin meşruiyetini yitirmesi ve toplumu terörize eden bir hâle bürünmesi söz konusu olur ki; bu durum tüm toplumu ürkütmektedir.
Devletin idari ve kolluk görevlileri ile askeri makamlarına, kanunsuz emirlere uymak zorunda olmadıklarını, bu türden emirlere uymanın kendi sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağını, gerek Türk Ceza Kanunu ve gerekse uluslararası sözleşmelerde “insanlığa karşı suç” olarak değerlendirilebilecek bu türden eylemlerin zaman aşımı süresinin olmadığını hatırlatmak isteriz.
Yıllar sonra derin bir yara gibi geçmişin OHAL öyküleri ardındaki faili meçhul cinayetleri bugüne taşıyan mevcut siyasal iktidar, idari görevliler ve askeri makamlar, sivil ölümlerin hesabının yargı önünde er ya da geç verileceğini bilmelidir.
Akan kanın bir an evvel durdurulması, kuşatma altına alınan ilçelerde halkın can güvenliğinin kalmadığı gerçeği ile kamu otoritesini hukuk sınırları içerisinde hareket etmeye davet ediyoruz.
Diğer yandan bölgedeki meslektaşlarımızdan edindiğimiz bilgilere göre, bazı bölgelerde adliye hizmetleri durmuş olup, meslektaşlarımız da evlerinde mahsur durumda bulunmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki; halkın ve bununla birlikte meslektaşlarımızın güvenliği ve adalet hizmetlerinin sağlanması devlet olmanın asgari gereği idi.
YARGI MENSUPLARINA:
Her koşulda özveriyle görev yapan yargı mensupları da, güçlüden yana değil hukuktan yana olmanın varlık nedenleri olduğunu, yapılan operasyonların hiçbir aşamasında savcıların komuta eden veya gözlemci olarak komuta merkezinde bulunmasının bu görev ile bağdaşmadığını, terör ile mücadelenin hukuk içerisinde gerçekleşmesini sağladıkları ölçüde yargıya güveni sağlayabileceklerini, varlık nedenlerinin yalnızca adaleti sağlamak olduğunu unutmamalı ve soruna duygusal ya da milli hislerle değil, evrensel hukuk anlayışıyla yaklaşarak terörle mücadelenin de hukuk içerisinde yapılması için yargısal denetimini gerçekleştirmelidir.
DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİNE:
Gerek yurt içinde, gerekse de içinde yer aldığımız jeostratejik bölgede, şiddet ve savaş dilinden uzaklaşmayı öncülleyen ve barış için mücadele vermeyi göze alan tüm demokratik kitle örgütlerinin ve hareketlerin, kararlı bir şekilde hukuk çizgisinde kalarak ve toplumsal barış dilini kullanarak sorunlara çözümler üretmek üzere seslerimizi birleştirmeye olan gereksinimimiz bugün her zamankinden fazladır. Bugün susma günü değildir. Savaşa karşı barış, güçlüye karşı hukuk talebimizi en gür sesle dile getirelim; eşitlik, özgürlük ve kardeşlik Türkiyesi’ni hep birlikte yeniden kuralım.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
YARSAV YÖNETİM KURULU