Orhan Koloğlu / Anadolu ve Rumeli Medya
SORUN MUHAMMED ALİ MİYDİ???
Muhammed Ali dünyanın en ünlü boksörlerinden biri. Şampiyonluklar alarak ismini tarihe yazdırmıştır. Zamanında ben de zaferlerini televizyondan izlemiştim. Hayrandım. Buna bir de inançlara saygısızlık gösterenleri aşağılayıp, insanlar arası tam eşitlik anlayışını yerleştirmekle dünyada saygınlık kazandığını da eklerim. Zenciyi ve Kızılderili diye nitelenen Amerika kıtasının yerli halklarını vatandaş saymamakta tutkulu olan Avrupa göçmeni ırkçıları, en başarılı şekilde tarihten çıkaran kişi olmuştu. Bugün Obama adlı bir zenci kökenli cumhurbaşkanları varsa bunu da Muhammed Ali’ye borçlu olduklarını kabul gerekir.
Ancak, İslamın liderliği amacıyla kent kent dünyayı dolaşan, ABD’yle ilgisi tam olmayan birinin, defin törenine kendi açısından siyasi akım şekli vermeye kalkışılmasını niçin kabul etmediklerini kabul etmeleri mümkün müydü?
2011’de seçim için yayınladığı ilanda Başkan Erdoğan 84 ülkeye 243 ziyaret yaptığını ilan etmişti. Bütün dünya İslamının liderliği peşinde olduğu tahmin ediliyordu. 2016 Şubatı sonuna kadar buna 112 uçakla ziyaret daha eklemişti. Herhalde Muhammed Ali ziyaretiyle 360’ı bulmuştur. Eşi, damadı, torunu, Diyanet İşleri reisi ve söylendiğine göre “kafilesiyle” – mutlaka korumaları da – görevdeydi, katıldığı törende baş role çıkmasına izin verilmeyince o da erkenden töreni terk etti.
Muhammed Ali’nin defin törenini yönetmek amacıyla Türkiye’den giden heyetin, bana sorarsanız kendi açılarından tek bir başarısı oldu: Fethullah Gülen’in katılmasını engellemek. Bu tahminim doğru mu?.. Sessizce arka sıralarda yok muydu, ya da “kendi takımından bir heyeti, örneğin Hakan Şükür’ü gönderdi mi, göndermedi mi?” sorusunu yanıtlayamayacağım. Buna karşılık, ABD’nin artık New York’una da Washington’una da gidemeyen başkanımızın Kentucky eyaletinin Louisville şehrinde ilgi bulamayınca törenden dönmesini Gülen’le izah etmemeye imkân yok!
Oysa bir makalesinde “Ali’nin barış, özgürlük ve dayanışma mesajı Türkiye’ye yol gösteriyor” diyerek İstiklal Savaşıyla sağlanan dünya içinde saygın bir yer alma başarımıza, ondan kırk yıl sonra ilham kaynağı sayılacak bir kişi gibi sunmuştu.
ABD’NİN ÇİN’LE EKONOMİK BAĞI
- yüzyılın başında BOP (Büyük Orta Doğu) projesine onay alındığında ABD’nin tam destek verdiği AKP politikasının sonradan neden terse döndüğünü, Tarihçi Kitabevinde Akademist Barış Doster’in verdiği konferans kanıtladı. Çin, Rusya, ve diğer Asya ülkelerinde görev yapmış biri olarak tarihçiliğinin dışında, 21. Yüzyıl ortamında bu bölgelerdeki siyasi akımları yansıtırken Türkiye’nin yaşadığı sorunların çözümü hususuna da ışık tuttu.
İran, Rusya, Hindistan Orta Asya devletleri ve özellikle Çin’in birdenbire dünya politikasında ayrı bir yer alışlarını gündeme getirdi. Sosyalist bir yapıda olan Çin’in bilhassa evrensel çapta ekonomi alanındaki etkisi çerçevesinde dünyanın en üstüne yerleşenler arasında yer alışının kökenini yansıttı. Ülkemizde satışa sunulan Çin markalı üretilmiş malları anımsattı. Ve özellikle soruna salt rejim açısından değil, dış dünya ile ilişkiler yani dış politika anlayışı çerçevesinde yönelmenin gereğini hatırlattı.
Çin’den 4-5 defa daha az nüfusa sahip ABD ekonomi alanında zirvede dururken Çin’in de hemen arkasından üçüncü bir yeri işgal etmesinin rejimde birleşecek ortak değil, kendi toplumunu ekonomik açıdan yükseltecek bir sisteme yönelme bakımından başarılı olduğunu belirtti. Özellikle akaryakıt politikası açısından. Hatta, karşıt bilinen Çin, Rusya ve Hindistan arasında siyasi değil, ekonomik alanda bir işbirliğinin işlediğine örnekler de verdi.
Bu davranışta Dışişleri kadrolarımızın oluşumları sadece siyasi ortaklık açısından sunmasının geçersizliği de böylece gündeme geldi. Çin rejimine tam karşı olan ABD’nin ticari alandaki yumuşaklığı da… Bir zamanlar BOP’tan kopunca Erdoğan’ın Çin’den bahsettiği görülmüş, NATO’dan Avrupa Birliği’nden vazgeçeceği sanılmıştı. Onu da unutup ABD destekli Muhammed Ali tutkusunun neyi getirmeyi tasarladığını doğrusu ben çözemedim.
Amerikalı zenci Başkan Obama’nın bile katılmadığı defin törenine katılan Yahudi Haham Michael Lerner, bu ortamda Erdoğan konusunu tek gündeme getiren kişi olarak da hepimizi şaşırttı… Kürtleri öldürmeyi durdurmayı önerdi… Hem de “Dünya çapında Müslüman toplumuyla dayanışma içindeyiz” diyerek…
Muhammed Ali’ye Allah Rahmet Eylesin… Asıl sorun neydi??
Anadolu ve Rumeli Medya