Kime kötü kalpli denir?
Başkasına bilerek kötülük yapana kötü kalpli denir. Bilerek, isteyerek üzmek, zarar vermek isteyen kötü kalplidir. Bu ifadenin tarifi kısa ve öz olarak budur.
Peki bu konuya nereden geldik?
Mecliste bir karar alınmış: Eğer biri tecavüz ettiği çocukla evlenirse, ve 5 yıl bu evliliği sürdürürse ceza almayacakmış. Madde şu (diğer maddelerde de aynı şekilde kadın haklarına saldırı var):
“- Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi ‘Çocukların cinsel istismarı’ suçunu düzenlemiştir. Evlenmeyle sonuçlanan çocuğun cinsel istismarı suçunun, rızai de olsa suç olarak kalması gerektiği ancak sorunsuz ve başarılı evlilikler açısından 5 yıl denetim süresi getirilerek, süre sonunda yetkili uzmanlarca hazırlanan raporlar dikkate alınarak koşulların uygun olması halinde denetimli serbestlik hususunda Türk Ceza Kanunu’nun yürürlük kanununda tarih belirtilerek düzenlenmesi; taraflardan her ikisinin de 15 yaşın altında olması durumunda ise şahsi cezasızlık sebebi sayılacağına ilişkin düzenleme yapılması.”
Yani burada konu tecavüzcünün cezası. O da ceza mı, mükafat mı, belli değil. Eğer birine tecavüz ettiyse, bu karşı taraf istemeden, ve üstelik de çocuk ise, onunla en az 5 yıl evli kalacakmış. Yani 5 yıl boyunca tecavüze devam etme hakkı kendisine verilecekmiş.
Bu ceza tanımını burada uzatarak cilalı taş devri mantığının bile gerisinde kalan düşünce yapısını tartışmıyoruz. Midemiz bulanıyor.
Ancak burada çok önemli bir konu es geçilmiş. Tecavüzcü için bir şeyler düşünülmüş, ama söz konusu çocuk tamamen konunun dışında kalmış.
O çocuk bu ülkenin eşit bir bireyi. Onun hakkı, kendisine saldırılarak yenmiş durumda. Geleceği, kendi yeteneklerine göre geleceğini şekillendirme hakkı, çocuk ruhunun ölesiye yaralanması, ve belki de bunun hiç düzelemeyecek olması gibi konulardan bahis yok. Onu koruyamamış olmak devletin suçu, bunu da unutmayalım.
Çocuk Hakları Sözleşmesi diye bir şey var. Türkiye bu sözleşmeye taraf, yani imza atmış. Çocuk haklarına saldırı anlamına gelen bu konu uluslararası anlaşmalar açısından da imkansız.
Ama her şeyden öte, bir çocuk, ya da bir insan için, kendisine bu kadar büyük bir kötülüğü yapan kişi ile onu evlendirmeyi düşünmek ya da evli olmasını desteklemek kötü kalpliliğin bir göstergesidir. Esaret ve kölelik yaratıp, efendiliğe soyunmaktır. Yani bir Türk vatandaşını kendi ülkesinde köle yapmaya niyetlenmektir.
Bu konuda dahli olan herkes kötü kalplidir. Yani, bilerek ve isteyerek bir çocuğa kötülük yapmak üzere bu kararın altına imza atmışlardır. Bir insanın, bir çocuğun, bir vatandaşın hayatı ve geleceği konusunda böyle kötü bir karar almayı akıllarına getirmiş olmaları kötülüktür. Bir insanın ruhunu öldürmeyi içlerine sindirebilmişlerdir.
Bu yasanın uygulanabileceğini zannetmiyoruz. Uluslararası ve iç dinamikler buna müsaade etmeyeceklerdir. Ama her durumda böyle bir yasaya niyetlenmiş olanlar kendilerini unutturamayacaklardır.
Türkiye İnsan Hakları Bildirisi ve Çocuk Hakları Bildirisi’ne imza atmıştır. Bu niyetlenilen fiil her iki bildiriye de ters düşmektedir. Ekte Çocuk Hakları Bildirisinin bazı maddeleri listelenmiştir.
Çocuk Hakları Sözleşmesi nedir?
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen sözleşme 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Türkiye de dahil olmak üzere yaklaşık 142 ülke sözleşmeyi imzalamış ya da onay ve katılma yoluyla taraf devlet durumuna gelmiştir. Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 2 Ekim 1995’te uygulamaya başlamıştır.Sözleşmeyle çocuk haklarının korunması amaçlanmış ve taraf devletlerin sözleşme maddelerine kesinlikle uymaları gerektiği hükme bağlanmıştır.
Bu sözleşme ” Dünya Çocuklarının İnsan Hakları Yasası ” sayılmaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi 18 yaşına kadar olan insanları “Çocuk” olarak niteleyip, onların :
Yaşama – Korunma – Gelişme – Katılım haklarını güvence altına almaktadır.
Bildirgeden bazı maddeler:
3- Çocuklarla ilgili bütün yasa ve uygulamaları oluşturanlar, önce çocukların yararını düşünmek zorundadır. Devlet, çocukların koruma ve bakımını üstlenenlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri için önlemleri alır ve onların sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerine bakar.
16- Hiç kimse çocukların onurunu kıramaz, onları küçük düşüremez, özel hayatına karışamaz. Çocukların bu hakkı yasalarla korunur.
19- Hiç kimse, çocuklara karşı olan sorumluluklarını onlara zarar verecek şekilde kullanamaz. Devlet çocukların hiçbir zarara uğramaması için her türlü önlemi almakla yükümlüdür.
34- Çocukları bedensel ve ruhsal yönden örseleyecek hiçbir yaklaşıma izin verilemez.
36- Hiçbir kişi kendi çıkarları için çocukları kullanamaz. Devlet böyle bir duruma karşı her çocuğu korur
39- Çocuklar çeşitli nedenlerle zarar görmüşlerse onların iyileştirilmeleri için çalışmalar yapılır, bir daha aynı şekilde zarar görmemeleri için önlemler alınır.
Anadolu ve Rumeli Medya
Not: Haberler sütununda Ayşe Arman’ın bu konudaki yazısını bulabilirsiniz.