Adnan Pelvanlar
AKP, 2002’de iktidar olur olmaz yalnızca inşaat sektörüne destek ve öncelik verdi. Duble yol, köprü, alt-üst geçit, stadyum yapıldı. Tarım ve hayvancılığı ihmal edildi. Uygulanan düşük kur politikası ve Gümrük Birliği üyeliğimiz nedeniyle yabancı mallara boğulduk. Sonuçta, tarım ve hayvancılığımız ile birlikte sanayimiz de çöktü.
Köylerimiz boşaldı. Köy nüfusu 6.2 milyona düştü, il ve ilçelerin nüfusu 72.5 milyona yükseldi. Göç eden insanlarımız, yandaş müteahhitlerin kredi borçlu müşterileri ve taşeron şirketlerin 6×12 saat çalışan işçileri oldular.
İstanbul’un nüfusu 15 milyon oldu, her yer gökdelenlerle doldu. İstanbul’da; otopark yok, yeşillik yok, çocuk parkı yok, havası kirli… İşe gitmek, yollarda yürümek işkence oldu… İnsanlarımızın fizik ve ruh sağlığı bozuldu.
İstanbul’un oksijenini, suyunu sağlayan Çatalca’nın kuzeyindeki ormanlara, yer altı sularına 3. Havaalanı, çevre yolları ve kum-taşocakları ile tecavüz edildi.
Ülkemizin kaynakları, sanayileşme, tarım ve hayvancılık yerine 14 yıl boyunca betona gömüldü. Kazananlar, yalnızca yaratılan rantı yani haksız kazancı paylaşan yandaş müteahhitler oldu.
Yaşadığımız bunca olumsuzluklara rağmen AKP İktidarı inşaat sektöründen vazgeçmiyor.
Şimdi, bu doğa ve kaynak katliamına çılgın proje dedikleri Kanal İstanbul projesi ile devam edilecek.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı açıklamalarına göre; Kanal İstanbul, 50 kilometre uzunluğunda, 400 metre genişliğinde, 25 metre derinliğinde yapılacak. Kanal İstanbul’un her iki tarafında, 38.500 hektarlık bir alanda 500 bin kişilik yeni kent inşa edilecek. Kanal üzerinde 6 köprü olacak.
Ancak, bilim adamlarımızın (Prof. Dr. Cemal Saydam, Prof. Dr. Emin Özsoy, Prof. Dr. Fikret Adaman, Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar, Prof. Dr. Naci Görür) Kanal İstanbul ile ilgili açıklamaları; “Yer altı su kaybı yaşanacak, deprem riski artacak, Boğazlardaki akıntı sistemi bozulunca; Karadeniz’in tuz oranı artacak, Marmara’nın oksijeni azalacak, balık kalmayacak ve sonuçta Kanal İstanbul ile çevre felaketleri yaşanacaktır” şeklindedir.(1)
Emekli Amiral Türker Ertürk: “Kanal İstanbul, ABD’nin Karadeniz’e Montrö Boğazlar Sözleşmesini atlayarak geçmesinin bir yoludur, ülkemizin çıkarlarına zarar verecek bir kumpastır, düşmanlık projesidir” demektedir.(2)
Kanal İstanbul’un zararları yalnızca Çatalca’da, Boğazlarda, Marmara ve Karadeniz’de olmayacak, zorunlu olarak Trakya’da yeni kum ve taşocakları açılacaktır. Çünkü, inşaatın ana malzemesi hazır betondur, çimentodur. Hazır betonun ve çimentonun hammaddesi de Kireçtaşı’dır. Kireçtaşının kaynağı Çatalca’dan itibaren Trakya kütlesidir. Tekirdağ, Kırklareli ve Çatalca’da bugüne kadar ruhsat verilmiş kum-taşocağı sayısı 100’ü geçmiş, kapasiteleri düşmüştür.
50 km uzunluğundaki Kanal, 6 köprü, 2 marina ve 500 bin nüfuslu bir kent için gereken hazır beton hacmi 70 milyon m3, çimento hacmi ise 20 milyon m3 olacaktır. Dolayısıyla yaklaşık 90 milyon m3 kum ve kireç taşı temini için Trakya’nın birçok yerinde kum ve taşocakları açılırken ormanlar, dereler, yer altı suları yok edilecektir. Böylece, boğazlarımız ve denizlerimiz dışında ayrı bir doğa felaketi yaşanacaktır.
Sonuçta bize siyasi, askeri ve doğa felaketleri yaşatacak Kanal İstanbul müşterilerinin Araplar, kullanıcılarının ABD donanması olacağını bilerek Trakya’nın doğu tarafına şimdiden “Küçük Suudi Arabistan” diyebiliriz.
bizimbakis